Almanya arabulucu olabilir mi?
Fotoğraf: Envato
Rusya’nın Kırım hamlesiyle kaynatılan uluslararası diplomasi kazanı adeta fokurduyor. Her gün yeni bir görüşme ve açıklama yapılıyor. Ancak, bugüne kadar ciddi bir çıkış, uzlaşma sağlanabilmiş değil. Kısa sürede bulunması da beklenmiyor.
Bu çerçevede dün Brüksel’de iki önemli toplantı yapıldı.
Birincisi ABD’nin öncülüğünde İngiltere, Fransa ve Almanya Dışişleri bakanlarının toplantısı, ikincisi de AB hükümet ve devlet başkanlarının buluşması...
AB ülkeleri her ne kadar aynı cephede görünse de tam olarak aynı şeyi savunmuyor. Görüş farklılıkları var. Rusya’yla ticari ilişkileri az olan, ABD ile yakın hareket eden İngiltere, Rusya’ya karşı mümkün olduğu kadar sert yaptırımların alınmasını istiyor. Almanya ise ticari ilişkilerinin yoğunluğu nedeniyle “diyalog yollarının açık tutulmasını”, “gerilimin daha fazla yükselmemesi”nden yana tutum belirlemiş görünüyor.
Doğu Avrupa’daki ülkelerin çoğu ise “SSCB sendorumu”na, “komünizm korkusuna” kapılmış. Rusya’nın sınırlarını Polonya’ya kadar genişleteceğini ileri sürerek, önlem alınmasını istiyorlar.
Dün Brüksel’de bir araya gelen 28 AB üyesi ülkenin hükümet ve devlet başkanı, Rusya’ya karşı bir dizi yaptırım kararları aldı. Ancak bunlar arasında ekonomik ilişkilerin kesilmesi ya da sınırlandırılması bulunmuyor. Çünkü, böylesine bir yaptırımdan AB’nin de önemli ölçüde zarar göreceğini herkes biliyor.
Batı ile Rusya arasında yaşanan büyük gerilimin en çok da “AB’nin motoru” Almanya’da kendisini hissettirecek. Kısa bir süre önce cumhurbaşkanından savunma bakanına kadar değişik kademelerde devlet temsilcilerinin yaptığı “Almanya artık dünya siyasetinde daha etkili rol almalı” şeklindeki çağrılarının aslında tutulur bir yanının olmadığını, daha doğrusu Almanya’nın tek başına bir güç olma şansının bulunmadığını, Ukrayna eksenindeki gelişmeler bir kez daha göstermiş bulunuyor.
Çünkü Almanya, “çok katmanlı Ukrayna sorunu”nda büyük bir açmazla karşı karşıya.
Zira şu anki koşullarda izlenen politika “siyasi açıdan ABD, ekonomik bakımından Rusya’nın yanında” olma şeklinde özetlenebilir. Alman sermayesinin bir bölümü, bu “arada kalma” yerine ekonomik çıkarlar gereği Rusya’ya daha yakın durmanın gerektiğini zaman zaman ifade ediyor.
Dün Süddeutsche Zeitung’da Nico Fried’in yorum yazısında Merkel’in Ukrayna politikası şu şekilde eleştiriliyordu: “Bir şey açık: Merkel suçlu. Başbakan şunu bilmeliydi ki, Ukrayna ile AB arasında imzalanması planlanan iş birliği anlaşması Rusya için provokasyondu. Bu demektir ki Putin pek dikkate değer görülmedi.” (06.03.2014)
Hal böyle iken, Alman sermayesi, Ukrayna’nın darbeci yönetimi ve ABD, Almanya’nın, yani Merkel’in arabulucu olmasını istiyor.
Halbuki; Merkel, Ukrayna’da başından beri tarafsız değildir. Tersine dengelerin Rusya’nın aleyhine dönmesi için elinden geleni yaptı. Bu durumda Putin’in, Merkel’i “arabulucu” kabul etmesini zor görünüyor. Ancak, süreci daha fazla germeme adına Merkel’in koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) üzerinden bu adımlar atılabilir. Putin’in yakın dostu, Alman-Rus ortaklığıyla yapılan Kuzey Avrupa Doğalgaz Hattı (NEPG) Denetleme Kurulu Başkanı, Eski Başbakan Gerhard Schröder, günlerdir Almanya’yı ve AB’yi izlediği yanlış Rusya politikasından ötürü eleştiriyor.
Ekonomik kaygılardan ötürü Almanya Ekonomi Bakanı ve SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel dün Moskova’ya giderek Putin’le görüştü. Ciddi bir sonuç çıkmamış olmalı ki; Putin, Gabriel’le ortak bir basın toplantısı düzenlemeye yanaşmadı.
Keza, AB’nin yaptırım kararlarını görüştüğü saatlerde Kırım Parlamentosu’nun Rusya Federasyonu’na katılma kararı alması ve referandumu 30 Mart’tan 16 Mart’a çekmesi de Batı cephesine verilmiş net bir yanıttır.
Ve öyle anlaşılıyor ki, bu gerilim ortamında Rusya kısa bir süre içerisinde önce Ukrayna’ya, sonra da Avrupa’ya karşı “doğal gaz silahını” kullanacak. Gazporm Başkanı, Ukrayna’ya uygulanan yüzde 30 indirimin kaldırılacağını açıkladı. Bu demektir ki, Ukrayna Rusya’dan doğalgazı artık daha pahalıya satın alacak.
Bunun, zaten ekonomisi iflas durumunda olan Ukrayna’da pek çok soruna yol açacağı ortada...
Özetle, Kırım hamlesiyle kırılan Batı – Rusya ilişkilerinde gerilim tahmin edilenden daha hızlı bir şekilde ilerliyor.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12