Barış için mücadeleye devam çağrısı
Dün Newroz’du ve Türkiye’nin halkları ülke çapında özgürlük ve barış bayramı olarak benimsediği Newroz kutlamalarını sürdürdü.
Kuşkusuz dün, belki son yıllarda hep olduğu gibi, Newroz’un yeni bir barış ve özgürleşme hamlesi olmasını isteyen halkların kalbi Diyarbakır’da attı.
Diyarbakır özgürlük ve barış türküleriyle Newroz’u kutlayıp Türkiye’nin demokratikleşmesi için atılması gereken adımları konuşurken, Başbakan Erdoğan Artvin’de, Rize’de yine “tek bayrak, tek devlet, tek millet, …” demagojisi arkasında MHP ve CHP ile milliyetçilik yarışına girmiş; herkesi “çete”, “darbeci”, “uluslararası güçlerin taşeronu” gibi nitelemelerle suçladı; gerilim sevici ve özgürlük karşıtı tutumunda ısrar edeceğini gösterdi.
Ama dün aynı zamanda 12 yıldır Türkiye’yi yönetin AKP Hükümetinin “Twitter’ı kapatma Günü”ydü! Ses tonunda da ve yüzünde bir gün önce, “Yok canım o kadarını da yapmaz!” diyenlere inat, Twitter’ı kapatmış olmanın zaferinin verdiği memnuniyet vardı.
Özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle bağlantılı bu iki gelişme aynı güne denk gelince, dün Türkiye’nin kulağı kapatılan Twitter üstünden yapılan tartışmalarda gözü ise, Türkiye’nin özgür demokratik bir ülke olması için barış hamlesi çağrısının yapıldığı milyonu aşkın kişinin katıldığı Diyarbakır Newroz Alanı’ndaydı.
Dünya da tıpkı Türkiye’nin halkları gibi dün, hem Başbakanın “Twitter mıvitır hepsinin kökünü kazıyacağız” demesinden altı saat sonra Twitter’ı kapatan AKP Hükümetinin özgürlük anlayışına tepkilerini dile getirdi hem de Diyarbakır’da Türkiye’nin yakın geleceğini de ilgilendiren Öcalan’ın, çözüm süreci için yeni önerisini öğrendi.
Diyarbakır Newroz’unda konuşan Ahmet Türk, Osman Baydemir ve KCK Yürütme Eş Başkanı Cemil Bayık da kendi üsluplarıyla “eylemsizliğin”, “Barış ve Müzakere sürecinin” devamının önemine işaret ettiler. Ama aynı zamanda Hükümete döşen görevlere de özel vurgu yaptılar. Çünkü sürecin devamı Hükümetin üstüne düşenleri yapmasıyla sıkı bağlantılıydı!
Abdullah Öcalan’da günlerdir içinde ne olacak diye merak elden mesajında “Barış ve müzakere sürecinin” devamının arkasında durduğunu, Hükümetin ağırdan alma, tek taraflı hareket etme, yasal zeminden kaçınma ve uzatma gibi girişimlerine karşın “İki tarafın da sürecin devam kararlılığının” önemine dikkat çekti. Ama Öcalan asıl vurgusunu “Müzakere sistematiğinin yasal bir zemine kavuşturulması”na yaptı.
2013 Newrozu’nda açıklanan Öcalan’ın “Kürt sorununun barışçıl çözümüne” dair önerilerini kapsayan 2013 “Newroz Manifestosu”nda çerçevesi çizilen “yol haritası”nda “müzakere sürecinin yasal bir zemine” oturtulması, bu amaçla gerekli yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması talebini Hükümet hep geri plana itti; ya da bilmezden duymazdan geldi. Bütün bu süreç boyunca Hükümet, “yasal zemin” deyince sadece MİT’e “Terör örgütleriyle görüşme yetkisi vererek” kendini rahatlatmayı anladı.
Öcalan bu Newroz’da artık sürecin yasal bir zemine kavuşturulması gerektiğini, atılacak asıl adım olarak görmekte, Türkiye’nin halklarının demokratik ve anayasal bir düzen kurması mücadelesinin de barışın tek garantisi olacağına dikkat çekti.
Bu açıdan seçimden sonra atılacak ilk adımın “Müzakere sistematiğinin yasal bir zemine oturtulması” talebi doğrultusunda hükümetin hangi adımları atacağıdır.
Basın, ifade özgürlüğünü çiğnemekte tereddüt etmeyen, Twitter’ı bile yasaklayan ulusalcı çevrelerle ittifaka yönelen bir AKP Hükümetinin bu doğrultuda, Kürt siyasi güçlerinin taleplerine, hele de müzakere sürecine yasal bir zemin oluşturmak üzere gerçekçi girişimler yapması ne kadar olanaklıdır bu elbette tartışmalıdır. Hükümetin kendiliğinden böyle bir adım atması tabii ki beklenmez. Bunun için herhalde en önemli şey de Türkiye’nin halklarının, demokrasi güçlerinin demokratik Türkiye mücadelesinde atacakları adımlardır.
Diyarbakır Newrozu’nda Kürt halkı, kitlesel katılımı ve coşkusuyla kendi talepleri arkasında duracağını, Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda barış ve özgürlük mücadelesini sürdüreceğini göstermiştir.
Evrensel'i Takip Et