Güncelin teorisi, teorinin güncelliği!
Eylül başında dokuzuncusu düzenlenecek Karaburun Bilim Kongresi’nin bu yılki başlığı: “Dünyada bir hayalet dolaşıyor!”. Kongrede, Komünist Parti Manifestosu’nun ilk cümlesi başlık yapılmış ama bildiri çağrısında içinden geçtiğimiz son birkaç yılın, hayaleti nasıl canlandırmakta olduğuna çeşitli ülkelerden halk hareketlerine atıfta bulunarak da vurgu yapılmış. Bu haliyle kongrenin, akademik-Marksizmi aşan bir kapsayıcılığa sahip olma potansiyelinin bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kongreye bildiri ile katılmak isteyenler için nisan başına kadar özet gönderim süresi var.
***
Manifesto’nun gerekliliğini şöyle ifade ediyor Marx ve Engels: “Komünistlerin, tüm dünyanın karşısında, görüşlerini, amaçlarını, eğilimlerini açıkça ortaya koymalarının ve bu komünizm hayaleti masalına partinin kendi Manifestosu ile karşılık vermelerinin tam zamanıdır”.
Manisfesto’nun kendisi, komünizmin neden bir “hayalet” olmadığını somut örneklerle anlatır.
Belki onu bir “metin” olmaktan çıkartan pratiğin teorisini yine pratikle anlatma konusundaki başarısıdır.
Çoğu zaman olduğu gibi, kolayı anlatmak aslında en zor yoldur. Bu zorluk, günlük mücadele olanak ve pratiklerinin çoğu zaman teoriden “sapmalar” göstermesi olarak düşünülür. “Dönemin ruhu” ya da “özgül koşullar” gibi reformist sapmalarla bir anlamda pratiğin teorisi bir mite oradan da bir hayalete dönüştürülür. Bu çaba, kendiliğindenci hareketlerin kendilerinin hayaletleşmesinden başka bir işe yaramaz.
Arap Yarımadası ve devamında dünyanın farklı bölgelerinde ortaya çıkan irili-ufaklı halk hareketlerinin “hareket olma” durumunu tam olarak aşamamasının gerisinde de teorinin yadsınması yatar.
Her “özgürlük” mücadelesi koşulsuz şartsız ilerici midir?
Bu elbette özgürlükle ne anlatmaya çalıştığınıza bağlıdır:
Ukrayna’nın AB hegemonyasına yaslanma özgürlüğü!
Venezüella muhalefetinin ABD’li petrol tekellerine kucak açma özgürlüğü!
Öncelikle şunu sormak gerekir: Sınıflı toplumda gerçek özgürlük mümkün olabilir mi?
Muhtemelen cevabınız hayır olacaktır. Çünkü geniş halk yığınları için özgürlük, tekelci burjuvazinin altın tepsi içerisinde sunacağı bir mükafat değildir, hiç olmamıştır da.
Ama özgürlükleri basit anlamda “hakçılığa” indirgerseniz elbette bu mesele bu sistemde de çok su kaldırır:
İnsan hakçılık,
Doğa hakçılık,
Hayvan hakçılık gibi.
Bu hakçılık akımları Manifesto’da Burjuva Sosyalizmi başlığında ele alınır: “Burjuvazinin bir kesimi, burjuva toplumun varlığının devamını sağlamak için, toplumsal hoşnutsuzlukları gidermek ister”.
Buradaki özgürlükler mücadelesi esasen yeni bir toplum tahayyülü içermez ve fakat mevcut toplum yapısı içerisinde belli haklar ile “sürdürülebilir” bir sistem hedefler.
Yani tek başına özgürlükçülük/hakçılık meselesi bile başlı başına uzun tartışmayı gerektiriyor.
***
Nihayetinde, Karaburun Bilim Kongresi’nin çabası oldukça anlamlıdır. Kongrenin Uluslararası Komünist Hareketin (UKH) 20. yılına denk gelmesi de ayrıca önemli bir tesadüf. Anlaşılıyor ki, 2014 yılını geleceği daha fazla konuşup tartıştığımız bir yıl olarak geçireceğiz.
Evrensel'i Takip Et