Artık ‘tapeler’ daha gerçek!

Başbakan Erdoğan, İnternet’e düşen son iki ses kaydının içeriğini doğruladı. Başbakanın kabul ettiği ses kayıtlarından birisi, birkaç gündür basında da tartışıldığı gibi, Adalet Bakanına Aydın Doğan’la ilgili bir davanın Yargıtayda “takip edilmesi”, diğeri ise dört savaş gemisi ile ilgili olarak Koçların kazandığı ihalenin bozularak, ihaleyi Kalkavanların kazanması için yapılan girişimlerle ilgiliydi.
Başbakan, bu iki ihaleyle ilgili ses kayıtlarını kabul ederken,  “Adalet Bakanıma, ‘Bu işi yakından takip et’ dememin nesi yanlış?​”, “O ihaleye müdahale ederek devlete yüz milyonlarca lira kazandırdım” diye müdahalelerini savunuyor.
Ancak ses kayıtlarının basına da yansıyan içeriği hiç de böyle masum bir “takip etme” ve “devletin zarara uğratılmasını önleme” ile açıklanacak gibi değil.
Terinse bu kayıtlarından açıkça anlaşılıyor ki, Başbakan Adalet Bakanından bu davanın Aydın Doğan aleyhine dönmesi için bir müdahale istiyor. Ve Adalet Bakanı da davaya daha önce neden müdahale edemediğini de yargıcın Alevi olmasıyla açıklıyor. İhaleyle ilgili kayıtlarda da Başbakanın Metin Kalkavan’la yaptığı telefon konuşmasından açıkça anlaşılan da devleti zarardan kurtarmak değil, ihaleyi Koçlardan alıp Kalkavanlara verme amaçlı. Ve bunu da hiçbir yasa ve hukuk tanımadan yapıyor Başbakan. Ses kayıtlarının içeriğinden bu açıkça anlaşılıyor.
Ancak burada, kayıtların içeriğinden de bağımsız olarak, asıl önemli olan, Başbakanın artık, “montaj, dublaj, yalan, alçaklık, casusluk,…” diyerek olup bitenin üstünün örtülemeyeceğini anlama aşamasına gelmiş olmasıdır. Dolayısıyla son iki kaydı kabul ederek, dün bizim gazetede çok hoş bir biçimde manşete çekildiği gibi Başbakan, “Yaptım ama hele bir sor niye yaptım!” deme aşamasına gelmiştir. Bu da tartışmaların içeriğini önemli ölçüde değiştirecek, dahası bu kayıtlarda adı geçen kişi ve kesimlerin de tartışmalara dahil olmasıyla kayıtların arkasında olup bitenlerin anlaşılması kolaylaşacaktır. Şimdi artık geriye doğru diğer ses ve görüntü kayıtlarının içeriğinin de gerçek olduğuna dair kamuoyundaki kanı daha da güçlenecektir.
Sadece Başbakan değil Adalet Bakanlığı da, yolsuzluk ve rüşvet skandalının üstünü örtme gayretlerinden bir adım geri atmak zorunda kalmıştır. Nitekim Adalet Bakanlığı haftalardır elinde tuttuğu 17 Aralık soruşturması çerçevesinde dört müstafi bakanla ilgili olarak hazırlanan fezlekeleri nihayet, 28 Şubat’ta TBMM’ye göndermiştir. Ancak Meclis Başkanı Cemil Çiçek, bir hafta boyunca fezlekelerin Meclise geldiğini, Meclisin “seçim tatiline girmesi”nden sonra açıklamıştır.
Böylece Meclis Başkanı Çiçek, seçime kalan üç hafta içinde bir yandan fezlekelerin hâlâ Meclise getirilmemiş olması ile ilgili öte yandan da fezlekelerin içeriği ile ilgili seçim boyunca AKP ve Hükümete gelecek eleştirileri bloke etmeyi amaçlamıştır.
Ama ne yapılırsa yapılsın, kayıt içerikleriyle ilgili hangi bahaneler öne sürülürse sürülsün, yolsuzluk ve rüşvet skandalına dair gerçekler artık çok yönlü, rüşvet ve yolsuzluk batağındakileri boğacak bir karakter kazanacaktır.
Gerçeklerin açıklanmasında bu son gelişme, ortaya çıkan belgelerin tartışılması ve fezlekelerin içeriğindeki pek çok olgunun gözler önüne serilmesi, rüşvet ve yolsuzluk skandalının nerelere ve nasıl uzandığının gösterilmesi imkanını çokça artırmıştır.
Elbette ki seçim çalışmalarının hızlanmış olması, gerçeklerin açıklanması faaliyetinin, halk yığınları içinde sürdürülmesinin imkanlarını da son derece büyütmektedir. 30 Mart seçim gününe kadar, kalan üç hafta bu teşhir faaliyeti için de önemlidir.
Bugün bu yazıyı bir “geçmiş olsun”la tamamlayacağım.
Önceki gece saat 01.00 sırlarında evinin önünde kimliği belirsiz, eli demir sopalı bir yaratığın saldırısına uğrayarak, başından ve kolundan yaralanan gazetemizin editörü ve yazarı Mithat Fabian Sözmen arkadaşımıza geçmiş olsun diyoruz. Okuyucularımızın merak edeceği bir şey yoktur. Mithat’ın sağlığı iyidir. Ancak buradan şunu belirtmeliyiz ki Evrensel’i ve onun çalışanlarını bu türden aşağılık saldırılar yıldıramaz.
Elbette saldırganın yaptığını yanına bırakmayacağız; yakalanıp gereken cezaya çarptırılması için bütün olanaklarımızı kullanacağımızı da buradan duyururuz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et