05 Mart 2014 00:21

O sözleri halkın yüzüne söyleyin!

O sözleri halkın  yüzüne söyleyin!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başçalan isimli sosyal medya hesabından yayımlanan ve Başbakan Erdoğan ile dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği öne sürülen iki ses kaydında yargıdaki çeşitli davalara ilişkin Erdoğan’ın talimat vererek kararları etkilemeye çalıştığı iddia ediliyor.
Bu ses kayıtlarından birine göre; Erdoğan’ın istediği yönde karar çıkmadığını dönemin Adalet Bakanı Ergin’e aktarırken, Ergin ise hakimin “Alevi olduğunu” Erdoğan’a söylediği iddia ediliyor.
Bu, Türkiye’de Alevi yurttaşlara yönelik resmi yaklaşımın bir devamı olmakla birlikte, AKP Hükümeti politikaları açısından da özel bir anlam taşıyor.
Türkiye’de Sivas yangınını, o vahşeti örgütleyen, destekleyen, seyirci kalan yaklaşımın toplamı bu anlayıştan besleniyordu.
AKP Hükümeti döneminde ise, Alevilerin dışlanmasına dayalı Sünni kadrolaşma politikası tepeden tırnağa devlete hakim oldu. Bu noktada o ses kaydını İnternet’e yükleyen, -araları Hükümet ile iyiyken de saklayan- muhtemel gücün Cemaat olduğunu dikkate alırsak, “Alevi düşmanı kadrolaşma sürecinde hepiniz oradaydınız” diye baştan söyleyelim.
23 Ağustos 2013 günü Fethiye’de tatil yaparken otel odasında ölü bulunan ve intihar ettiği belirtilen 26 yaşındaki Stajyer Hakim Didem Yaylalı’yı bu sona götüren de aynı anlayıştı.
Çok sayıda, hakim ve savcı Yaylalı’nın intiharı ile ilgili adalet.org isimli sitede yayımladıkları mesajlarında, Yaylalı’nın intiharının gerisinde, hakim adaylığının HSYK tarafından reddedilmesi ve buna bağlı gelişmelerin olduğuna dikkat çekti.
YARSAV da Yaylalı’nın intiharına ilişkin şu açıklamayı yaptı: “Örneğini defalarca gördüğümüz Türkiye Adalet Akademisi denilen gözetleme, hizaya çekme ve fişleme merkezinde kendisinden olmayanları izleyen ve büyük ağabeyin ‘Hukukçu dediğin muhafazakar olur’ diye giyimine karışıp yaşam tarzını sorgulayan zihniyet ve onun koordinasyonuyla HSYK kendinden olmayanı ötekileştiren, onurunu inciten zihniyetiyle gencecik bir yaşamı ona dar etti. Yalan söyleyecekler, hilelerine ve yalanlarına devam edecekler.”
Başbakanın “Yani son çıkardığımız kanundan sonra durum nedir, biz onunla oynamış mıydık?​” sorusu üzerine Ergin’in “Avukatlıktan gelen yaklaşık bir 2000’e yakın arkadaşımız transfer oluyor sisteme” cevabı vermesi de, daha birkaç gün önce atanamayan öğretmenlerden birinin intiharını akla getiriyor. Ve yapılan araştırmalar atanamayan 3 öğretmenden 1’inin intiharı aklından geçirdiğini ortaya koyuyor.
Tüm bunlar aslında Türkiye’deki laik bir devlet anlayışından ne kadar uzak olunduğunu ve demokratik bir ülke ve toplum açısından laikliğin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Devlet kadrolarının Sünni yandaşlarla doldurulduğu bir ortam, farklı mezhep ya da yaşam biçimlerine sahip hakim adaylarının, hukuk insanlarının, öğretmen adaylarının fişlendiği ve hep bir tehdit altında tutulduğu ortamdır aynı zamanda.
Aslında Gezi’de ortaya çıkan isyan da bu anlayışın kendisine ve toplam sonuçlarına dairdi.
Ve İnternete düşen ‘O hakim Alevi’ ifadeleriyle gündeme gelen Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Arap Alevi nüfusunun yoğunlukta olduğu Hatay Büyükşehir Belediye başkan adayı.
Sadullah Ergin ile birlikte 6 Aralık 2013 günü kente gelen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Bakanımızı size emanet etmeye geldik” demişti.
Bugün gazetemizin manşetinde görüşleri yer alan Hataylılar, “O sözleri oy isterken gelip bizim yüzümüze söylesin” diyor.
Hükümetin Suriye politikasının bütün olumsuz sonuçlarını günlük hayatında iliklerine kadar yaşayan Hatay, Gezi sürecinde evlatlarını, canlarını yitirmişti.
Hatay, Ergin’e hak ettiği yanıtı vermelidir, verecektir.
Türkiye toplamında da adının ilk kelimesi ‘Adalet’ olan partiye güçlü bir yanıt verilmesi gerektiği açıktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa