Ulusalcı kara propaganda
2011 haziranında yapılan genel seçimlerden sonra sermaye basını ve İP’ten TKP’ye kadar “ulusalcı sol” siyaset erbabının ve basınının başlıca propagandası, “Kürtlerin kimi haklarının tanınması karşılığında BDP, AKP Anayasası’na destek verecek!”, “Anayasa’ya Başkanlık sistemi girmesine BDP de destek verecek!” iddiasına dayanıyordu. Ki bu çevreler, bütün bir iki yılı, kara propagandaya dönüştürdükleri bu “laklaka”yla, halkların ve ilerici demokrat güçlerin saflarında kargaşa yaratmak gayreti içinde geçirdiler.
Şimdi de yerel seçimin hemen ertesi gününden beri, sermaye basını ve Ortadoğu’dan Yeni Çağ’a, Aydınlık’tan Yurt’a kadar “sağ ve sol” ulusalcı basın, Cumhurbaşkanlığı seçiminde “BDP’nin desteğini alan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçileceğini”, “BDP’nin de Kürt sorunu etrafındaki kimi taleplerine karşılık bu pazarlığın yapıldığını” propaganda ediyorlar. Bu iddialarına ya BDP milletvekilleri ve yöneticilerinin AKP’ye yönelik Kürt sorunu konusunda adım atma çağrılarını ya da Öcalan’ın mesajlarındaki kimi değerlendirmelerini dayanak yapıyorlar.
Yapılan, az çok gerçeği ortaya çıkarmak amcıyla bir BDP eleştirisi olsa, bu eleştirilerin muhatabı BDP yöneticileridir der geçebilirdik. Ancak sorun bu kadar düz değil. Çünkü burada amaç, tıpkı “yeni anayasa tartışmaları” sürecinde yürütülen kara propaganda da olduğu gibi, gerçekleri karartmaktır.
Burada da iki pratik amaç gözetilmektedir:
1- Öcalan-BDP-Kandil cephesinin manevra alanını küçültmek ve dolayısıyla demokratikleşme mücadelesinin bir ayağı olarak sorunun barışçıl çözümünün imkanlarını daraltırken, Hükümetin Kürtlere taviz vermeden bu dönemi atlatmasına da dayanak vermektir. Ki, bu açıdan bakıldığında keskin AKP düşmanı bu ulusalcı çevrelerin aslında Kürtlerin özgürlük mücadelesi karşısında AKP’yle dayanışma içinde oldukları ve olacakları da açıkça ortaya çıkmaktadır.
2- Kendi kaderine sahip çıkan Kürt halkının, Kürt siyasi güçlerinin Türkiye’nin ilerici demokrat güçleriyle ittifakının önünü kesmektir. Çünkü bunlar; böylece, özellikle sol kültür içinde yetişen kesimlerin kaba anti AKP’ciliğini okşayarak, Kürt halkının taleplerine sıcak bakma ve Kürt siyasi güçleriyle ortak hareket etme eğilimini gerileteceklerini düşünmektedirler.
Bu masa üstünde tasarlanıp propaganda malzemesine dönüştürülen ulusalcı güçlerin “BDP’ye AKP’yi destekletme projesi”, pragmatist politika ölçütleri içinde pek akla uygun görünse de Kürt halkının ve siyasi güçlerinin ulaştığı siyasallaşma düzeyi, Türkiye’nin gerçekleriyle bir arada düşünüldüğünde, “yeni Anayasa tartışmaları” örneğinde olduğu gibi iddiaların duvara çarpma ihtimali çok daha kuvvetlidir.
Peki bu çerçevede soralım:
- Bütün gücünü kendi seçmen kitlesini tutmaya yöneltmiş, siyasi ömrü bitmiş bir iktidarın Kürt halkının taleplerini karşılayacak bir demokratikleşme programını hayata geçirecek enerjisi olabilir mi?
- Bu iktidar giderek daha milliyetçi, daha statükocu, daha yasakçı, daha otoriter… olmaya yönelmiş ve Avrasyacı, Ergenekoncu ve aşırı milliyetçi diğer odaklarla ittifak arayışına girmiş, bir AKP Hükümetinin Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde Kürtlerin ve Kürdistan’ın statüsünün Yasal ve Anayasal bir çözüme kavuşturulmasına ilişkin taleplere “Evet” deme imkanı var mıdır?
- Kürt siyasi güçlerinin Erdoğan ve Hükümetinin önüne taleplerini koyarak, bu konuda adım atmasını istemesi; bu adımları atıp atmamasına göre tutum alacaklarını söylemelerinin nesi yanlıştır?
Açıktır ki; bu soruların yanıtını İP’ten TKP’ye, CHP’ye kadar “sol ulusalcılar”, medyadaki malum “sol” liberaller daha iyi bilmektedirler. Ve onun için de Avrasyacılar, Ergenekoncular Erdoğan’ın arkasında saf tutup onu bir fonksiyonu kalmamış BOP eş başkanlığından Avrasyacılığın eş başkanlığına transfer etmek için hareket halindedirler.
Evet, siyasi ömrünü tamamlamış hükümetler de ilerici demokrat güçlerin, halkın taleplerini halkın mücadelesinin baskısıyla yerine getirebilirler. Tarihte de bu türden, siyasi bakımdan direngenliği azalmış hükümetlerin bu tür talepler karşısında daha dayanaksız olduğu da malumdur. Ancak bu ezilenlerin, sömürülenlerin, hak talep edelerin ciddi ve kararlı çok yönlü mücadelesiyle mümkündür.
Bu yüzden de ulusalcı çevrelerin kötü niyetli, kara propagandalarına karşı mücadeleyi de egemenlere karşı yürütülen talepleri elde etme mücadelesinin bir unsuru olarak görmek gerekir.
Evrensel'i Takip Et