28 Mart 2014 00:32

Hiçbir toplum bu ağırlığı taşıyamaz!

Hiçbir toplum bu ağırlığı taşıyamaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yalan içinde yalan, hile içinde hile, iki yüzlülük içinde iki yüzlülük, rezillik içinde rezillik!
Söyledikleri, “Öyle değil böyle” dedikleri bir tek şey de doğru çıksa ya!
Yok, yok, yok!
Haklarında İnternet’e düşen ses kayıtlarının “yalan, montaj, dublaj” olduğuna dair ne kadar kanıt gösterdilerse hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı.
Dün Gezi direnişçileri için “Camide içki içtiler”, “Kabataş’ta başörtülü kardeşimizi taciz ettiler, dövdüler” diye haftalarca kara propaganda yürüttüler, Gezi direnişine yönelik polis terörünü, öldürmeleri, yaralamaları bu gerekçelerle savundular. Ama bu kendilerini savunmak için öne sürdükleri en sağlam, “Yakında görüntülerini de yayınlayacağız” dedikleri “kanıtların” yalan olduğu ortaya çıktı.
“Camide içki içtiler” iddiası bizzat caminin müezzini tarafından yalanlandı. “Kabataş’ta kadın kardeşimize saldırdılar” iddiasında ise emniyetin çektiği görüntülerle, o kadına hiçbir saldırının olmadığı ortaya çıktı.
Aylardır Başbakan, bakanlar ve yakın çevreleri için yolsuzluk ve rüşvet belgeleri yayınlanıyor; ama Başbakanın önderliğindeki AKP sözcüleri ve yandaş basını, bütün bu bilgi ve belgelerin hepsi için ortak tek bir yanıt veriyor: “Hepsi yalan, hepsi montaj!”
Ama her geçen gün çıkan yeni “ses kayıtları”, gerçekte ortaya atılan hiçbir şeyin yalan ve montaj olmadığını gösteriyor.
Başbakan kendisi ve yakın çevresindekilerin ses ve görüntü kayıtlarının İnternet’e düşmeye başlamasından beri kendisinin “kaset siyasetine” karşı olduğunu söylüyordu; “İnternet’e sansür yasasını” bile bu gerekçeye dayandırmıştı. Bu konudaki en sağlam dayanağı ise CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP’li politikacıları kastederek, “Onların kasetlerini ben yayından kaldırttım!” demesiydi. Başbakan, kendisinin “Kasetle siyasete müdahale etmeye karşı” olduğunu, başa kakarcasına her vesileyle yeniden yeniden söylüyordu.
Ama önceki gün İnternet’e düşen ses kaydı, “O görüntüleri İnternet’ten ben kaldırttım” iddiasının da koca bir yalan olduğunu gösterdi.
Çünkü İnternet’e düşen ses kaydına göre, Erdoğan Baykal’a ait “kaseti” birkaç yakınıyla birlikte izliyor ve görüntünün, çekimini pek beğenmese de “Yayınlansın!” diye servise konmasına izin veriyor.
Böylece Baykal’ın kasetini “kimin çektiği” hâlâ gizemini korusa da “yayınlansın” emrini Erdoğan’ın verdiği ses kayıtlarıyla ortaya atıldı.
Başbakan Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun konuya ilişkin eleştirilerine yanıtı; “Bu kaseti yayından ben kaldırttım. Nasıl ben yayınlatmış olabilirim!” biçiminde, hiç kimseyi ikna etmeyecek bir yanıt oldu.
Oysa daha önce de Baykal’ın kasetinin yayından kaldırılmasıyla Başbakanın bir girişiminin olmadığı, tersine mahkeme kararının bile dört gün bekletildikten sonra uygulandığı açıklandı. Baykal’ın avukatı dün, bir kez daha bu gerçeği açıkladı.
Böylece Başbakanın emri kendisinin vermediğine dair, en önemli kanıtı olarak gösterdiği “Kaseti ben yayından kaldırttım!” iddiasının da aslında yalan olduğu bir kez daha ortaya çıkıt.
Geriye Başbakanın ses kayıtları için toplu yanıtı “Hepsi yalan hepsi montaj!” iddiası kaldı ki, artık buna, biraz düşünebilen hiç kimse inanmıyor.
İki gün sonra seçim var!
Başbakan ve AKP propagandası; bunca ortaya dökülen rezilliklere karşın bu seçimde AKP’nin halktan büyük sayılacak bir destek alması halinde bu yolsuzluk, rüşvet kara para aklama rezillikleri, özgürlük düşmanlığı, rakiplerin kasetlerini İnternet’e düşürme suçlarının aklanacağını propaganda ediyor.
Ama bu olanaksız!
Bugün Erdoğan’ı destekleyen halk kesimi, yeterince azalmamış olsa bile bu büyük rezillikler yığını bütün dünyanın aklı başında insanları için kaldırılabilir bir ağırlık değildir. Böyle bir dünyada, böyle bir Başbakanın bir ülkenin Başbakanı olarak kalması olanaksızdır! Er geç bunun sonucu sandığa da yansıyacaktır. Hele de önümüzde arka arkaya, birisi iki gün sonra yapılacak üç seçim olduğu düşünüldüğünde birinci sandıkta olmazsa da ikinci, üçüncü sandıkta bu rezillikler yığınının sonucunu görecektir.
Bu kaçınılmazdır.
Çünkü hiçbir toplum böyle bir ağırlığı uzunca süre sırtında taşımaya katlanamaz. Türkiye toplumu da bu ağırlığı taşımayı reddedecektir!
Halk bu yükü sırtından ne kadar çabuk atarsa o kadar çabuk rahatlayacaktır!
Dileyelim ki 30 Mart seçimi halkın bu yükü sırtından atmak için hamle yaptığını gösteren sonuçlar doğursun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa