Bir para, iki biçim
Merkez kapitalist ülkeler ile geç-kapitalist ülkelerin kriz sürecinde farklı tepkiler vermeleri verili üretim yapılarındaki farklılıklardan kaynaklanıyor.
İzlanda, Kıbrıs ve Yunanistan. Bu üç ülke 2008 Kapitalist Dünya Krizi ile birlikte krize giren ilk üç geç-kapitalist ülke oldular. Üç ülkenin ortaklaştığı payda, kriz öncesinde sıcak para hareketlerinin merkezinde yer almalarıydı. Üretim alanında karşılığı olmayan fonlar çekilince ilk kaybeden de bu ülkeler oldu. Bu ülkeler halihazırda 2008 öncesi durumlarına dönebilmiş değiller. Yakın dönemde de dönecek gibi görünmüyorlar.
ABD, Almanya ve İngiltere 2008’de krizin ana merkezleriydi. Ancak dört yıllık tökezleme sonrası 2012’den itibaren hızla toparlanmaya başladılar. Bugün yeniden kapitalist dünya ekonomisinin amiral gemisi konumundalar.
Bu iki grup arasındaki “toparlanma” farklılığı doğrudan bu ülkelerin üretim yapısı ve üretimin finansman biçimi ve sorunlarıyla ilgilidir.
***
Teorik açıdan finans sorununun incelenebilmesi için Marx’a dönerek; para ve kredi mekanizmasının sermaye ile olan içsel bağlantılarının ortaya çıkarılması gerekmektedir. İçsel bağlantıların ortaya çıkartılması için ise paranın gelir olarak dolaşımı ile sermaye olarak dolaşımı arasında ayrım yapılması gereklidir. Sermaye olarak para, sermayenin döngüsü içerisinde üretken sermayeye dönüşmektedir. Üretken sermaye aşaması sonucu genişleyen metanın satılması için dolaşım alanına çıkması gerekir ve bu süreçte ticari sermaye aşamasını oluşturur. Ticari sermaye aşamasında realize olan genişlemiş meta (M*) para sermayenin de başlangıç değerini aşkın bir duruma (P*) geçmesine olanak sağlar.
Üretim sürecinde kapitalistin elde ettiği bu genişlemiş paranın bir bölümü tekrar para-sermaye olarak üretim sürecine dönerken, bir kısmı ise gelir olarak kalır. Gelir olarak para, tüketim ihtiyacı ve tasarruf güdüleriyle elde tutulabilir. Genel olarak kâr oranlarının düştüğü bir durumda, sermaye döngüsünün tekrar işlemesi için para sermaye ihtiyacı ortaya çıkar. Ancak, dolaşım alanındaki para sermaye ile üretken sermayeye itki verecek para-sermaye arasında zaman ve mekan açısından uyumsuzluklar yaşanabilir. Eğer yeniden üretim süreci için gerekli para-sermaye oto-finansman ile karşılanamazsa dolaylı finansman yoluna gidilir. Dolaylı finansman konusunda şirket mülkiyet hakkının ve varlıklarının belli bir kısmına karşılık gelecek hisse senedi çıkarılabileceği gibi, tahvil çıkararak borsalar kanalı ile borçlanma yoluna da gidilebilir. Dolaylı finansmanın bir diğer türü ise ticari bankalardan borçlanmaktır. Bu noktada para sermaye-sahipleri ile üretken-sermaye sahipleri birbirinden ayrılabilir. Üretim ve dolaşım sürecindeki bu farklılaşma beraberinde kredi mekanizmasını doğurur ve bazı para sahipleri paralarını üretim sürecinde kullanmak yerine belli bir faiz geliri karşılığı üretken kapitalistlere bankacılık ve finans şirketleri aracılığıyla pazarlama yoluna gider.
Simon Clarke şu saptamayı yapar: “Kredi, üretken sermayenin dolaşım zamanını kısaltır, para sermaye ihtiyacının kapitalistler arası ortak bir havuzdan karşılanmasını sağlar, pazarın koyduğu engellerin ötesine geçilmesini sağlar. Bununla birlikte kredi, sermaye birikiminin kriz eğilimlerini genelleştirir ve şiddetlendirir”.
Üretim sürecinin yaşadığı finansman sorunu bir yandan kredi mekanizmasına işlev yüklerken öte yandan kredi mekanizmasındaki genişleme, üretken sermaye alanının cazip olmaktan çıktığı ve paradan para kazanılan bir “sanal ekonomi”nin temellerini atar.
Bir yandan hızla genişleyen bir “para piyasası” öte yandan giderek bu piyasaya bağımlı hale gelen üretken sermaye alanı. Ancak, kendi varlığını borçlu olduğu üretim alanından kopan para piyasaları beraberinde sağlıksızca genişleyen rant alanlarını doğurmuş ve bir değersizleşme sürecinin temelleri ortaya çıkmıştır.
***
Başını Türkiye’nin çektiği “kırılganlar” için yakın gelecekteki büyük krizin yaratacağı kırılmanın şiddeti, bugün para-sermaye ve üretken-sermaye arasında gerilen “fay hattı”nda aranmalıdır.
2008 sonrası trilyonlarca doların gelip-geçtiği bu ülkeler, emperyalist ülkeler tarafından uluslararası kapitalist iş bölümünün bir gereği(!) olarak kendilerine biçilen “taşeron üretim cehennemi” gömleğini giymekte gösterdikleri heves yüzünden yaklaşan krizi en ağır biçimiyle yaşayacaklar.
Evrensel'i Takip Et