HDP’ye, Berkin’e saldırı, Kırım, Afrika: Benzerlik ne?
Fotoğraf: Envato
Ukrayna’da milliyetçi dalga nema (AB) beklentisi ile birleştiriliyor, ülkenin Batı yakasında başkent Kiev’de kanlı gösterilere dönüşüyor, bu gösterilerle Doğu yakadan Yanukoviç düşürülüyor. Rusya bu hamleye Kırım’ın önce bağımsızlık ilanı, sonra da 16 Mart’ta yapılacak Rusya Federasyonuna bağlanma plebisitiyle karşılık veriyor. Ukrayna’nın Batı sınırları AB’ye, Doğu ve Güney sınırları Rusya’ya doğru kayıyor. Fay hattı açılıyor. Ukrayna parçalanıyor.
Akraba Ukraynalılarla Rusların arası açılıyor, Ortodoks-Katolik arası açılıyor.
Bir ülkenin bütün veya parçalı olması değil esas mesele, meselenin özü şu ki insanların birbirine düşürülmesi, canların, bedenlerin iktidar ve çıkar odaklı araçsallaştırılması; emeğin emeğe yabancılaştırılması. Emperyalist güçler Ukrayna’da mezhep (Ortodoks ve Katolik gibi) ve etnik (25 civarında 400 binle 4 milyon arasında nüfusu olan bölge/eyalet) özgüllükleri yayılma aracı olarak kullanıyor. ABD, AB, Polonya, hatta Türkiye Ukrayna’da bazı hesaplar yapıyor; Rusya ise yaşamsal bir ön alanı olarak görüyor. İktisadi krizlerle, siyasi krizlerle anomik durumdaki halk çaresiz köklerine, mezhep ve aşiretine (dinine ve diline) daha çok sarılıyor, mandalardan birini tercihe zorlanıyor. Dış zorluyor, iç daha içe dönüyor, denize düşen yılana sarılıyor, dıştakiler kazançlı çıkıyor.
Ukrayna sözcüğü, eski Slavcada sınır ülkesi anlamına geliyormuş. Rutenya (Rusya) ve Lehistan (Polonya) arasında gidip geliyor. Bugün de AB(D) ile Rusya’nın sınırı olmaktan kurtulamıyor, Batı’nın Doğu’nun sınırı olmaktan kurtulamıyor. Filistin gibi kadersiz bir ülke. Nereye yönelse geriye ciddi bir fatura çıkıyor. Parçalanarak sınır ülkesi olmaktan çıkar mı, öyle bir şansı da bulunmuyor. 16 Mart’taki plebisitten sonra da geriye kalanı yine sınır ülkesi olmaya devam edecek.
Ordu’da, Fethiye’de büyük bir olasılıkla derin devlet refleksliyle, şimdilik görece kontrollü HDP’ye yönelik saldırılar var. Derin devlet HDP’nin Anadolu’da, özellikle de Karadeniz ve Ege’de örgütlenmesini istemiyor, olası sempatizanları korkutmak için bu tür saldırılar düzenliyor. Türklerle Kürtlerin ve daha nicesinin, kardeş halkların arası açılıyor, Taksim’den Antakya’ya gaz fişekleri, Somali’den Ukrayna’ya bombalar infazlar Sünni-Alevi-Hıristiyan halkların arasını daha da açıyor.
12 Mart’ın yıl dönümü. Berkin’in cenazesi defnediliyor. Uzak ve yakın coğrafyalar, uzak ve yakın tarihler, uzak ve yakın olaylar, ölüm ve yaşam birbirine giriyor. 16 Haziran 1970’den 16 Haziran 2013’e. 12 Mart 1971’den 12 Mart 2013’e. Gazi 1995’lerden Taksim 2014’e… Takvimin her yaprağında nice çile varsa o kadar da mücadele azmi var. Takvim arkaları ne kadar din iman gösteriyorsa ön tarafı da o kadar astronomi, bilim, uygarlık gösteriyor. Tarih devam ediyor. Kırım’da, Şam’da, Taksim’de.
Sezen Aksu haykırıyor: “Soğukkanlılığını, muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan bir vicdan tutulması Berkin’i de aldı… /sen de senden önce giden abilerine söyle; iyi ve namuslu insanlar var bu dünyada, hem de çok! Ve kazanacaklar sonunda; bilmiyorum nasıl, ne zaman ama illa ki…/ Hayat ileriye akar.”
S. Aksu’nun, daha pek çoğunun çığlıklarıyla dile getirdiği aslında duyguları aşan daha köklü bir soruna işaret ediyor. İnsanların, toplumların vicdanı vardır da yapıların vicdanı yoktur. Soma’da, Düzce’de, Adapazarı’da HDP’ye yönelik saldırılar; Kiev’de, Kırım’da yaşananlar etnosınıfsal bir yapılanmanın ürünü. “Neoliberal muhafazakarlık” çok yerinde bir adlandırma. Hem para-hırsızlık hem dini-ırki muhafazakarlık. Sıfırladın mı esselamu aleyküm.
Sorun komplike, mücadele de hem yapılara hem ideolojilere yönelik, iktisadi olduğu kadar aynı zamanda ideolojik olmak zorunda. Cinsiyetçilikle, mezhepçilikle, ırkçılıkla mücadele aynı zamanda emperyalizmle mücadeledir. Totalitarizme karşı demokrasi, doksaya karşı aydınlanma, bağımlılığa karşı bağımsızlık, esarete karşı özgürlük mücadelesi sömürü ve emperyalizme karşı mücadeledir.
Türk askeri Afrika’ya gidecekmiş. Okmeydanı’da kurşunlar, bir ölü iki yaralı…
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44