Dindar nesil meselesi
Kirvem,
Okumanın, öğrenmenin, bilgi edinmenin öncelikle ilkokullardan başlayıp, daha sonraları orta ve liselerde giderek ivme kazanacağına inanan cumhuriyetimizin öncü kadroları, memleket sathında “okuma-yazma” bilenlerin oranının hayli düşük, kırsal alanlarda neredeyse yüzde beş seviyelerinde olduğunu tespit eder etmez, bunun, bu “cehalet”in tez elden telafisi için bir taraftan yaşlı nesiller için okuma yazma kursları düzenlerken, diğer yandan da ilkokul çağındaki çocukların okula gitmelerini “mecburi” kılıp, buna uymayan velilerin evlerine gerektiğinde bekçi, polis veya jandarma göndermeyi de ihmal etmediler.
Önceleri yarınlarımızın teminatı olan gençlerimiz için birbirinin peşi sıra açılan Köy Enstitüleri, daha sonraki yıllarda politik nedenlerle “komünizm yuvaları” diye damgalanıp kapılarına kilit vurulurken, hemen akabinde de gelsin gözümüzün nuru imam hatip okulları!
Aslında cumhuriyetle başlayan süreç içinde ilkokullardan üniversiteye varıncaya kadar yıllar yılı kafasına esen hemen her “maarif vekili”nin yanı sıra, keza “talim-terbiye” konusunda hesapça uzman olan kadroların el ele verip birlikte kotardıkları “milli eğitim” sistemimiz, bu baptaki “tedrisat”ımız zaman içinde orasından burasından tıraşlanıp, sağından solundan makaslanıp, kırpılıp veya yandan çarklı çeşitli ilavelerle, eski püskü yamalarla tıpkı kuş, yoksa deve mi misali “devekuşu”na dönüştürülüp, ya da “olmadı pilav çevir lapaya” mantığıyla “acemi aşçılar” elinde giderek yağsız yavan “tarhana çorbası”na dönüştü…
Adları, sanları sayılamayacak kadar farklı kategorilerdeki resmi, özel bilumum liselerde okuyan gençlerimizin çoğunluğu, dostlar alışverişte görsün kabilinden pıtrak gibi açılan ve tabelalarında “üniversite” yazan bu “mekan”lara kapağı atabilmek için yıllarca özel dershanelerin kapılarında oradan oraya koşuşturup sürünürken, bunu, gençlerimizin bu ibretlik durumunu görmezlikten gelip, bu bapta kıllarını dahi oynatmayan gelmiş geçmiş tüm iktidarların yanı sıra, keza on iki yıldan beri ülkenin “dümen”inde otururken, şimdilerde de yüze yüze nihayetinde “usta”lık dönemine gelip dayanmış günümüzün “iktidar” mensupları da, daha düne kadar yere göğe sığdıramadıkları bu “dershane”lerin kapanması için bir günden diğerine “ferman” buyururken, gerçekten de dertleri, “halisane niyet”leri, senelerden beri laçkalaşmış bu eğitim sistemine “köklü” bir “çözüm” bulup, dolayısıyla lise ve dershaneler arasında lastik top misali ister istemez zıplayıp duran gençlerimizin “çile”lerine derman olmak mıydı acaba?
No!
No; çünkü ezelden beri aynı yolun yolcusu, can ciğer kuzu sarması, “al gülüm ver gülüm” muhabbetiyle aralarından su, sirke, zeytinyağı, hatta milli içkimiz ayran sızmazken, birden bire kim bilir hangi sinsice hesapların “geri tepmesi” sonucunda ortaya dökülen “kirli çamaşırlar”ın hafif bir rüzgarla sallanmasıyla birlikte, henüz bir gün evvel aynı “secde”ye baş koyanlar neredeyse “kıble”lerini şaşırmakla kalmayıp, dahası da her geçen günün ardından kıran kırana acımasızca kendi aralarında boğuşurken, acaba gerçekten de yarınlarımızın teminatı olan gençlerimizin huyu suyu hürmetine mi, onların istikbali uğruna mı Uhud Savaşı’nı sollayan böylesine bir mücadeleye girişip, ardından da memleketi harman yerine çevirdiler?
“Mübarek” ağızlarını her açtıklarında evvelemirde “din”, “iman”dan dem vurup bunun “bezirgan”lığına soyunanlar, “vatan-millet” deyip meydanlarda gırtlaklarını paralarken ses telleri kısılanların, karanlık kapılar ardında el birliğiyle evirip çevirdikleri “dolap”lar gün yüzüne çıkıp “foya” ları döküldükçe, içine saplandıkları bu “utanç bataklığı”ndan kurtulmak için her çırpınışlarında sanki biraz daha mı dibi boyluyorlar ne!
Öyle ya da böyle; gerek ilköğretim, gerekse lise, dershane, üniversite falan feşmekan derken, ben özüm kendi adıma yine de gençlerimizin yarınlardan zerre kadar endişeli değilim; değilim zira “dindar bir nesil” yetiştirmeyi şiar edinen, bunu her fırsatta dillendiren başımızdaki “muhterem zevat”ın şu anda ülke genelinde sergiledikleri, bizatihi örnek oldukları bu yaşam tarzlarını, bu “ahlaki” performanslarını gördükçe, doğrusunu söylemek gerekirse bu bapta elhamdülillah umudum giderek daha da artıyor, hatta fazlasıyla katmerleniyor Kirvem!
Evrensel'i Takip Et