Dünden yarına...
Geçtiğimiz hafta sonu Üretim Ekonomisi Kongresi’nde; Prof.Dr. Tuncer Bulutay, Prof. Dr. Korkut Boratav ve Prof. Dr. İzzetin Önder Hocalarımızı Dünden Yarına Türkiye Ekonomisi isimli kapanış panelinde bir arada izleme şansımız oldu. Panel üç saat sürdü ve sanırım bir üç saat daha sürse salonda bulunan kimsenin itirazı olmayacaktı.
Bu üç genç zihinden süzülen kelimeler gerçekten hepimizi mest etti.
Panel, kongrenin ikinci günüydü. Yani bir yanıyla herkesin tam da artık iyiden iyiye yorulduğu ve muhtemelen “Bitse de gitsek” dediği anlarda başladı panel. Neticede aslında hepimizin her şeyi değiştirecek rezerv enerjimiz olduğunu bir kez daha gördük.
Panelden sonra henüz yolun başında olan bir meslektaşım “Dinlemeye gelen o kadar hoca adeta öğrenciymiş gibi konuşmacı hocaların ağzından çıkan her sözcüğü not ettiler, çok şaşırdım” dedi.
***
Paneli özetlemek mümkün değil ama birkaç not paylaşmak istiyorum.
Korkut Boratav, bir türlü güncellenmeyen girdi-çıktı tabloları nedeniyle mevcut ekonomik durumun gerçek halini görmenin mümkün olmadığını söyledi.
Özel kesim dış borçlarının bu kadar yoğun biçimde artmasında 2006’dan bu yana uygulanan Enflasyon Hedeflemesinin önemli etkisi olduğunu örneklerle anlattı Korkut Hoca.
Hocanın diğer bir vurgusu büyüme “stratejisine” ilişkindi: Türkiye, dünyayı “Siz üretmeden tüketmeye devam edin biz sizin yerinize üretiriz” demeye ikna ederse bu şekilde (kısa vadeli sermaye girişiyle) yoluna devam edebilir derken, mevcut yapının bir yandan tüketimi olanaklı kılarken durgunluk eğilimini de içinde barındırdığına vurgu yapmış oldu.
İzzettin Önder, her zamanki içten ve esprili üslubuyla üretim ilişkilerinin temel belirleyeni olarak kapitalist devletlerin üstlendikleri rolleri görünür kılacak tespitlerde bulundu. İzzettin Hoca, “Üretim zinciri, politika zinciri üzerinde şekillenmiştir” derken, kapitalist devletlerin kamusal harcamalar, teşvikler, zorlayıcı düzenlemeler, ihale yapıları ile sermaye birikimine dünya genelinde yön vermekte oldukları gerçeğinin altını kalın bir çizgiyle çizdi. İzzettin Hoca’nın bu vurgusu aynı zamanda “devletsiz kapitalizm”, “sermayenin serbest hareketi” ya da “kendiliğinden kapitalizm” taraftarlarına da önemli cevaplar içeriyordu. Emperyalist-kapitalizmin genel işleyişini bilmeden tekil sermaye gruplarının adımlarını anlamak mümkün değildi!
Kapitalist dünyada yaşanan durumu “Re-regülasyon” dönemi olarak tanımlayan İzzettin Hoca, “başlangıçtaki regülasyon yerini deregülasyona bırakmışken, şimdi re-regülasyon dönemi yaşanıyor” dedi.
Prof. Dr. Tuncer Bulutay, İktisattaki temel büyüme teorilerinin kriz korkusuyla geliştirildiklerini anlattı. I. Paylaşım Savaşı sonrası yaşanan 1929 buhranının kapitalist ülke devletlerini çok korkuttuğunu ve II. Paylaşım Savaşı döneminde (40’ların ilk yarısı) savaş sonrası yeniden bir ekonomik buhran yaşanacağı beklentisi nedeniyle büyüme teorilerinin geliştirildiğini söyledi. O dönemden itibaren geliştirilen tüm büyüme modellerinin esas olarak sermayenin iş gücünü ikame edebilmesi üzerine odaklandığını anlatan Tuncer Hoca; bu yanıyla bu bilimin (neoklasik iktisat) nasıl ideolojik bir araca dönüştüğünü de anlatmış oldu.
ARGE kavramının adeta ezbere döndüğünü söyleyen Tuncer Bulutay, bunların bir arada kullanılmasının problemli olduğunu, AR’ın (Araştırma) kuramsal bir sorun olduğu ve ancak devlet tarafından gerçekleştirilebileceğini ve GE’nin (Geliştirme) uygulamaya dönük bir süreç olduğu ve özel kesim tarafından gerçekleştirilebileceğini ifade etti. Fabrikasında ürün geliştiren firmanın “ARGE yaptım” demesinin anlamsız olduğunu vurgulayan Tuncer Hoca, ürün geliştirmenin teknoloji geliştirmek olmadığını da örnekleriyle anlattı.
Son vurgusu çok önemliydi hocanın ki panel öncesi bu konuyla ilgili sohbet etme fırsatım da olmuştu kendisiyle.
Diyor ki Tuncer Hoca, “Sizler bizleri geçeceksiniz elbet ancak bu yetmez, bizim bu ülkenin insanına bakan, onu anlamaya çalışan, onu anlatmaya çalışan, onun derdine derman olmaya çalışan bilim insanlarına ihtiyacımız var!”
Herhalde Dünden Yarına en önemli mesaj da buydu.
Zaten bizi bu panelin bu kadar heyecanlandırmasının sebebi de bu isimlerin -saymaya kalksak belki dört bilemediniz beş isim daha ekleyebiliriz- kendi toprağından beslenip kendi toprağına bakan toplum bilimciler olmalarıydı!
Evrensel'i Takip Et