Gerçekler kapıya dayandı!

İster bir cenaze töreni, ister bir seçim mitingi, isterse başka bir protesto için olsun, nerede yığınlar bir araya geliyorsa, “Her yer hırsızlık her yer direniş!”, “Her yer Taksim her yer yolsuzluk, her yer rüşvet”,… sloganları bir anda her yanı kaplıyor.
Muhalefet partileri tarafından her gün seçim meydanlarında yolsuzluk ve rüşvet skandalı dillendirilirken, yeni ses kayıtları da sosyal medyaya düşmeye devam ediyor.
Bütün bu iddialara, ortaya çıkan bilgi ve belgelere karşın sanki hiç yokmuş gibi Başbakan her gün birkaç il ve ilçede yaptığı mitinglerde “Her şey montaj, her şey yalan. Her şey komplo” diyerek yanıt veriyor! Ancak 17 Aralık’ın üstünden geçen üç ay içinde Başbakan ve adamları rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarının yalan, montaj, iftira olduğuna dair bir tek belge bile gösteremezken, kendilerine karşı komplo yapıldığına dair de bir tek kanıt ya da tanık gösterebilmiş değiller. Tersine 17 Aralık’tan sonra 17 Aralık skandalındaki suçlamaları bile gölgede bırakacak Başbakan yakın çevresine ait ses kayıtları düştü İnternet’e.
Bütün bu suçlamalara karışın Başbakan, “30  Mart seçimi bir geçsin, ses ve görüntü kayıtlarının yalan  olduğunu kanıtlayacağız. Komplocuları, darbecileri de mahkeme önüne çıkarıp hesap soracağız!” diyerek, topu taca atıyor.
Başbakanın bu tavrı, Hükümet sözcüleri, Bakanlar, AKP sözcüleri, diğer AKP’liler tarafından yineleniyor. Öyle ki iş, belgelerin TBMM tarafından incelenmesine yasak getirmeye kadar geldi.
Nitekim Adalet Bakanlığının dört eski bakan hakkında düzenlenen fezlekeleri savcılığa geri göndermesinden sonra 28 Şubat’ta Meclise yeninde gelen fezlekeleri Meclis Başkanı, Meclisin “seçim tatiline” girmesine kadar sakladı! Şimdi CHP, MHP ve BDP’li vekiller, fezlekeleri görüşmek için 18 Mart’ta Meclisi olağanüstü toplantıya çağırması için Meclis Başkanına başvurdu.
Meclis Başkanı Çiçek, dün muhalefetin istemini kabul ederek, 19 Mart’ta Meclisi toplantıya çağırdı. Ne var ki Meclis Başkanı “Vekillerin fezlekelerin içeriğini görmesinin, soruşturmanın gizliliğiyle bağdaşmadığını”, bu yüzden Meclisin “Soruşturma komisyonunu oluşturup” tatile devam etmesini savunuyor. AKP Meclis Grup Başkan Vekili Elitaş, daha da ileri giderek, ön yazıların alıkonulup fezlekelerin içeriğine dair “Dosyaların savcılığa iade edilmesini” isteyerek, fezlekelerin içeriğinden ne kadar korktuklarını gösterdikleri gibi gerçekleri saklamak için hiçbir yasa ve hukuk tanımayacaklarını da göstermiş olmaktadır.
Fezlekelerin içeriğinin vekillere açılmaması için Meclis Başkanı ve AKP sözcüleri, kırk dereden su getiriyorlar. Yani Meclis Başkanı ve AKP çoğunluğu milletvekillerinin fezlekelerin içeriğini bilmeden komisyon kurmasını savunuyor.
Burada amacın fezlekelerin içeriğini mümkün olduğu kadar vekillerden, elbette kamuoyundan saklamak olduğunu anlamamak için aşırı saf olmak gerekir.
AKP ve Başbakan “Hele bir 30 Mart seçimini atlatalım sonrası için Allah kerim” diye düşünüyor olmalılar.
Belki de Başbakan ve AKP, 30 Mart seçimini fezlekelerin içeriğini saklayarak, “Her şeye yalan, montaj, komplo” diyerek geçirebilir. Ancak eninde sonunda fezlekeler gündeme gelecek ve içeriğindeki vahim suçlamalar Meclis kürsüsünden açıklanarak dünya alemin önüne serilirken “zabıtlara” da girecek. Dahası binlerce emniyet görevlisi, savcının yerinin değiştirilmesine karşın 17 Aralık operasyonuna ilişkin iddianameler de ortaya çıkmaya başladı. Nitekim ilk iddianame Fatih Belediyesindeki 19 kişi hakkında rüşvet ve yolsuzluk olayları ile ilgili olarak hazırlanıp örgütlü suçlara bakan başsavcı vekiline sunuldu. Öyle anlaşılıyor ki özenle seçilen savcılar da yapılan yolsuzlukları ve rüşvet vakalarını görmezden gelemeyecek.
Görmezden gelirlerse de bütün halkın gözünün üstünde olduğunu gösteren tepkilerle de karşı karşıya kalacaklardır.
Eğer halk bu pisliği ancak kendisinin temizleyeceğini  unutmazsa, Hükümetin halkı, baskı ve şiddetle terörize ederek sindirmesi, emniyet ve yargı üstünde baskıyı artırması da yolsuzluk ve rüşvetin utanmaz faillerinin ortaya çıkarılmasını önleyemeyecektir.
Gerçekler artık ses ve görüntü kayıtları yanında iddianame ve fezlekelerle de kapıya dayanmıştır! Eğer Başbakan ve AKP usulüne uygun olarak kapıyı açmazsa kapı daha fazla da dayanamayabilir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et