Olağanüstü yolsuz kapitalizm ve tırlatmış devlet formu
Fotoğraf: Envato
Fethullah Gülen röportajından: “Bazı savcılar ve ona bağlı vazife yapan kolluk kuvvetleri kanunun onlara emrettiği görevi yapmış ve bilememiş ki, suçluların peşine düşmek meğer suç sayılıyormuş!” “Burada milletimizin zararına, rüşvetler, irtikaplar, adam kayırmalar, ihalelere fesat karıştırmalar varsa, örtbas ediliyorsa Allah sorar bunu.” “Bu, bazen birkaç kuruş bazen 3-5 dolar bazen de devlet hazinesine ait bir çuval para... Kimi zaman liyakatsizlik ve yetersizliğe rağmen iltimasla elde edilen bir makam.” “Zannediyorum siyasi makam ve mevkiler böyle bir kısım ganimet ve komisyonlara dâyelik edince bu makamlara rağbet artıyor. Neticede aldığı ihalenin bedelini bu şekilde ödeyen müteahhit veya iş adamı, bunu devlet kesesinden bir yol bulup çıkarmaya kalkıyor. (…) Umuma ait şeyler çalınıp çırpılıyorsa bunu ne Mecelle kaideleri ne de demagoji yaparak izah edebilirsiniz.” “Yine aynı noktadayım. Eğer biz çeteysek örgütsek Allah bizim belamızı versin, eğer ‘paralel’ devletsek bizim belamızı versin, değilse bunları bu masum cemaate isnad edenlerin belasını versin!” “Yazık! 3 bin 800 dershanenin 3 bininin Camia’yla hiçbir münasebetinin olmadığı söyleniyor.” “Eğer bu soruşturmaları yürütenler arasında hizmetleri takdir eden birileri var idiyse, ben de bu insanlara ‘Yolsuzluk iddialarını görmezden gelin’ mi demeliydim?”
Hem paralel değilim, hem de dershanelerin 800’ü, hakim savcı polislerin bir kısmı camiaya yakınsa ne yapalım diyor.
Poulantzas, üç olağanüstü devlet formundan söz ediyordu: Mutlakiyetçi devlette burjuvazi ve toprak soyluluğu arasındaki; Bonapartizmde burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki ve Bismarkizmde bu iki durumun karışımı söz konusudur. Gramsci’ye göre felakete yol açan (katastrofik) bir denge söz konusudur. Burjuvazi sınıfı kaybetmiş, işçi sınıfı ise henüz bir ülkeyi yönetme yeteneğine erememişti. Fransız Bonapartizmi, bu koşullar üstünde yükselir ve monarşiden yana tavır takınır.
Türkiye’de komprador (küresel sermayenin aracısı) burjuvazi bir türlü ülkeyi yönetecek olgunluğa erginleşememiş; okumuşları bulundukları camiaların, tarikatların, aşiretlerinin ötesine geçememiş; aşiret reisleri şeyhleri tekkelerinin sınırlarını aşıp modern tüccarlara dönüşememiş; işçisi emekçisi akrabalığın ötesinde özerk mücadele oluşturamamış; kısaca servet sahipleri burjuvazi, işçisi sınıf, memuru bürokrat olamamış…
Fehmi Koru, dahası bizzat MIT Başkanı Hakan Fidan Pensilvanya’ya ricaya gidiyor, Cumhurbaşkanı, Gül-Gülen-Erdoğan paralel yapıların ötesinde bloklar oluşturuyor. paralel değil ortaklık ve ortakların pazarlıkları söz konusu bulunuyor.
Hobbes, Montesquieu Batıya kurallı despotizm, Osmanlıya kuralsız istibdat diyorlardı. Şimdi de Batıya kurallı kapitalizm (nasıl oluyorsa) bize kuralsız camia, havuz, çalma çırpma kıyak… düşüyor. Fakire de pirinç kömür ne kapabilirse, eline ne tutuşturulursa… o kalıyor.
Artık Gramsci’nin felaket dengesi durumu bile kaybolmuş, olağanüstü devletin ötesine; tırlatma evresine geçilmiş bulunuyor. Yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık, paralel yapılar, ikili öğretim, keyfi yönetimler, kara para (akı AK/Para oluyor), çalma çırpma çarpma ekonomileri … mevcut bürokrasi ve işleyiş de işlemez hale geliyor.
Kaldı ki kapitalist sistemin rasyonalitesi de etik-ahlakla değil finans, teknoloji-endüstri, istihbarat ve askeri kompleksin eş güdümlü şekilde küresel kaynak ve artıdeğere el koyabilmesi ile ölçülüyor.
Türkiye’de burjuvazi de tümden hakim durumda değil. Araya eşraf, araya küreselin aracısı komprador tüccar, politikacı, polis, imam, hoca efendiler giriyor. Gül, Gülen, Erdoğan, Kalyoncu, Zarrab, Saraç, Karaman, el Kadı, Topbaş… Türkiye iç blokunu, Türkiye’nin ligini gösteriyor.
Ahlaki olarak da nitelemek doğru olur mu, ondan emin değilim, ancak emekten yana olanı henüz ufukta gözükmüyor. Sanatçısı, yazarı, aydını, bilimcisi, mühendisi, emekçisi blokun parçası bile olamıyor.
Mevcut bloktan ancak olağanüstü yolsuz kapitalizm, dahası bizde olağanüstü tırlatmış (oynatmış) devlet formu çıkıyor.
Newroz/Nevruzunuz kutlu olsun.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15