23 Mart 2014 00:16

Milli olmak isteyen yasak

Milli olmak isteyen yasak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aynaya yandan şöyle bir baktı, kendini pek beğendi; erkekti, cezp ediciydi, kışkırtıcıydı, boyun eğdirmemesi düşünülemezdi. Gururlandı, kendine haller verdi, göğsünü gere gere adını pencereden yurt sathına haykırdı: ‘Yasak, Yasak, Yasak…Ben Yasak’ım’
Adı ‘Yasak’tı; bugüne kadar hep hor görülmüştü. Kullananca kullanmadığı ileri sürülerek kullanılmış, eskidikçe atılmış, tu kaka edilmiş, sonra yeri gelmiş yeniden kullanılmadığı ileri sürülerek kullanılmıştı. Birden hatırladı: Bir sıkıyönetim komutanı ‘yasakladım’ demiş, ardından ‘yasağın duyurulmasını da yasakladım’ buyurmuş, çizmeleriyle kişiliği üzerinde debelenmişti. O zamanlar bir kişiliği olduğu bilinmezdi. İnsanın icat ettiği korkutma efekti bir kavram, kanun kitabındaki bir sözcük dizisi veya otorite ve yetki sahibinin ağzından dökülen buyurgan üstünlük tutkusu olarak görülürdü. Evet, evet, otorite ve yetki sahibinin bu üstünlük tutkusu onu yüreklendirmiş, kanun kitabındaki sözcük dizisi ya da ağızdan dökülen buyurgan ifade veya yargı kararında millet adına gereği düşünülen hükümle meşruluk kazanmış bir kavramsal kategori olmaktan çıktığını haykırmak ve bundan böyle kişilik sahibi sanal bir canlı varlık olduğunu ilan etmek zamanı geldiğine inanmıştı. Bundan böyle ‘Yasak’ dendi mi herkes adının ulvileştirdiği kişiliği önünde saygı ya da huşu veya coşku ile heyecanlanacaktı.
Bir daha aynaya baktı, kendini pek beğendi. Artık kişiliğini cümle aleme kabul ettirme zamanı gelmişti. Adı ‘Yasak’tı; istediğini yasaklama, yasaklananın ne olduğunu bildirmeyi de yasaklama, yasaklamayı insanlar arası ilişkilerin her alanına yayma yetisi televizyon kanallarında psikologlar, sosyologlar, hukukçular, tıpçılar, genetikçiler, moleküler biyologlar, fizikçiler, matematikçiler, kimyacılar, bilen bağımsız yazarlar, bilmeyen gözü kapalı taraflı gazeteciler, istihbaratçılar, Orta Doğu, Amerika, Uzaylı uzmanları, telekinezi çözümleyicisi danışmanlar ve tabii ki ekonomist toparlayıcılar tartışmalı, kendisini herkesin boyun eğmesine sunmalıydılar. Ola ki birileri çıkar, ‘yasaklamayı yasaklamak’ vaadiyle göz boyarsa, onlar yasaklanmalı, yasaklandıklarını bilmeleri de yasaklanmalıydı.
Öyle olmalıydı ama öyle olabilmesi için kendisine ‘insanın yardım etmesi’ gerekiyordu.
‘Yasak’, ayna karşısında tebessüm etti, kendini bir kez daha beğendi. Kişiliğinin kabul edilmediği yıllardaki gözlemlerinin birikimiyle tasarladığı harekat planını şöyle bir gözden geçirdi. Kişi olmadan kişiliğinin olabilmesi için kuru bir kavramsal kategori olmaktan çıkması, sanal bir canlı varlığa dönüşmesi gerekiyordu. Bunun ise tek bir yolu vardı: ‘Milli’ olduğunun ilanı… Yani ‘milli yasak’ haline dönüşmesi. Tıpkı ‘milli irade’ gibi. Hatta ‘milli irade gibi olması’ değil, ‘milli iradenin özüyle kaynaşıp onun ondan koparılamaz’ bileşkesi haline gelmesi gerekiyordu. Bunun nasıl olacağı belliydi ve mücadeleyi kazanacağına emindi. Miting meydanlarındaki hitabet becerisiyle uyduruk milli irade sözcüğünü cümle aleme kabul ettirenin beynine girmeyi başarmıştı. O, tüm miting alanlarında milli yasağı milli iradeye tanıtacak ve benimsetecekti. Milli irade ile milli yasak birbirine sarılacak, iç içe geçecek, ve bu iç içelikten, gün gelecek ‘milli Yasak’ın iradesi’ tek kutsal irade olarak ülkenin siyasal yaşamına egemen olacaktı.
Aynaya son kez baktı, her şeyi istediği gibi görünüyordu. Sokağa indi; elinde ‘milli Yasak iradesi’ sloganıyla bezenmiş bayrak, dağarcığında tüm mümbit topraklarda yeşertmeyi tasarladığı yasaklar, ‘yasak koymayı yasaklamak’ kurgusuna bel bağlayan ‘milli irade’ düşmanlarını alt edip ‘milli yasak’lığını ilan edeceği  meydanlara doğru yola koyuldu.
O, meydanlara doğru yürürken  taraftarları çoktan binalara, reklam panolarına, ‘sağlam irade-sağlam yasak’ ‘sağlam Yasak iradesi’ afişlerini fotoğraflı olarak yerleştirmiş, önünde tapınmaya hazırlanıyorlardı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa