Daha ısrarlı ve daha güçlü bir mücadele
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Başbakan Erdoğan arasındaki ses kaydına göre; Başbakan, Aydın Doğan’la ilgili mahkemenin verdiği kararı beğenmiyor, Adalet Bakanından bu kararla ilgili “takip” istiyor. Bakan ise Başbakanın beğenmediği kararın gerekçisi olarak yargıcın Alevi olmasını gösteriyor.
Ya da Başbakan savaş gemileri imalatı için yapılan ihaleye müdahale ediyor, Koç Grubunun tersanesinin kazanmadığı ihalenin Kalkavanlara verilmesi için yapılmış ihaleyi iptal ettiriyor. Başkan ihaleyi nasıl bozduğunu, Kalkavanların yeni ihaleyi alması için neler yapması gerektiğini Metin Kalkavan’a uzun uzun anlatıyor “kayıtlar”da!
Yani bu “iki kayıt”tan biricisinde yargıya Başbakan, Adalet Bakanı üstünden açıkça müdahale edilmesini istiyor ve Alevi Sünni ayırımcılığı yapılıyor. İkinci kayıtta ise “ihale yolsuzluğu”na girişiliyor, yapılmış bir ihalenin uydurma gerekçelerle bozulup bir başka firmaya verilmesi için Başbakan o firmanın adeta maaşlı elamanı gibi çalışıyor görünüyor.
Doğrusu İnternet’e son düşen iki kayıt da yer yerinden oynatacak kayıtlar ama öyle olmuyor. Bu ağır suçları işlendiği iddia edilenler ise gayet pişkin. Tersine onlar bu ses kaydını yapanları, yayımlayanları, kayıtlardan duyduklarını yazanları, bunlara inanları suçluyor, tehdit ediyorlar. Ama bu kayıtların içeriğindeki suçları işlemediklerine dair en küçük bir kanıt ortaya koyma gayreti göstermiyorlar.
17 Aralık’tan beri kesintisiz süren “kaset-kayıt”, “yolsuzluk”, “rüşvet” skandalına kilitlenmiş tartışmalara karşı vatandaş ve basında da artık bir “yabancılaşma” hali oluşmaya başladı. Tıpkı her “doz”dan sonra daha kuvvetli bir doz isteyen morfine bağımlı olmuş vücut gibi, vatandaş daha sert, daha acıtıcı vuruşlar yapan kayıtlar bekliyorlar. Bu memlekette devlet ve hükümet gücünü ele geçiren egemen güçlerin politikacılarının daha büyük suçlar işlemiş olacağına olan inançlarından olsa gerek, daha güçlü vuracak ses ve görüntü kayıtlarının geleceğine dair yaygın bir inanç var.
Bu sorunun bir boyutu ama Hükümet, Başbakan ve bakanları için daha önemli yanı onların bu kayıtlar karşısındaki tutumu!
Başbakan ve yandaş basını, kayıtları yasa dışı yollardan elde eden “karşı tarafı” suçlamayı bir kampanyaya dönüştürmüş bulunuyor.
Ses kayıtları fezlekelere girmiş, İnternet’e düşmüş, diğer bakanlar da Başbakanın izinden gidiyorlar. En son bu kervana katılan da Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin oldu. Yukarıda sözü edilen kayıt için Ergin; “İllegal bir faaliyetin ürünü olan bu olayın içeriğini tartışarak ona meşruiyet kazandırmak istemiyorum. Kaale de almıyorum” diyor.
Evet bu kayıtlar, velev ki; yasa dışı yollardan, suç işlenerek, hatta iddia edildiği gibi casusluk amaçlı yapılmış da olsa içerik doğru mu yanlış mı bugün asıl sorun budur. Diğer yandan, kayıtların yasal yoldan elde edilip edilmemesi bir “adli vaka”dır.
Ki bunların doğru olmadığını kanıtlamak Başbakana, bakanlarına düşer.
Ve bu suçlamalardan aklanmanın yeri de “sandık değil”dir. Bir kişinin hırsız olup olmadığına oy çokluğu ile karar verilemez. Bu yüzden de AKP, yüzde 80 oy alsa bile yolsuzluk ve rüşvet batağına saplandığına dair ortalığa dökülen sayısız bilgi ve belgede adı olan kişilerin aklanması anlamına gelemez bu. Bu olsa olsa onlara bu suçların üstünü örtmek için yeni bir güç verir!
Ama bunca belge ve iddianın ortaya çıkardığı tabloya bakıldığında Türkiye’nin halkı ve demokrasi güçleri için en önemli sonuç, dendiği gibi yeni belgeler ortaya çıkarılarak Hükümet istifa ettirilebilse bile, Türkiye’nin sadece yeni ses ve görüntü kayıtlarıyla demokratik ve temiz bir toplum olma yoluna girmeyeceğidir.
Bu, elbette sermaye partileri arasında bir laf yarışı ve “senin dibin benden kara” polemiği ile olamayacaktır.
Bu, Türkiye halklarının kendi kaderine sahip çıkarak hırsızlığı, yağmacılığı, yolsuzluğu siyaset haline getirenleri alt edeceği bir mücadele içine girdiği ölçüde başarılabilecek bir şeydir.
Bugün ihtiyaç olan da daha ısrarlı ve daha güçlü bir mücadeledir.
Önümüzdeki seçim de bunun için bir vesiledir. Bu yüzden de seçimde sermaye partilerinin şu ya da bu grubu etrafında değil, demokratik bir Türkiye talebi, şeffaf bir yönetim, halkın yöneticileri seçip, denetleyip, gerekirse görevden alabileceği yerel yönetimler için mücadeleye katılıp seçimi de böyle bir mücadelenin parçası olarak ele aldığımız ölçüde bu doğrultuda bir adım atmış olabiliriz.
Evrensel'i Takip Et