Alın size demokratikleşme paketi!

AKP'DEN HALKA SEÇİM HEDİYESİ:

Meclisin yerel seçimden önceki son işi “demokratikleşme paketi”ni çıkarmak oldu.
Ve önceki “demokratikleşme paketleri”nde olduğu gibi son pakette de demokrasi talebiyle mücadele edenlerin payına göz boyama ve rüşvet, hak gasbı, mücadele imkanlarının daha da sınırlandırılması düştü.
Oysa Kürt halkı, “demokratikleşme” deyince, Öcalan ile Hükümet arasında MİT üstünde yürütülen görüşmelerde “Hükümetin resmen sorumluluk alarak müzakerelerin sürdürülmesini, “Ana dilinde eğitim hakkını tanımasını”, bugünlerde ülke sathında sürdürülen “Öcalan’a özgürlük!” kampanyasında haykırıldığı gibi Öcalan ve öteki KCK tutuklularının legal siyasete katılımının sağlanmasını anlıyor. Çünkü bugün Kürt sorununun çözümünde, 2014 yılının martında çıkarılan bir “demokratikleşme” düzenlemesinde bundan daha geriye düşen her düzenlemenin demokrasiye, demokratikleşmeye hizmet etmeyeceği, tartışılmaz bir gerçektir.
Hükümetin palas pandıras Meclisten geçirdiği demokratikleşme paketi ise, ana dilinde eğitimin, Bakanlığın iznine bağlı olarak özel eğitim kurumlarında verilebilmesi ve Kürtçe (Türkçeden gayrı dillerle denilerek) siyasi propaganda yapılmasına serbestlikten (zaten son iki seçimden beri bu serbest) ibarettir.
Demokrasi mücadelesinin diğer bir ayağı olan özgürlükler alanında; seçim barajının kaldırılması, seçim ve siyasi partiler yasasının demokratikleştirilmesi gibi taleplerde ise, seçim barajı yüzde 10’da tutulurken “Hazineden seçim yardımı” barajı yüzde 7’den yüzde 3’e düşürülerek, aslında partilere rüşvet verilmiştir. Ama aslında böylece yüzde 10 barajının altında kalan partilere, “Siyaseti, Meclise girerek yapmayı boş verin paranızı alın oturun!” denerek, hem kedilerinin Hazineyi yağmalamasının üstü örtülmek istenmiştir hem de barajın altında kalarak Meclise giremeyen partilere açıkça rüşvet verilmek istenmiştir. Oysa demokrasi güçlerinin bu konudaki talebi Hazineden partilere verilen paranın tümden kesilmesiydi.
Siyasi partilerde “eş genel başkan” ve “beldelere teşkilat kurma zorunluluğunun kaldırılması” gibi, olsa da olur olmasa da olur düzenlemeler ise paketi “dolu göstermek” için konmuş “boş düzenlemeler” olarak görünmektedir.
Paketteki demokratikleşme girişimi iddiasındaki düzenlemelerden birisi ise “eğitim ve öğretim hakkının kullanılması” ile ilgili.
Pakette; “…devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine (özel okullar, dershane vb. dahil), kişinin eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasına, öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına engel olanlara, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilecek” düzenlemesiyle eğitim alanındaki emek mücadelesi yasaklanmaktadır.  
Yasaklama ve cezalandırma burada da kalmamakta; “Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılması hakkının engellenmesinde de 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanacak” düzenlemesiyle kamu emekçilerinin ve kamu işçilerinin hizmet aksatma sonucu doğan direniş, grev, iş yavaşlatma, toplu vizite vb. her tür eylem ve etkinlikler, açıkça 2-5 yıl arasında cezalandırılacak eylemler arasına alınmaktadır.
“Dini inanç özgürlüğünü savunma” ve “nefret suçları” ile ilgili düzenlemeler ise aslında “din ve inanç özgürlüğünün korunması” adı altında, ifade ve basın özgürlüğüne, bilim özgürlüğüne sınırlama getirmek için düzenlemiş görünmekte, son derece handikaplı, devletin dini propagandaya destek vermesi görevi verecek bir anlayışı yansıtmaktadır.
Öz olarak bu “demokratikleşme paketi” asıl olarak toplumsal gelişmenin önündeki hiçbir engeli ortadan kaldırmadığı gibi, engellerin üstünü örterken yeni engeller de getiren düzenlemeler içermektedir.
Böyle rüşvete, yolsuzluğa batmış; varlığını en gerici değerlere sarılarak ayakta tutmaya çalışan, ateistliği, hatta Müslüman olmamayı küfür olarak kullanan, bir hükümetten, bir partiden de daha ileri bir “demokratikleşme paketi” beklenemezdi.
Bu da bize bir kez daha AKP ve Hükümetinden demokrasi adına hiçbir şey beklenemeyeceğini gösterdiği gibi, aynı zamanda, demokrasi güçlerine daha enerjik, yığınların harekete geçerek mücadeleye atıldığı bir mücadele çizgisinde hareket etme görevini yüklemektedir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et