12 Mart 2014 00:16

Büyük kapışma: nefes, ter, yellenme

 Büyük kapışma: nefes, ter, yellenme

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsan tamirhane kılındığında demiştim geçmiş bir yazımda. İnsan elbet salt tamirhane kılınmak istenmiyor. Bedeni ve içindeki ruhu yeniden tasarımlamak hem bilim insanlarının hem iktidar odaklarının vazgeçemediği bir alan. İnsanı tamirhane kılma arzusu kapitalizmin gelecekte birincil alanı olacağa benziyor.
 O yazımda; Kafatası implant, göz iris tabakası yapay, dişleri takma, yiten kollarından birisi myoelektrik yapay kol ile değiştirilmiş, kalp kapakçıkları protez, ilaveten kalp pili takılı, yapay soluk borusu kendi kök hücreleri ile kaplanmış, memeleri silikon veya penisi protez, şekeri için insülin pompası kullanan, şeker regülasyonu cep telefonu ile uzaktan izlenebilen, böbrek yetmezliği ile haftada belli saatler diyalize bağlı, bacağında robotik protezli bir hasta tahayyül ederken bir ütopya değildi söylediklerim. Her biri hayata az ya da çok geçirilebilmiş tıbbi müdahaleleri tek hastada toparlamıştım o kadar.
 Kapitalizmin ürettiği sağlıksızlık, onun hastalandırıcı rolü kaçınılmaz olarak geçmişte olmadığı kadar çok organ hasarına yol açıp devasa bir yeni engelli-ler grubu yaratmaya başladı bile. Kendi ürettiği sağlıksızlığı yine kendi pazarladığı ileri teknoloji ürünleri ile bedene giydirmeye çalışırken insan sağlığını tarihte görülmedik ölçek ve hızda metalaştırıyor.
 İnsanı bir fabrika, üretim merkezi gibi algılama ise konunun bir başka boyutu. Nitekim tarihin içinden örnekler var. İnsanı tamirhane kılma çabası organ hasarı ile mümkün. Yani patolojik bir sürecin ardından gelen müdahaledir. Kimi zaman da fizyolojisine müdahale etmek isteniyor bedenin. Misal dönüp sorsak kimse insan gaita ve yellenmesinin kötü kokusunu anormal kabul etmez. Oysa yellenmenin hoş kokması için kafa yoranlar da var. Kimisi insanlığından, kimisi kâr hırsından…
 18. yüzyılda Benjamin Franklin “Osuruk Kraliyet Akademisi’ne” hitaben yazdığı mektupta şöyle der: “Gıdalara katılarak alınabilecek, osuruğun çevredekileri rahatsız etmemesini sağlamakla kalmayıp parfüm kadar hoş kokmasını sağlayacak bir ilaç keşfedilmesi…”
 Kozmetik endüstrisi bir başka kötü kokulu alan koltuk altı ile ilgili pazarı oluşturmayı başardı bile değil mi? Ama osurukta hâlâ yol alamadılar!
 Bugün biraz insan bedeninin ortak yaşam alanlarına akıttığı kokuya ve onun bireyin iradesi dışında zaman içinde değişmesine değinmek istiyorum. Elbette burada temel olan ter, nefes ve yellenme olacak.
 “Hiçbir şey eskisi gibi değil; ne domatesin kokusu, ne karpuzun ne de salatalığın” derken aklımıza kendi doğal kokularımızı getiriyor muyuz hiç? Kapitalizm toprağımızı, suyumuzu, gıdalarımızı değiştirdiği kadar bedenle-rimizdeki koku kaynaklarımız ile de oynadı.
 Bir dönem milyonların nefesi nikotin koktu, halen de devam ediyor. Biliyoruz ki insan evladının nefes kokusundaki değişimin tarihteki en büyük etmeni nikotin yani sigara olmuştur. Bu salt nikotinin kalıcı kokusundan kaynaklanmıyordu elbet. Sigaranın devasa boyutlara taşıdığı KOAH ve akciğer kanserleri de insan soyunun nefesini değiştirdi.
Misal sigarayı 1950’li yıllarda “ilaç” olarak lanse eden Dünya Sağlık Örgütünü unutacak mıyız? Sigara lobilerinin hizmetindeki iktidarları, generalleri unutacak mıyız? Milyonlarca erkek yaşamlarında ilk sigarayı askerde içti. Doksanlı yıllara kadar nerede ise etrafta ücretsiz dağıtılan ‘birinci, ikinci, üçüncü’ markalı devlet sigaralarını unutacak mıyız? Unutmamalıyız.
  “Sigaranın günlük yemek kadar erkekler için vazgeçilmez olduğunu” ifade ederek “askerlere içebildikleri kadar çok bedava sigara verilmesini kural haline getiren ilk general 1918 yılında John J. Pershing olmuş. Elbette ki dünyanın diğer generalleri, hükümetleri onu izlemişti.
Boşuna değildir dünya tarihinin ilk büyük akciğer kanseri salgınının bundan 20 yıl sonra ortaya çıkması…
 Tüm bunlardan hareketle diyebiliriz ki, kapitalizm ile tarih-teki en büyük kapışma sağlık /sağlıksızlık başlığı üzerinden insan bedeninde üzerinden yaşanacaktır. Bu nedenle bedenlerimizin kokusuna yani ter, nefes ve çıkardığımız gazın doğal haline sahip çıkmak gerekiyor.
 Sağlıcakla kalın ve kokmaktan utanmayın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa