08 Nisan 2014 00:05

Seçimin asıl galibi: Mütahitokrasi

Seçimin asıl galibi: Mütahitokrasi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçimin asıl galibi kim diye sorarsanız, bence mütahitokrasi. Sonunda, ‘oligarşiden’ sonra, ben de bir kavram yaratayım dedim!
AKP’si, CHP’si ile.
İstanbul’da doğdum. Şimdi kendi kentimde kendimi işgal altında hissediyorum.
Kentim sürekli yıkım halinde.
Evim Erenköy’de. Erenköy’ün yolları devasa iş makinelerinin işgali altında… Evler, verimli arazideki dev ağaçlar gibi uzadıkça uzuyor.
‘80’li yıllardan itibaren, Rusya ve Arap ülkelerinde iş yapan büyük inşaat şirketleri, konsorsiyumları oluştu.
Bunlar uluslararası sermaye grupları ile büyük işler kaptılar. Ama zamanla bu alanlar daraldı. Körfez ve ardından gelen Irak savaşı falan derken bu dev yapıların harekat alanı daraldı.
Aynı Osmanlı’da olduğu gibi, savaşa dayalı dış talan bitince, Osmanlı nasıl iç talana yöneldi ise, bu inşaat şirketleri de iç talana yöneldi.
Büyüyen kentlerin metro, köprü, havaalanı inşaatları bunların çalışma alanlarını da çeşitlendirdi.
Büyük makine grupları ile, sosyal ihtiyaç olsun ya da olmasın bunlar sürekli kendilerine iş yaratma durumunda.
Ve bu gruplar klasik sanayici grubun da önüne geçti ve politik yapı ile de eklemlendi.
Türkiye’de zaten Osmanlı’dan bu yana devlet, bu farklı gruplar arasına kaynak dağılımını karara bağlayan temel organdır. Siyasal parti iktidarlarının iniş ve çıkışları ile onların iniş ve çıkışlarına tanık olduk, 1980’ler sonrasında.
Aydın Doğan’ın sermayesinin ilk birikim kaynağı, devlet ihaleleridir.
Ama bugün Ankara’nın saldırıları sonucu parlak dönemlerini geride bırakmışken, bugün yerlerini başka gruplar aldı; bunların yıldızı parlarken, aynı zamanda büyük medyanın yeni baronları haline geldiler.
Bunlardan kimileri, ilk ‘birikimlerini’ İstanbul Rumlarının son sürgününden sonra şehir eşkıyalığı ile ele geçirdikleri mülke dayandırmışlardır.
Tarlabaşı yıkımı Rum Tehciri’ne, kent rantları adına konulmuş bir son noktadır.
Deprem riski bahanesi ile yıkım serbestisi getiren yasa, sözde sistemin temeli olan ‘özel mülkiyete’ tekellerin başlattığı saldırının bir başka aracıdır. Buna dayalı siyasal sistemin gittikçe daha totaliter nitelik kazanmasının ekonomik ve sosyal temeli de budur.
Rant söz konusu ise, CHP ve AKP arasında en küçük bir fark yoktur. Sadece müteahhitleri farklıdır.
Sürekli yıkım halindeki semtimin belediye başkanı son 20 yıldır, CHP’li Selami Bey idi. Ve Göztepe Fidanlık başta nice yeşil alan inşaata açıldı. Kadıköy’ün kıyı ‘silüetini bozan’ bir Hilton ‘ucubesi’ dikildi Moda eteklerine. Şu anda da AKP’nin sağladığı yıkım olanağı ile Kadıköy bir yıkım alanına dönüşmüş vaziyette. Ve buranın var olan yolları ile böylesi bir büyümeyi sindirmesi mümkün değil. İnsanların evden işe, işten eve gidişi bir işkence.
Öte yandan kentin Asya va Avrupa yakasında oluşturulmuş uydu kentlerden merkezlere gelmek de bir işkence.
Büyük baraj inşaat şirketleri ise Anadolu ve Kürdistan doğasını katletmeye yeminli.
O yörelerde yaşayan insanlar kendilerini işgal altında hissediyorlar.
Doğa katliamı, İstanbul’dan sonra Anadolu ve Kürdistan coğrafyasını da kapsam alanı ilan etmiş vaziyette uzun süredir.
Bu aynı zamanda turizm sektörünün rantları için tarihsel miras ve kalıntıların yıkım ve tahribini de içermekte.
İşte Diyarbakır’ın Hevsel Bahçeleri.
Soykırım felsefesi, tam bir kolonyalizm mantığı ile, ‘büyük eserini’ artık tarih ve coğrafya ve doğa yıkımı ile tamamlamak istiyor.
Buna dur demenin zamanı geldi de, geçmek üzere.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa