29 Mart 2014 00:09

Cem Yılmaz mı, Okan Bayülgen mi? Kim seslendirdi 'çizgi film kahramanı' Başbakan Erdoğan'ı

Cem Yılmaz mı, Okan Bayülgen mi? Kim seslendirdi \'çizgi film kahramanı\' Başbakan Erdoğan\'ı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan’ın sesinin, 30 Mart’tan önce ‘kısılacağını’ tüm iç ve dış mihraklar, çapı-yarıçapı farklı siyasi otoriteler, gece gündüz niyet ve fesat okuyucular, bilumum fonetikçiler önceden kestirememişti. Gittiği her meydana, ‘Pennsylvania aktarmalı’ gelen Recop Takip Bey’in, bu kez de‘ses tellerine’ girmeyi başarmıştı Cemaat. Bunlar hem ‘modül’, hem ‘nodül’ canım! Bilgi fukaralığından ‘iskorpiti’ eliyle tutmuş amatör bir balıkçının böğürmesi gibi, meydanlara bakan ‘camları titretircesine’ haykırırsan, böyle ‘çizgi film kahramanı’ olursun sandık arifesinde. ‘O ses Türkiye’ işte.Haber bu.

KÖPRÜ MAKETİ YAPABİLİR

Bu kadar dizginlenemez öfke, bu kadar kusulacak kin, bu kadar kronikleşmiş nefret söylemi niye? ‘Tek sen misin iktidardan ayrılan? Üzüldüğün şeye bak!’ yani. Yalçın Benlican’ın ‘Kürdi makamında’ söylenen güftesi gibi. Aç yanına da bir ufak kuzu! Sayılı günler çabuk geçer nasıl olsa! ‘Köprü maketi’, ‘AVM montesi’ falan yapabilir icabında! Ne Fütüvvet Teşkilatı’nda, ne Ahilik de, ne de Lonca Örgütlenmesi’nde emsali yok ama kendi kendini şeyh, kethüda (lonca başkanı), usta ilan etti. Rüzgar ters yönde esince de ‘şeyh-ül meşâyıh’ (ülkenin bütün tasavvufi kuruluşlarının başı) olma hayalleri suya düştü. Böyle büyük bir usta, sesine nasıl mukayyet olamaz. İnanılır gibi değil!

TARZAN VE ANADOLU ASLANLARI

‘Kapatıyorum’ demekle ‘Twitter’ın devre dışı bırakılamayacağını hesap edemeyen, beyefendinin, teknoloji de ‘cahiliye devri’ danışmanları bir yana, ustanın bu denli makara konusu olmasını önlemek için bir Allah’ın kulu çıkıp da, ‘Bu şekilde konuşmak, mağduriyete girse de, götürüsü, getirisinden fazla yazar’ diyemedi mi? KBB uzmanı, Recop Tayyip Bey, sahne almadan önce, sese iyi gelen bir ‘Bepanthen ampul’ sallayamadı mı? Yada opera sanatçılarının antre öncesi, ‘halvet ritüelleri’ (aganigi) tarzı, bir tavsiyede bulunan olmadı mı? Muhteremin görüntüsüne sanki Okan Bayülgen veya Cem Yılmaz dublaj yapmış gibi. ‘Kısıklı prodüksiyon’ iftiharla sunar:‘Tarzan ve Anadolu Aslanları,
2-B Ormanları’nda’, 30 Mart’tan sonra sinemalarda: "Mmmmm-ann-gann-niii!"

MEYHANEYE AKP MEZESİ

Allah’ın ‘beysbol sopası’(!) yok. İki ayyaştan biri(!) Mustafa Kemal’in ‘sesiyle’, ‘küfesiyle’  kafa bulursanız, ‘ilahi adalet’ gelir sizi Van’da da bulur, Diyarbakır’da da. Sonra eski Yeşilçam Filmleri’nin ‘Arap Bacısı’ olan Dursune Şirin gibi konuşmaya başlarsın lahzada: “Kuçuk Bey.. Yaramajlik yaparşen şeni bajbekene veririm alimelleh!” Meyhanelerde bile şu söylenir olmuş son tahlilde: “Tepsiyi götür birader, ‘mezeye’ hiç gerek yok. Sen şu AKP Mitingi’nin sesini aç biraz… ‘Yarım yol ileri’ devam edelim böyle, hafiften hafiften.”

KÖŞE YAZARI, KÂTİP Mİ?

‘İstenildiği gibi konuşamamanın ne demek olduğunu artık idrak etmiştir’ diyeceğiz ama bu kez ‘Youtube’ u kapattı, ‘twitter’ı açtı hesapta. ‘Facebook’ direniyor şimdilik! Sanal âlem, Suriye Sınırı’ndan ilerde. Kimin hangi ülkenin server’ından sosyal medyaya girdiği belli değil. “Twitter  savunması yapmak, bu ülkede köşe yazarlarına mı kaldı?” diye buyuruyordu geçen gün. Kaleminden ödün vermeyen köşe yazarları, ‘mahkeme kâtibi mi?’ ne söylenirse sadece onu yazsın! Sosyal Medyayı, caddelerde, sokaklarda ‘dilenci’ yaptığın ‘Suriyeli gariban mülteciler’ mi  destekleyecek: “Allah twitter’ınızın yolunu açık etsin!”

FEMEMELİLER

Yoksa kimi ‘selülozik’, kimi ‘sentetik’ takılan ‘uçucu çocuklar’ mı sahip çıkacak buna:
“ Abi internet kafeye gideceğim, biraz bozukluk versene!” Al işte karşıdan gelen bir mavi ispirtocu: “Baba sen demokrat bir adama benziyorsun. Bir şarap parası atsana kardeşine. ‘Tüfittır, Müfittir’ hepinizi destekliyorum valla!” Kıssadan hisse, Twitter’i açtırmasan da, Facebook’u tamamen kapatsan da, bu sefer FEMEN’lerin memesine, göbeğine yazar, sabrı iyice zorlanan bu insanlar. Nasıl olsa herkesin içinde o ‘pembe noktalara’ dokunamazsın da!

MEDYADAKİ YANDEX’LER

Ses kayıtları ve görüntüler, bu akşam saat 17.00’dan yarın akşam 17.00’a kadar ‘sezon finali’ yapar mı bilinmez! Ancak ‘seçim ertesi’ sezonun 2. yarısının başlayacağından hiç kimsenin kuşkusu yok. TİB’i hekleyen, ‘RedHack’ için ‘Başvokal’ Erdoğan, “Olayın arkasında youtube var” gibi  ‘30 Mart’a uygun’ bir ‘adres kaydırma’ açıklama ile ‘video sitesini’ kapatma gerekçesini, pekiştirmeye çalışabilir. Son günlerde vizyona giren telefon kayıtlarından, Burak Kaptan’ın İsviçreli sevgilisi ile uluslar arası fingirdeşmesini, muhteremin, Deniz Bey’in (Baykal) ‘yatak odası çekimleri’ için plan ve sahne etütlerini, medyadaki ‘yandex’lerinden Akif Sağbeki’ye devrem ‘Alo Mustafa’ (Karaalioğlu)’ için tartışma taktiklerini iletmesini, yeğeni Ali Erdoğan’ın, bir arkadaşının karısıyla aşna fişneliğini, bir kenara bırakarak, yine Bilal’i fırçaladığı ses kaydına, hep beraber bir kulak verelim:

AKŞAM’A GİTMİŞSİN OĞLUM

-Geçen gün oğlum… Akşam Gazetesi’ne gitmişsin…
-Babacımcı… Daha önce Sabah’a gidince, ‘ayıp olmasın’ diye öğle namazından sonra Akşam’a gittimdi.
-Niye böyle yapıyorsun, benim haberim olmadan. Pennsylvania’dan mı öğreneceğiz nerdesin, kimlesin?
-Stüdyolarına bakmaya gittik. Bir sürü stüdyoları var maşallah!
-Oğlum sen ‘stüdyo şefi’ misin?
-Yönetmen sensin tabii babacımcı… Bana ne görev verirsen yaparım. Selahattin Demirtaş da senin ‘yönetmen’ olduğunu söylüyor zaten. ‘Montaj’ falan yapıyorlar mı diye görmeye gittik. Bir de kaç tane ‘kadrolu seyirci’ alır, onu inceledik. ‘Kadrolaşmadan’ işler, ‘tıkır, tıkır, takır, takır, fıkır, fıkır, şıkır, şıkır’ yürüyemez diyordun ya!

ELEKTRONİK KELEPÇE

-Beni şimdi günaha sokma! ‘Düşman içimizde’ diyorum da, annen bana ‘bu kadar paranoyak olma’ diye kızıyor. Sonunda sakal bıraktıracaksınız ailece bana.
-Babamcı… Nereye gitsem benim oluyor. Hiçbir yere gitmemem lazım.
-Oğlum sonunda sana ‘elektronik kelepçe’ taktıracağım.
-Ben de onu diyecektim, bana da alsana ondan inşallah!
-Var mı sen de az,biraz oğlum?
-Yok valla babacımcı… Hepsini ‘erittik’ ya!

‘EKSİ BAKİYEYE’ DÜŞTÜK

-Oğlum anlamıyorsun ya… Muhalefet ve şürekâsı, bize ‘manuel kelepçe’ taktırma peşinde. Ben bugüne kadar bir defa dahi, Star’a, 24’e gitmedim. Hassas yerler olduğu için gitmemen lazım. Zaten o kadar televizyonu, gazeteyi boşu boşuna aldım.
-Neden babacımcı?
-Niye? Ne kadar ‘off the record’ şey varsa, efendime söyleyeyim, şey yaptın, ‘on the record’ şey ettin. ‘Ayaklı gazete’ gibisin fesuphanallah! Bütün özeli, genele döktün be oğlum. Twitter’ı da senin yüzünden kapattım, orada yeni bir şey ‘yumurtlama’ diye.
-Ben yine giriyorum babacımcı.
-Ha! Bir sen eksiktin. ‘Tamam’ oldu. Karizmamı ‘sıfırladığın’ yetmemiş gibi, bir de ‘eksi bakiyeye’ düştük ya… Sümeyye’yi ver de, bir de o anlatsın sana.

GÜL KALFA, BEN USTA

Recop Takip Bey’e gıpta etmemek mümkün değil.  Onca işinin arasında bir de Bilal ile uğraş! Açıklıyor, ne diyor: “Cumhurbaşkanı Tweet atabilir. Benim yapacak çok başka işlerim var. Bunlarla uğraşamam.” Yani meâli şu: “Ben Cumhurbaşkanı Gül gibi, ‘boş yurtdışı gezenin, boş kalfası’ değilim ki! Ben ‘ustayım.’ İşim başımdan aşkın! ‘Tayinler’ bende, ‘sürgünler’ bana bakar. ‘Parkı aç, Youtube’u kapa!’ Kim yapacak bunları? Berkin’in mezarına kaç ‘bilye’ atıldı, ‘envanterini’ tut! Genel müdür Kılıçdaroğlu ne dedi? ‘Yavrukurt’ Bahçeli ne yaptı? ‘Böceği’ koydur, tutmadı kaldır! ‘Bürokrasiye’ uydur, olmadı kaydır!

OBAMA’YA MESAJ, MERKEL’E MASAJ

Kürtlere bir parmak ‘bal’, Türklere bir kaşık ‘reçel’, Alevilere ince bir dilim ‘kaymak’, bizimkilere sebil ‘gül suyu.’Bunların servisini bile kendi elceğizinle yap üstelik! Obama’ya mesaj, Merkel’e masaj. Mahkemelere Yargıtay, Danıştay vazifesi gör sevabına! Sayıştay’ı sayma boşuna! Allah’tan başkasına hesap vermem Allah’tan. İhaleleri ‘ötekilere’ kaptırma. Torunların, torunlarına iyi bir gelecek hazırla…‘Topraktan geldik, toprağa gideceğiz’ ama ‘topraktan girmek’ lazım inşaata. Faniyiz neticede. Bu dünyadan ‘arazi’ olmadan, bir-iki dikili ağacın da bulunsun tabii. Bak! Gezi Parkı’nı, ODTÜ’yü birbirine kattılar ‘ağaç’ diye. ‘Vakanüvis’  gibi her konuşmamı kayda geçirenlerle de cebelleş işin yoksa! Bu arada ‘bide’ telefon çalar: “Sayın Başbakanım, banyoya koyacağımız ‘bide’ nasıl olsun?” Bilal olsa ‘pide’ anlar valla! “Kapağı unutulmuş klozeti, ben ne yapayım? Hayırlısıyla normal olsun.” ‘Vakit mi kaldı’ geriye? ‘Fırıncı, Berkin’i arıyor’ heykeline bakacak! Ne o? Hangi fırıncı?

KHALKEDON’A NUHOĞLU

CHP Kadıköy Belediye Başkan Adayı Aykurt Nuhoğlu’nun, ‘Kültür ve Sanat için Kadıköy Buluşması’ adlı tanıtım kokteyline davetliydik. Nuhoğlu’nun yanında, Megaralıların seçtiği, halen ‘Khalkedon Şehremini’ olan Selami Öztürk de bulunuyordu. Çünkü Selami Başkan, 30 yıldır bu görevi sürdürüyordu fasılasız. Söz bize gelince mikrofona konuştuk: “Madem bir sanat platformundayız. Heykeli de unutmamak lazım. Sayın Nuhoğlu, seçilince Selamiçeşme’ye, Selami Öztürk’ün bir heykelini yaptırmayı düşünüyor musunuz? Fazla malzeme de gerekmez.” Yakın dostum Öztürk, olgun bir insan tabii. Aykurt Nuhoğlu’na dönüp, “Mizahçılara alışman lazım artık” dedi.

ÇEYREK, YARIM, TAM MİLYON $

Türkiye’nin ‘gündem manyağı’ yapıldığı, neyin kapanıp, neyin açıldığının tam anlaşılamadığı, kimlerin nereye sürüleceği, tutukluların neye istinaden çıkarıldığı, yenilerinin hangi gerekçeyle içeriye hazırlandığı, ‘arkası yarın’ ses ve görüntü kayıtlarının ‘peynir-ekmek’ gibi paylaşıldığı, çikolata altında, astar-kumaş arasında, sanayi boyu kasalarda, ayakkabı kutularında çıkan ‘çeyrek’, ‘yarım’, ‘tam’ milyon dolarların, ancak makinelerle sayılabildiği, kol saatleri, duvar takvimleri ortamında, yurttaşlar tam ‘paralelli, terelelli’ durumuna sokulmuş vaziyette.

ATM’YE ‘ÇEKECEK’ SOKANLAR

Yakında ATM’lere ‘çekecek’ sokmaya çalışanları, ayakkabı mağazalarına‘hesap açmak’ için girenleri, buzdolabına ‘alarm taktıranları’, parkların havuzlarında ‘para’ arayanları, arkasından gelenlere bakmak için ‘geri geri yürüyenleri’, daire kapısına ‘x-ray cihazı’ koyanları, komşunun kulağına karşı, salonun ortasına ‘Osmanlı usulü’, sesi emen ‘fıskiye’ yerleştirenleri, hatta dinlemeye takılmamak için ‘dilsiz alfabesi’ öğrenenleri görürseniz, hiç şaşırmayın ha! Psikolog ve psikiyatrlara çok iş düşecek çok!

DEMOKRASİ KUTUSU

Sonunda ‘seçim günü’ geldi çattı. Hakan Fidan, ‘Suriye’ye dört adamını gönderip, Türkiye’ye sekiz füze attırmazsa’ yarın ‘sandığa’ gidiyoruz kısmetse. Beklentiler farklı. Erdoğan, sandıktan, kendisine güvenoyu niteliğinde ‘hâkim ve savcıların’ çıkacağını var sayarken, Meclis içi-dışı muhalefet, AKP’yi bu ‘demokrasi kutusuna’ gömmeyi hedefliyor. Bakalım seçmenler arasında, başbakan gibi ‘hologram’ kullanıp, 10-15 sandıkta birden gözükecek olanlar çıkacak mı? Yeni bir ‘31 Mart Vakası’ yaşanmadan, seçim sonuçlansın dileğiyle.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa