Suriye politikasının iflası
Fotoğraf: Envato
Pazar günü Genelkurmay Başkanlığından yapılan bir açıklamayla TSK’ye ait bir F-16 uçağının Suriye’ye ait bir MIG-23 uçağını Türk hava sahasına girdiği için düşürdüğü duyuruldu. Suriye yönetimi uçağın Suriye topraklarında düşürüldüğünü iddia etti. Dışişleri Bakanlığı Suriye’nin iddialarının mesnetsiz olduğunu açıklarken, Başbakan Erdoğan İzmit mitinginde Suriye politikasını kalabalıklara alkışlatmaktaydı: “Eğer sen benim hava sahamı ihlal edecek olursan, bundan sonra bizim tokadımız ağır olacak”. (Evet! Duyduk duymadık demeyin, Türkiye hava sahası Erdoğan’ınmış).
Yolsuzluk iddiaları karşısında panikleyen ve bunları örtmek için Anayasa’yı fiilen askıya alan Erdoğan oy sandığında aklanıp, meşruiyetini tazeleyebileceği düşüncesinde. Bu düşüncenin doğru olup olmadığı bir yana, bu plan doğrultusunda her yolun denenmekte olduğuna tanık oluyoruz. Ancak, bir seçim stratejisi olarak Suriye’yle gerilimin arttırılması bir hayli riskli ve maliyeti Türkiye açısından ağır bir adımdır. Kırım’da savaş tamtamları çalarken ve ABD Başkanı Obama Rusya’ya karşı G-7 ülkelerini toplarken, müttefiklerine danışmadan Suriye’ye dalmak Erdoğan için deyim yerindeyse Kamikaze dalışı olur.
Gerçi Türkiye resmen Suriye’deki savaşa girmese de fiilen savaşın içindedir. Suriye’de savaşan cihadist gruplara verilen destek Türkiye’nin başına beladır. Batı İttifakı’nın baskısıyla bu desteğini çekmek veya azaltmak zorunda kalması Türkiye’yi bu grupların intikam saldırılarına maruz bırakabilir. İç ve dış basına yansıyan haberlerden Erdoğan hükümetinin halihazırda Suriye’deki gruplara lojistik destek ve ülke içinde ulaşım ve barınma imkanı sağladığı anlaşılıyor. Hatay ve Adana’da devlet sırrı bahane edilerek aranmasına izin verilmeyen TIR’lardan sonra geçtiğimiz hafta da Niğde’nin Ulukışla ilçesinde kayda değer bir olay yaşandı. Arapça konuşan üç kişinin, bir sürücüyü öldürerek kamyonetini gasbettikten sonra jandarma ve polisle çatışmaya girdiği haberi medyaya düştü. Bir jandarma ve bir polisin öldüğü çatışmada beş jandarma da yaralandı. Olaya neden olan saldırganlardan ikisi yaralı olarak yakalanırken biri kaçmayı başardı. Ülke gündeminin hayhuyunda kaynayan bu hadise hakkında takip edebildiğim kadarıyla henüz kamuoyunu doyurucu bir açıklama yapılmadı. Beşir Atalay, Ahmet Davutoğlu, Taner Yıldız, Veysel Eroğlu gibi bakanlar saldırıdan Suriye’yi sorumlu tutarken, Emrullah İşler saldırıyı sokak gösterileriyle, Nihat Zeybekçi ise Hatay ve Adana’daki TIR aramalarıyla ilişkilendirdi. Karşımızda halkının güvenliğini öncelik haline getirmiş, sorumlu bir hükümet olmadığından, maalesef böyle bir detone yurttan sesler korosuna maruz kalmış durumdayız. Bari açıklama yapmadan önce birbirleriyle konuşsalardı! İşler ve Zeybekçi’nin açıklamalarını zırva olarak kabul edip, bir an olsun Suriye yönetiminin Niğde’de jandarma ve polisle çatışmaya girdiğini varsayalım. Bu varsayım hükümetin vatandaşın güvenliğini sağlayamadığının, istihbaratının çalışmadığının, sınırdan başka devletlerin silahlı gruplarının ülkeye sızmasını engelleyemediğinin itirafı değildir de nedir? Eğer doğruysa bu açıklamalar tam bir skandaldır! Hükümet derhal kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapmak, olayın nedenlerini, kendi zafiyetini ve bunun sorumlularını ortaya çıkarmakla yükümlüdür. Hükümetin beceriksizce ve sorumsuzca tasarlayıp uyguladığı Suriye politikası Türkiye vatandaşlarının güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir. Bunun en korkunç örneği Reyhanlı saldırısıdır!
Yine pazar günü Suriye Haber Ajansından (SANA) Türk gazetelerine yansıyan habere göre hükümetin Suriye politikası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) de ele alınacak. Habere göre Lübnanlı Avukat Mey Hansa’nın Lübnanlı rehinelerin, Malula rahibelerinin, iki metropolitin kaçırılması, Suriye’de fabrikaların yağmalanması ve terör gruplarına türlü desteğinden dolayı Başbakan Erdoğan aleyhine AİHM’ye verdiği dava dilekçesi kabul edildi. Bu pilav daha ne kadar su kaldırır?
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22