Yaklaşık yirmi yıl önce, Boston’da 1. sınıf öğrencileri bana Türkiye hakkında sorular sormuşlardı. Sorulardan biri, o uzay üssünü andıran büyük, geniş ve çirkin mekanlarla ilişkiliydi. Soruyu soran tatlı kız, Türkiye’de “alışveriş merkezi” olup olmadığını soruyordu. Olmadığını söylediğimde çok şaşırdı. “Ama alışveriş merkezleri olmadan nasıl yaşayabiliyorsunuz?​” dedi, hayret içinde.
Benzer bir hayrete artık ben düşüyorum. Türkiye büyük iddialarla açılan alışveriş merkezleri ile dolup taşıyor. “Dünyanın en büyük alışveriş merkezi” diye reklamı yapılanlar bile var. Ama hayretten çok üzüntü ağır basıyor. Önceki gün tabelaya yapıştırılmış bir ilanda okudum. Devasa bir alışveriş merkezi açılacakmış. Orada “Dünyanın en büyük fast food zincirlerinden” biri bulunacakmış. Nasıl üzülmeyeyim? Korkunç derecede çirkin bir yapı açılıyor. Sonra içine bir “küresel hamburger dükkanı” konuluyor. Sonra, ufacık ücretlere çalışacak gençler bulacaklar. Onlar ufacık ücretler alıp büyük hamburgerler pişirecekler. Sonra nice çocuk bu kötü yiyecekleri yiyecek, kötü içecekler içecekler. ABD’yi yakalamak isteyenler mutlu olmalı...
Şimdi Türkiye’yi bu hayret ve üzüntü verici tablo ile övünenler yönetiyor. Büyük yapılar, büyük yalanlar ile toplum uyutulmak isteniyor. Çocuk ve gençler için sonuç vahim.
Aklıma beş yıl önce yazdıklarım geliyor. Beş yıldır durum daha da kötüye gidiyor çünkü Türkiye’yi “büyük düşünenler” yönetiyor. Artık “küçük düşünme” zamanı. Değişim zamanı!
***
Bugünlerde Türkiye’nin birçok yerinde garip mi garip bir telaş, garip mi garip afişler var. Büyük kentlerin birçok yerinde binalardan devasa seçim afişleri sallanıyor. Bunlardan bir tanesi özellikle dikkat çekiyor. Kullanılan slogan, yere göre değişiyor; “Sen Üsküdar’sın, büyük düşün”, “Sen Şişli’sin, büyük düşün” (...) “Büyük düşün” sloganı dışında ilanda, “marka şehir” sloganı da kullanılıyor. Demek büyük düşününce, “marka” olunuyormuş. Yerel yönetime halka hizmet çerçevesinden değil de, ticari işletme veya özel sektör çerçevesinden bakınca belediyenin markalaşması garip kaçmıyor olsa gerek. Oysa halkın belediyeden beklentisi marka olması değil, doğru düzgün ve adil hizmet vermesi. Bu ilanı hazırlayanlar, güzel şeylerin markasının olamayacağını henüz öğrenememiş.
Büyük düşünenler ve gençler
“Büyük düşün” ilanları elbette ki, bir dünya görüşünün ürünü. Bu dünya görüşünde girişimci olmak, ticaret yapmak, para kazanmak, büyük kârlar yapmak çok önemli başarılar olarak sunuluyor. Dünya onlara göre erkeklerden oluşan akıllı girişimcilerin oyun alanı. Bu oyunda büyük oynayan kazanıyor. Büyük oynayanlar, büyük güce sahip oluyorlar ve daha büyük işler yapıyorlar. Ağızlarını açtıklarında büyük konuşuyorlar. Büyük paralar kazandıkça, büyük paralar harcadıkça, büyük mü büyük evlere oturunca, büyük arabalara bindikçe, büyük konuştukça kendilerini önemli, etkili, yani büyük insan olarak görüyorlar.
Büyük düşünmek, büyük oynamak, büyük konuşmak son yıllarda gençlere bol bol tavsiye ediliyor. Gençlerin edinmeleri gerekenlerin girişimcilikle, büyük oynamakla, başkalarını ezmekle gerçekleşeceği, ya açıktan söyleniyor ya da örtük olarak iletiliyor.
Büyük düşünenler ve çocuklar
“Büyük düşün” ilanlarını üreten dünya görüşü hiç kuşkusuz çocuklara yabancı bir anlayış içeriyor. Çocuklar pek para ve iktidar sağlamıyor; kolay kolay büyük işlere alet edilemiyor. Ama eğer alet edilebilecekleri bir büyük iş çıkarsa, büyük düşünenlerin onları alet etmeye çalışılacakları da iyi biliniyor. Örneğin, McDonald’s çocuklara kanca atabilmek için her olanağı kullanıyor. Çocukları kendilerine çekmek için olabilecek en erken yaştan başlıyorlar ve oyuncaklar dağıtarak, yuvalara ziyaretler yaparak çocuklara ürünlerini dayatmaya çalışıyorlar.
Çocuklara toplumun kamburu, ucuz iş gücü, kafalarına din ve milliyetçilik mayınları döşenmesi gereken nesneler olarak bakanların çocukların yararını düşünmeleri elbette beklenemez. Büyük paralar peşinde koşanların, toplumu büyük düşünmeye davet edenlerin gözünden, örneğin rögar kapağından aşağı düşen çocukların değeri küçük mü küçük. Nasılsa daha nice çocuk var. Ölen çocuğun anne babası ile helalleşip sorunu halledenler de büyük düşünenlerden.
Çocukların yararını gözetenlerin, büyük değil küçük düşünmesi gerekiyor. Küçük ayakların, küçük ellerin, küçük gözlerin değerlerini bilmek için ille de küçük düşünmek gerekiyor.
Diyeceğim, büyük düşünenler büyük düşüne dursun, çocukların yararını gözetenlerin– yani toplumun yararını gözetenlerin – büyük değil, küçük düşünmeleri gerek. (Evrensel, 15 Mart 2009)

Evrensel'i Takip Et