Sahi kim yaptı bu '3 Temmuz'u?

Zaman gazetesinin tanıtımı günlerdir ekranlarda.
Fethullah Gülen merak edilen soruları cevaplayacakmış.
Öne çıkartılan üç sorudan biri de “Cemaat Fenerbahçe’yi ele geçirmek istedi mi?​”.
Bir hafta meraklar kaşındı, acaba Gülen bilinmeyen yeni bir şey mi söyleyecekti?
Pazartesi günü röportaj yayınlanmaya başladı, yeni bir şey bekleyenler hayal kırıklığına uğradı.
“Fenerbahçe’yi ele geçirme gibi teşebbüsleri siyaset harici emellerle nasıl izah edeceksiniz? (…) Kamuoyuna izah edilemeyen her hususu Cemaat’e yıkma, kendini temize çıkarma gibi bir refleks var. Şimdi ortaya çıkan yeni bilgiler ışığında bunun da bir iftira olduğu anlaşıldı.” diyordu Gülen.
Yeni bilgilerden kasıt, Başbakan’ın Bilal Erdoğan ile Fenerbahçe kongresine yönelik müdahale çabasının sergilendiği telefon dinlemeleri olmalı.
Dinlemeler internet ortamına düştükten hemen sonra Nazlı Ilıcak’ın yazdığının benzerini tekrarlayan Gülen’de “gördüğünüz gibi cemaat değil, siyasetçiler Fenerbahçe’yi ele geçirmek istedi” vurgusunu yapıyordu.
Nasıl olsa memleket insanı “balık hafızalı”…
Nasıl olsa aradan geçen üç senede yazılanlar, söylenenler unutulmuştur…
Unutulmuş mudur?
Mesela 3 Temmuz operasyonunun başladığı gün (yani daha kimse operasyonu bilmezken) cemaate yakın işadamı Hamdi Akın’ın, Aziz Yıldırımsız Fenerbahçe röportajının Zaman gazetesinde yayınlandığı unutulmuş mudur?
O dönemde Cemaatin etkin sözcülerinden olan Hüseyin Gülerce’nin Zaman gazetesinde, 6,13 ve 15 Temmuz günlerinde yazdığı üç yazıyla Fenerbahçe’yi Ergenekon’a bağlaması, ÖYM’lere ve TFF’ye yaptığı çağrılar unutulmuş mudur?
İktidara yakın kalemlerden öğrendiğimize göre “emniyet imamı” olduğu iddia edilen Kozanlı Ömer’in, “Yusuf Gezgin” mahlasıyla yazdığı ve Fenerbahçe’yi Ergenekon’a bağlayan yazılarının hepsi arşivlerden silinmeye çalışılsa da, unutulmuş mudur?
Cemaatin denetiminde olan başta Zaman olmak üzere gazete ve televizyonların yayınları, manşetleri unutulmuş mudur?
Cemaat ve AKP arasındaki ortaklık bozulduktan sonra her iki tarafta “adaleti torbaya” sokan ÖYM davalarının hepsine biz değil onlar yaptı müptezelliği içinde yaklaşsalar da, o mızraklar çuvala girmiyor. Salı gecesi Bugün TV’de, Ali Fuat Yılmazer’in en net söylemi, 3 Temmuz dahil bütün torba davaları hükümet onayladı biz yaptık oldu. “İlk günahı” işbirliği içinde birlikte işleyenlerin, ben yapmadım o yaptı basitliğini kimse yemiyor.
***
Berkin Elvan’ın ölümünün duyulduğu gün üç büyükler içinden ilk taziyeyi Fenerbahçe ardından Galatasaray yayınlamıştı. Beşiktaş ise uzun süre sessiz kaldı. Beşiktaş taraftarının tepkisi karşısında kulübe yakın kaynaklar, “üzerlerinde büyük bir baskının” olduğunu söylemek zorunda kaldılar. Yine de tepkiler karşısında bu direnç kırıldı ve akşama doğru Beşiktaş kulübü de taziye yayınladı.
Hafta sonu internete düşen telefon dinleme kayıtlarından Beşiktaş kulübüne yönelik “baskının” ne anlama geldiği anlaşıldı. İlgili olan herkes dinlemiştir. Gezi sürecinde Beşiktaş taraftarına tepki duyan Başbakan, Beşiktaş yönetiminden ve Fikret Orman’dan çArşı’nın kınanmasını istiyordu. Aksi halde “yeni stadın” yapımını “unutmaları” gerekecekti. Bu baskının hala devam etmediğini söylemek mümkün mü?
 Geçerken not edelim, taraftarlara ve topluma sürekli ahlak dersi veren devlet ve hükümet erkanının, konuşmaları sırasında küfürsüz tek cümle kuramaması nasıl bir psikolojik bozukluktur acaba? En ufak küfürde kapatılan statlar emsal alınırsa, Muammer Güler döneminde iç işleri bakanlığının hiç açılmaması gerekirmiş…
***
Berkin ile bitirelim. Hafta sonu oynanan maçlarda Aris, AEK, Livorno, St. Pauli ve Fenerbahçe taraftar grupları uluslararası bir dayanışma örneği göstererek Berkin Elvan’ın anısına pankartlar açtılar. Fenerbahçe stadının okul açık tribününde açılan pankart hepsinin ortak temennisiydi: “Çocuklar ölmesin maça da gidebilsinler”…
Futbolu bu kadar kirletmeye çalışanlara inat tribünlerde hala ışıldamaya devam edenler var…