Alavere dalavere adaleti!
Anayasa Mahkemesinin “hak ihlaline uğradığı” gerekçesiyle aldığı karardan hareketle İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesinin Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u tahliyesiyle birlikte, uzun zamandır tutkulu bulunan Balyoz, Ergenekon gibi davalarının tutukluları için yeni bir tahliye kapısının açıldığı tartışılıyor. Kimlerin Anayasa Mahkemesinin bu kararının kapsamına girdiğine, kimlerin tutukluluk sınırının beş yıla indirilmesinden yararlanıp ya da yaralanamayacağına dair ne kadar hukukçu varsa o kadar da farklı yorum yapılıyor. Tutukluların avukatları bile ortak bir gerekçede anlaşamıyorlar. Ama sonuçta ortak kanı Balyoz, Ergenekon gibi davalarını sanıklarının tahliyesi için yeni bir kapının aralandığı”dır. Ama bu “aralık”tan kimlerin geçebileceği konusunda ise fikirler çok muhtelif!
Bu vesileyle bir kez daha gördük ki, Cumhurbaşkanından Adalet Bakanına, Başbakandan Meclis Başkanına, Başbakan Yardımcılarından AKP’nin önde gelenlerine, isteseler bir günde yasayı değiştirerek bu kişileri dışarı çıkarma gücünü elinde bulunduran etkili ve yetkili zevatın tümü, uzun tutukluluk sürelerine karşıymış!
Evet; “Kimler tahliye olacak, olacaksa neden, olmayacaksa niçin?...” üstünden bir tartışma sürüyor ama tartışmalı olmayan bir şey var ki o da o elinde “adalet terazisini” tutan ve gözleri bağlı beyazlar giyinmiş genç kadın olarak simgelenen Adalet Perisi’nin gözlerinin hâlâ faltaşı gibi açık olduğu. Ve kimleri salıp kimleri salmayacağına yasa ve hak-hukuktan değil de siyaset gözlüğünden bakmaya devam ettiğidir. Onu içindir ki, tutukluluk süresini üst sınırın 5 yıla çeken düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanmasından 75 dakika sonra Hrant Dink cinayetindeki “Büyük Ağbey” Erhan Tuncel tahliye edilmiş! Üstelik de kendisinin hiçbir başvurusu olmadan.
Herhalde “iyi saatte olsunlar” işe karışmış olmalı. Nitekim Erhan Tuncel de “Devletimiz yat dedi yattık, çık dedi çıktık” diye büyük devlet adamı Mehmet Ağar edasıyla yanıtlamış tahliyesi ile ilgili soruları.
Şimdi de Ogün Samast, Yasin Hayal ve arkadaşlarıyla, Zirve Yayınevi katliamının failleri de tahliye edildi. Üstelik de hiçbir tartışmaya mahal vermeyen bir netlikle!
Bütün bu gelişmeler ve gürültülü tartışmalar içinde tartışılmayan ise KCK davasının binlerce Kürt siyasetçinin yıllardır tutuklu olmaya devam etmesi. Ve “uzun tutukluluk” süresinden yakınan etkili ve yetkili zevat içinden kimsenin çıkıp da KCK davalarından tutuklu bu binlerce kişinin de serbest bırakılması gerektiği konusunda bir şey söylememesi! Üstelik de Hükümetle Öcalan arasında bir yılı aşkın bir zamandan beri müzakerelerin sürüyor olmasına karışın seçilmiş belediye başkanı, belediye yöneticisi, avukat, sendikacı, gazeteci, legal siyasi parti yöneticisi,… kadınlar ve erkekler sadece kendi görevlerin yaptıkları için yıllardır tutkuludurlar.
Ve bu ülkeyi yönetenler, açıkça toplumda infial uyandırmak için yapılmış siyasi amaçlı katliamların faili canileri ortalığa salarken, bu binlerce tutuklu Kürt siyasetçinin salınmasını, üstünde tartışılması gereken bir sorun olarak bile gündemlerine almıyorlar.
Bırakalım siyaseti, bırakalım müzakere sürecinin hızla tıkanan bir evreye doğru ilerlemesini, vicdani ve ahlaki bakımdan bile Kürt siyasetçilerin içeride tutulmasının umursanmamasının kabul edilir biryanı yoktur.
Eğer Hükümet KCK davaları dışındaki siyasi davaların, içlerinde eli kanlı katillerin de olduğu tutuklularını, serbest bırakmayı tartışıp bir ucundan da bunu gerçekleştirmeye hazırlanırken Kürt siyasetçileri, “görüşmelerde elimde bir rehinim olsun” diye içerde tutmayı amaçlıyorsa, bugüne kadar olanlardan hiç ders almamış demektir.
Yaşananlar açıkça gösteriyor ki hükümet de, sermaye siyaseti de, adaleti de “çifte standartlar”dan ibarettir. Ve Türkiye’nin bütün diğer önemli sorunlarında olduğu gibi bunun gerçekçi bir çözüm de demokratik Türkiye mücadelesinin etkin ve giderek büyüyen bir mücadele olarak sürdürülmesindedir. Seçimi de bunun bir dayanağı, bir vesilesi olarak değerlendirdiğimiz ölçüde her tür haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliğin olduğu gibi tüm sistemi sarmış olan, tamamen sınıfsallık üstüne oturtulan çifte standartlar düzeni de parçalanacaktır. Aksi halde “Alavere dalavere Kürt Memet nöbete!” süreci işlemeye devam edecektir.
Evrensel'i Takip Et