10 Mart 2014 00:05

Irkçılık, sandık ve diktatör devirmek...

Irkçılık, sandık ve diktatör devirmek...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Öyle bir ülkeyiz ki, ne konuşacak ne de yazacak konu sıkıntısı çekiliyor! Tersine, zorluk üç-beş konuyu tek yazıya sığdırmak.
Zirve Kitabevi’nde bıçakla keserek adam öldüren katiller ve Eski Genelkurmay Paşasının tahliyesi mi.. Eski Ekonomi Bakanının hakaretleri mi.. “İşte sandık ey Kılıçdaroğlu, devirin o diktatörü” çağrısı mı..
Eski Adalet Bakanının “hakim Alevi” sözüyle “suçlu”yu göstermesinin ardından.. Z. Çağlayan çukuru izaha çalışıyor: “Yahudiler, ateistler, Zerdüştler yapsa neyse..”! Çukur.. Oradan aşağılıyor önüne geleni.. Tevatür oydu ki, ırkçılığa karşıydı AKP! Bu ırkçılıktan başka ne ki? İlle elde pergel kafatasını ölçmek gerekmiyor! Orası da eksik değil, ama ille Türkçülükle başkalarını aşağılamak şart değil. Beyefendi “Müslüman’ın Müslüman’a ettiğinin..” derdinde.. Ama bilincini ve bilinçaltını açığa vuruyor. Koluna taktığı saatin.. Bilmem kaç seferde alınan 52 milyon doların hesabını vereceğine.. Hâlâ aşağılama sevdasında. Sallıyor! “En iyi savunma saldırı” ya!
Bir başka saldırıyla savunma Tayyip Bey’den. O da.. Kasetleri.. İhalelerle komisyonları.. Bilal’in vakfını.. Sıfırlamaları.. Memleketin dört bir yanındaki malı mülkü.. Adaları.. Gemileri “es” geçiyor.. Küçükken “Erkenden kalkıp kömür sobasını yakan”.. Annesinin saygıdeğer tutumunu istismar ediyor.. Bir de “diktatörlük”ü çekiştirerek savunma yapıyor.
“İşte sandık” diyor! Ama..
1. Yolsuzluk ve rüşvetin çözüm yeri sandık değil.. Karakol ve mahkeme.
2. Ve “sandık” “deniz” gibi değil, “babam bile çıksa” yenmez! Hitler de çıkmış.. Mübarek de. Düşünce ve ifade özgürlüğü.. Basın özgürlüğü.. Toplantı ve gösteri özgürlüğü gibi “şeyler” de gerek! “Var” diyebilen var mı? Yok!
3. Yetmez! Sandıkla birlikte bunlar olsa bile.. Yine de diktatörlüktür! Beyefendi “diktatörlük”ten sadece Saddam’ınki gibi despotlukları.. Hitler’inki gibi faşist olanları anlıyor. Diktatörlük kavramını çekiştirip, demek istiyor ki, “Saddam değilim, eleştirilebiliyorum”.. “Suudi Kralı değilim, kadınlar araba kullanabiliyor”!
“Sandık”lı olanlar? Onlar külliyen demokrasi mi? Demokrasi peki, diktatörlük değil mi? “Sandık” ve seçim kurtarır mı demokrasiyi?
Örneğin şu dinleme işi.. “Başbakanı, Cumhurbaşkanını bile dinlemişler” edebiyatına kanacak mıyız? TİB’den açıklama geliyor: Son iki yılda bir milyondan fazla kişi dinlenmiş! Bu durumda o iki kişi dinlense ne olur dinlenmese ne olur? Egemenler aralarında dalaşınca birbirlerini dinlerler de.. Darbe de yaparlar.. Seçim hilesi de. Ama SBS, ÖSYM, KPSS hileleri ne olacak? Bunlar kamuya.. Halka karşı yapılmadı, yapılmıyor mu?
Birbirlerini darbeliyorlar.. Evet. Peki ya halkın yediği darbeler? Belini doğrultmaya imkan tanımayan darbe üstüne darbeler? İşçilere sormadan düşüğün düşüğü asgari ücret belirlemeleri örneğin. Ya da halka sormadan villa ve ada kapatmalar.. Gezi’nin ortasına AVM dayatmaları! Halkın sesinin soluğunun hiçe sayılması? Üç kağıtçılığı ayyuka çıkmış egemenlerin adamlarına.. bakanlar ve belediyecilere.. “sandıktan çıktılar” diye.. halkı 4 ya da 5 sene mahkum etmeler! “İşte sandık devirin!” tatavaları? Madem sandıktı, neden öyleyse Ukrayna darbesini destekliyorsunuz?
Hani demokrasi “halk egemenliği” idi? “Milli irade” üstündü? Lafa geldi mi öyle! Gerçek yaşamda “git sandığa at oyunu, hepsi o!” Sonra “hani haklarım?​” dersen, gaz da senin, plastik mermi de, tazyikli su da. Cezaevleri sanır mısınız ki darbeciler içindir? Onlar işin çeşnisidir! Oraları asıl açlıktan ekmek çalanlar doldurur.
Devrilmek mukadder! Ama Kılıçdaroğlu değil, belinin suyu çekilen halk devirecek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa