Sandığın örtemediği sorunlar

Seçim sonuçları az çok belli olduğunda, Putin, sabahı bile beklemeden telefon ederek Erdoğan’ı kutladı. Obama’dan ise iki gün geçtiği halde henüz ses çıkmadı. Onun yerine, ABD’nin ve NATO’nun görüşlerini dile getirdiğini kabul edebileceğimiz Eski ABD Büyükelçisi Ross Wilson konuştu. Ama tebrik etmek için değil: “Türkiye’de iç siyaset daha dramatik, belirsiz ve bazı açılardan 10 yıldan uzun süredir görülmemiş şekilde istikrarsız bir hal aldı. Türkiye’nin büyük zorluklarla elde ettiği kazanımlar son buluyor gibi. Türkiye’nin Avrupa’daki, NATO’daki, bölgedeki rolünü önemseyen herkes kaygı duymalı”… demek için!
Buna karşılık onun kaygılarına gerekçe olacak şekilde, başka kutlama mesajları geldi. Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç,  Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Hicran Kazancı, Gazze’deki Filistin Hükümeti ve Hamas yerel seçimlerdeki başarısından dolayı Erdoğan’ı tebrik edenler arasında yer aldılar.
Böylece, Erdoğan’ın balkon konuşması içinde yer alan “Osmanlı Tokadı” mecazının coğrafi karşılığı dile gelmiş ve eski ABD Büyükelçisinin kibarca “kaygı” kelimesiyle ifade ettiği durumun bir resmini ortaya koymuş oldu. Hatırlayacak olursak, ABD “Büyük Ortadoğu Projesi” kapsamında Erdoğan’a bir rol biçmiş ve kendisini “eş başkan” ilan etmişti. Ne var ki, Erdoğan ekibinin kafasında “Amerikan atına binip Osmanlı kılıcı sallamak” gibi bir arka niyet vardı. ABD bunu anlamakta gecikmedi ve önce Libya’da, sonra da Suriye krizi sırasında yaşananlar sebebiyle atını Erdoğan’ın altından aldı! O yüzden Şanghay at pazarında dolaşmaya başladı.
Ross Wilson’dan önce de, ABD Dışişleri Sözcüsü Marie Harf, son basın toplantısında kendisine yöneltilen “Türkiye hâlâ güvenilir bir müttefik mi?​” gibi önceden ayarlandığı duygusu veren soruya, “Türkiye NATO müttefiki” şeklinde hayli mesafeli ve yükü NATO’nun sırtına yıkan bir cevap vermişti. Bundan, “bizim değil, NATO’nun!” anlamı da çıkardı, “çizgileri bozduğunda gereğini NATO yapacaktır” tehdidi de. Ama her iki anlamın da ortak sonucu, Erdoğan’ın artık kendileri için yararlı olmaktan çıktığıdır. Bu kuşkusuz Erdoğan’ın ABD’ye karşı olduğu ya da ABD’nin zararına işler yaptığı anlamına gelmiyor. ABD’nin istediği gibi davranma yeteneğini kaybettiği anlamına geliyor. Zararlı değil, ama işe yaramaz! Kendisinden beklenen rolü oynayamamış, ABD tarafından çıkarıldığı sahnede kendine uydurduğu bir başka rolü oynamaya kalkışmıştır.
Şimdi, ABD’nin, yalnızca Suriye’deki değil, çeşitli Afrika ülkelerindeki cihatçı örgütlere de silah gönderildiği konusunda can sıkıcı haberler aldığı su götürmez. THY bürokratının “Nijerya’ya malzeme taşıyorum, Müslüman mı öldürülüyor, Hıristiyan mı bilmiyorum” diye ağladığı tapeler hatırlansın; biz duyduk, ABD duymadı mı?
Eski büyükelçinin sözleri bu noktada ağırlık kazanıyor. O,  “Türkiye’nin Avrupa’daki, NATO’daki, bölgedeki rolünü önemseyen herkes kaygı duymalı” derken, bir başkaları da bu kaygının gereğini yapmak için hazırlanıyordur.
Sandıktan çıkan merhamet oyları, yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetçiliğin, savaş provokatörlüğünün üstünü örttü, Erdoğan’ı içeride rahatlattı diyelim. Peki, dünyanın bu karmakarışık ilişkilerinde bu oylar ne işe yarayacak?
Erdoğan’ın antiemperyalistlerin insafına sığınacağı, bize dönüp “Eyyy antiemperyalistler neredesiniz?!” diyeceği günleri görebiliriz!
Kara kaplı deftere bir bakalım demekten başka cevabımız olamaz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et