Cumhurbaşkanlığı yarışında dakka 1 gol 2
Cumhurbaşkanından sonra dün de Başbakan Cumhurbaşkanlığı seçiminde “Ben de varım!” dedi.
Azerbaycan’a bir “çalışma ziyareti” için giderken konuşan Başbakan Twitter yasağını savundu. “Anayasa Mahkemesinin kararına uyuyoruz. Ama bu karara saygı duymuyorum” demekle de yetinmeyen Başbakan Erdoğan, Anayasa Mahkemesinin kararının “Özgürlüklerle ilgisi olmadığını” savundu ve kararı “milli olmamakla” da suçladı.
Başbakan basın toplantısında, “Seçim sonuçlarının, halkın Hükümetin dış politikasına büyük destek verdiğini gösterdiğini” iddia ettikten sonra, Azerbaycan’a gidişinin de “Bu dış politikaya devam”ın işareti olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Aslında Başbakan dün Azerbaycan’a giderayak yaptığı basın toplantısında Öcalan’ın koşulları ve müzakere sürecine yasal zemin oluşturmak gibi bir gündemleri olmadığından yasakçılığa, MB’nin faiz tartışmalarına “paralel yapı” tartışmalarına kadar seçimden önceki politikalarını aynen sürdüreceğini söyledi. Ama Başbakan Erdoğan’ın bu toplantıda kendisine sorulan sorulardan en kısa yanıtı “Cumhurbaşkanı seçimi” ile ilgili soruya verdiği yanıttı. Gazetecilerin konuyla ilgili sorusuna Başbakan, “Aramızda oturur konuşuruz, Kimin Cumhurbaşkanı adayı olacağına karar veririz” diyen Gül’e “katıldığını” söylemekle yetindi. Ama sadece söyledi. Çünkü Başbakanın sorulan sorulara verdiği yanıtların tümüne bakıldığında Başbakanın seçim sonuçlarını “Kendisine verilmiş güvenoyu” olarak değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Ama bunun da ötesinde Başbakan, sorulan sorulara verdiği yanıtta; 1- AKP’deki üç dönem kuralının değiştirilmesine karşı olduğunu öne sürerek, 2- Genel seçimlerin öne alınmamasının partisi için bir “ilke sorunu” olduğu ve kendisinin de seçimin öne alınmasına karşı olduğunu söylemiş oldu.
Böylece Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olduğunu söylemiş olmakla da kalmadı, “dakka bir gol iki” denecek biçimde yarışa 2-0 önde başlamayı planladığını da ilan etmiş oldu.
Şöyle ki, Başbakan Erdoğan; AKP’de “Üç dönemden fazla seçilmeme” kuralını savunurken, “Parti tüzük değişikliği yapsa bile ben kendim üçüncü dönem seçime girmem”i de kuvvetli biçimde ima etti. Böylece Başbakan politikaya devam için tek şartının Cumhurbaşkanı olmak olduğunu ortaya koydu; daha doğrusu dayattı. Çünkü böylece Cumhurbaşkanı Gül’ün “Oturup aramızda konuşuruz” önerisini gerçekte geçersiz bıraktı. Çünkü Cumhurbaşkanıyla yapacağı o konuşmaya Başbakan “Ya ben olurum ya da ben olurum!” diyerek gideceğini dün Atatürk Havalimanında ilan etmiş oldu.
İkinci gole gelinci Başbakan, seçimlerin öne alınmasına “ilke olarak” karşı çıkarak da hem “Erdoğan Cumhurbaşkanlığına Gül Başbakanlığa” formülasyoncularına da gol atarak, Gül’ün Başbakanlığını en azından 10 ay erteledi. Çünkü bu durumda 2014’ün ağustosunda Cumhurbaşkanlığını bırakacak olan Gül ancak haziran 2015’te yapılacak genel seçiminden sonra Başbakan olabilecek! Ki, bu Erdoğan için hem AKP içinde “yeniden yapılandırma operasyonu”na devam etme imkanı hem de Cumhurbaşkanlığını “emanetçi Başbakanın” da desteği ile fiili başkanlığa dönüştürmek için bir fırsat olacaktır.
Bütün bunlardan da öte, “10 ayda siyaset köprüsünün altından hangi sular geçer?”, “Gül 10 ay sonra da Başbakan olabilir mi?” bunların hepsi ciddi soru işaretleridir.
Elbette bu tartışma, “Erdoğan’ın planları” bakımından geçerlidir. Yoksa sırtında, yolsuzluk ve rüşvet skandalından, “ “özgürlük düşmanlığına”, savaş kışkırtıcısı suçlamalarından dış politikasının duvara çarpmasına sayısız ağır yükle; “Ülkenin bunca sorunu varken Çankaya yolu konuşup kucaklaşıp çözülecek kadar düz mü; Erdoğan Çankaya yokuşuna çıkmak için yola çıkmaya cesaret edebilir mi; ederse yokuşu çıkabilir mi?...” bunların hepsi önemli sorulardır. Ve önümüzdeki birkaç ay bu soruların yanıtlarını daha net verecektir.
Evrensel'i Takip Et