Sivastopol önünde yatar gemiler!
Fotoğraf: Envato
Putin’in Kırım hamlesi, doğrudan doğruya Ukrayna’nın uzun vadeli bir plan gereği AB ve ABD’ye bağlanması hamlesine karşı ciddi bir karşı koyuşa hazır olduğu anlamına geliyor.
Kırım, yalnızca Ukrayna’nın değil, bütün bir Doğu Avrupa’nın siyasal şekillenmesinin anahtarı durumuna geldi.
SSCB’nin dağılmasından sonra, Sovyet Cumhuriyetleri Birliği içinde yer alan her bir cumhuriyet farklı biçimlerde bağımsızlıklarını ilan ederken, 70 yıllık birlikteliğin zorunlu kıldığı ekonomik ve siyasi ilişkileri yok sayamadı. Rusya, Putin döneminde yeniden “Süper Devlet” niteliğini kazanmak üzere yıkıntıyı ayağa kaldırmayı büyük ölçüde başardı. Bu, eski hâkimiyet bölgelerini yeniden denetim altına alma eğilimini de güçlendirdi. Bugünkü kavga da Rusya’nın yeniden büyük dünya gücü olarak sahneye çıkışını engellemek, en azından sınırlamak isteyen ABD ve AB’nin bölgedeki toplumsal ve siyasal imkânları bu amaçla kullanmasıdır.
Tepede filler tepişirken, bir başka “bölge gücü” olmayı hayal eden Türkiye’de ilginç şeyler oluyor. Kamyon yüküyle para üstünde tepinmekten vakit bulduğu takdirde, hükümetin de bu konuda bir şeyler yapmayı isteyeceği kuşkusuzdur. Kırım’la yalnızca coğrafi bakımdan değil, izleri hayli silinmiş ve gölgeleri bile zor seçilen tarihi bağları olan Türkiye’nin gelişmeler karşısında “derhal müdahale” etmesi gerektiğini söyleyen milliyetçi çevreler var.
Kuşkusuz, Kırım’ı bahane ederek bir NATO harekatı düzenlenebilir ve bu durumda Türkiye zaten işin içinde olacaktır. Ne var ki, bunun kamuoyu nezdinde meşru bir gerekçesi olması gerekmektedir. NATO’cu çevreler, bu arada Hasan Celal Güzel gibi “kıdemli devlet adamları”, “Kırım Türkleri” gibi gruplar, Rusya Federasyonu’nun “Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne el koyması” durumunda sessiz kalınmaması için şimdiden propaganda faaliyetine başladı.
Kırım Hanlığı, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun yakın destekçisi olmuş, Viyana seferine ordusuyla katılmış, her zaman Osmanlı’nın yedek gücü olarak görülmüş, hatta hanedanın çökmesi durumunda Osmanlı bürokrasisi tarafından imparatorluğun başına geçmek üzere çağrılması düşünülmüş bir hanlıktır. Fakat şimdi bütün Kırım’da toplumsal ve siyasal hiçbir etkileri olmayan yalnızca 300.000 Tatar kalmıştır. Anlaşılan muhtemel NATO harekâtı sırasında Türkiye’de koparılacak gürültü için bu insanlar malzeme yapılacaktır.
Aslında hükümetin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle, böyle şiddetli bir dış probleme çok ihtiyacı var. Fakat öncelikle sıkıştığı itibarsızlık kapanı içinde Suriye sorununu bile unutmuşken, Kırım’da bayrak sallamaya hiç mecali yoktur. Seçim meydanlarında Beşar Esad’ın adını, Suriye’de “zulüm altında inleyen zavallıları, katledilen çocukları” bir kere bile anmadı. “Ortadoğu’nun en güçlü lideri” olduğunu unuttu, Sünni İslam Dünyası’nın demokrasi kahramanı olarak hiç sesini yükseltmedi. Lobiler ve Pensilvanya’daki imam tarafından nasıl hırpalandığını anlatarak ağlamayı tercih etti.
Oysa Kırım olayı, tam ona göre bir pastı ama topa girecek mecali yok. Yoksa, Sivastopol’u topa tutup Almanların yanında savaşa giren provokatör Enver Paşa’nın ruhunu yanına alıp ne havalar atardı!
Onun yerine, NATO başka propagandacılar sürüyor sahneye. Şimdilik zayıf ve gösterişsiz de olsa, “Türkiye’nin Kırım’a sahip çıkması” çağrılarının ortada dolaşmaya başlaması küçük bir başlangıçtır.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43