21 Mart 2014 00:01

Fark derin

Fark derin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Galatasaray, Chelsea karşısında hiçbir varlık gösteremedi. Bunda herkes hemfikir ama sarı-kırmızılı ekibin niye bu kadar etkisiz kaldığı konusunda ağırlıklı olarak, “Şu oyuncu çok kötü oynadı”, “Bu oyuncu bekleneni veremedi” gibisinden sığ yorumlar kapladı ortalığı.
Henüz, yenilgileri bazı oyuncuların kötü performansıyla ilişkilendirmekten başka şekilde açıklayabilecek bilgi birikimine ve eleştiri tarzına sahip değiliz. Düz mantıkla bakıp yorumumuzu yapıyoruz. Bu bakış açısına göre, yenilgilerin tek sebebi oyuncuların beklenen performansı sergileyememesidir!.. Oysa bazı yenilgilerin oyuncu performanslarının ötesinde çok daha derin sebepleri vardır...
Galatasaray’ın Chelsea karşısındaki yenilgisini sadece ve sadece oyuncuların kötü performansıyla açıklamak, iki takım arasındaki farklılıkları gör(e)memek anlamına gelir. Böylesi bir yüzeysel bakış açısı beraberinde, “Oyuncular koşmadılar, hiç mücadele etmediler, sahada durdular” şeklinde abuk sabuk eleştiriler doğuruyor.
Tabii ki oyuncular ellerinden geldiğince koşup mücadele etmeye çalıştılar ama rakibin etkili oyun stratejisi ve üstün fizik gücü karşısında çaresiz ve silik kaldılar. Diğer bir deyişle, Galatasaraylı oyuncuların performansını da Chelsea’nin oyunu belirledi...
Ortaya konan oyunda elbette oyuncu kalitesinin de önemi var ancak diğer temel faktörler kadar değil. Galatasaray pekala çok daha başa baş mücadele edebilirdi. Ancak bunun için takımın karakteri haline gelmiş bir sisteme, disiplinli, yardımlaşmalı bir oyun anlayışına, yeterli fiziksel güce, doğru bir dizilişe ve uygun bir taktiğe gerek vardı. Ne var ki Mancini ile bunların gerçekleşmesi pek mümkün görünmüyor.
Futbol iki temel yönü olan bir oyun... 1- Topu kap (Rakibini oynatma), 2- Topu kaptırma (Oyna)... Bu iki yönü en iyi şekilde yerine getirebilen takımlar diğerlerine karşı ağır basıyorlar. Galatasaray ile Chelsea arasındaki temel farkı da burada aramak lazım. Chelsea, hem Galatasaray’ı oynatmadı hem de kendisi oynadı.
Sarı-kırmızılı ekip ise fizik güç açısından ve taktiksel anlamda Chelsea’ye direnç göstermenin çok uzağında kaldı. İki takımın topa sahip olma oranları neredeyse eşit olmasına karşın Galatasaray maçı rakip kaleyi bulan tek şutla ve hiç korner kazanamadan tamamladı. Bu da, top Galatasaray’dayken bile oyunun kontrolünü elinde tutan ve oyunu istediği gibi yönlendiren takımın Chelsea olduğunu gösteriyor.
Galatasaraylı oyuncular Chelsea’nin etkili presi yüzünden dikine paslaşmalar yapamadılar, topu genellikle yana ya da geriye (Muslera’ya) oynamak zorunda kaldılar. Chelsea dikine oynamalarına izin vermedi. Dikine oynamak istediklerinde ise topu kaptırdılar. Chelseali oyuncuların sahayı doğru şekilde parselleyip buna göre taktiksel pozisyon almaları, üst düzeydeki yardımlaşmaları ve yoğun presi Galatasaraylı oyuncuları adeta bunalttı.
Sistem, oyun disiplini, taktiksel anlayış, fiziksel güç ve bireysel yaratıcılık açısından iki takım arasındaki büyük fark, Muslera’nın ikinci yarıdaki kurtarışları sayesinde skora yansımadı.
Chelsea’nin 11 oyuncusu da, adeta tek bir beyin tarafından yönetiliyormuşçasına uyumlu ve belli bir oyun planı çerçevesinde nerede, ne zaman, ne yapacaklarını bilen şekilde mücadele ortaya koyarken, Galatasaray’ın ne gibi bir oyun planı uygulamaya çalıştığını anlayamadık bile. Mancini bu maçta da oyuncuların dizilişini ve görev yerlerini ikide bir değiştirerek yine çaresizlik ve panik havası yarattı.
Mourinho’nun da vurguladığı gibi Mancini’yi anlamak gerçekten zor. Onu anlamak zor olunca takımının ne yapmaya çalıştığını anlamak da zor oluyor. Gerçi rakipler açısından çoğu zaman buna gerek de kalmıyor. Takım, anlamsızlıklar içinde kaybolup gidiyor çünkü...
Bu arada, Galatasaray Şampiyonlar Ligi’ne veda etti ama Ünal Aysal’dan henüz ses çıkmadı... “Şampiyonlar Ligi’nde bizi engellemeye çalışanlar amaçlarına ulaştı” minvalinde bir açıklama yakışırdı kendisine!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa