Bıçak sırtı demokrasi…
Fotoğraf: Envato
Bıçak sırtı demokrasi… Kaptı kaçtı demokrasisi… Geçen haftaki konudan devam… Devam etmemek olmaz, çünkü birçok yerde seçimlere itiraz var. Ankara’da yaşananlar... Ceylanpınar… Ağrı… Demokrasi sandığımız üzerinde bir sürü şüphe dolaşmaya başladı. Demokrasi sandığımız belki de koca bir yalanmış. Seçim sandıklarının şeffaf hale getirilmesi de yetmedi. Belki de sandıkların şeffaflaştırılması, büyük yalanın üzerinin örtülmesi anlamına geliyordu. “Bakın ne kadar şeffafız”, demek için şeffaflaştırılan sandıklar açılıp da oylar sayılınca iş bitmiyormuş meğerse. Esas, sonrası için şeffaflık gerekiyormuş. Yapılan itirazlar, anlatılan garip olaylar tabii ki titiz bir incelemeye tabi tutulmaya ihtiyaç duyan durumlar. Diyelim ki, geçen hafta sözünü ettiğim, kampanyayı en saldırgan bir şekilde sürdüren en zengin, en çok bağıran, en kapitalist partiler birbirlerine çamur atmak için, birbirlerine kaptırdıkları belediyeleri tekrar ele geçirmek için yalanlar uyduruyorlar, kumpaslar kuruyorlar, iftiralar atıyorlar ve onları izleyen kitleleri kandırarak kendilerini haklı göstermeye çalışıyorlar. Peki, Yüksek Seçim Kurulu gibi kuruluşlar neden bu iddiaları araştırmaya ve incelemeye karşı direnç gösteriyorlar. Biliyoruz ki, partiler her türlü yalanı söylemeye hazır. Kişisel müşahitlik deneyimimden de bizzat gördüm bunu. Anlatılanların ne kadar doğru olabileceğine dair ipuçlarını elde etme fırsatı buldum müşahitlik yaparken. Sanki herkes birbirinin oyunu çalacakmış gibi, sandık kurullarındaki parti temsilcileri sanki her türlü düzenbazlığı yapacakmış gibi korkuyor insanlar. Güvenmiyorlar birbirlerine… Herkes koşturuyor kendi oyunun peşinde… Islak imzalı sandık tutanaklarının peşine düşüyor müşahitler. Bu noktada biraz garip bir benzetme yapmak geldi içimden. Bu koşuşturmaca, bu öne geçmeye çalışma, herkesten önce ıslak imzalı tutanakları almaya çalışma, bütün bu seçim durumları, oy sayma durumları, daha önce de başka yazılarımda değindiğim gibi bir tür oyun sanki. Seçimlerin ve sayım işlerinin okullarda yapılması da bunu tetikliyor olabilir mi? Okul binasının içine girdiler mi, eski anılar depreşiyor ve okul yıllarına geri dönüyor o yetişkin insanlar ve o çok ciddi algılanması gereken seçim, oy sayma ve kaydetme işi birdenbire bir oyun algısı yaratıyor onlarda. Koridorlarda oy ve tutanak peşinde koşuşturmacalar bir muziplik peşinde çocukça koşuşturmalara dönüşüyor.
Bu benzetmeyi yaptım ama oy ve sandık tutanağı peşinde koşturmacada gördük ne kadar haklı olduklarını. Daha üst kademelerde bilgisayarlara yanlış girilen oylar, birleştirme sırasında yanlış yazılan oy miktarları… İşte, bütün bunları biliyoruz madem, Yüksek Seçim Kurulu niye direnç gösteriyor inceleme taleplerine? AKP’nin itirazlarına neden daha çabuk cevap veriyor da diğer partilerin itirazlarına daha geç yanıt veriyor? Adı yüksek olan bu kurul da şüpheli davranışlar gösteriyor, böylece…
Kısaca demokrasiden sınıfta kalmakla kalmadık, tam bir rezaleti yaşadık. Ben eski seçimlerden şüphe etmez miyim? Bugün mü çıktı demokrasiyi sindirememiş ve onun araçlarından yararlanmaya çalışan partililer karşımıza? Ben bunun sosyokültürel bir olgu olduğunu düşünüyorum. Ama bunu değiştirmeye hazır müthiş bir nesil de görüyorum. Gezi deneyimi gösterdi bunu bizlere…
İşte geçen hafta sözünü ettiğim takip işini de bu nesil yapacak layıkıyla. Hazırlar buna. Nasıl müşahitlik yapmaya hazır oldular, oylarının peşinden gittiler, oylarının hakkını aradılar. Seçilen belediyelere de rahat yüzü vermeyecek bu nesil. Belediye meclislerinde alınan kararları izleyecekler. Hangi karar neye yol açtı? Nerede ağaçların kesilmesine sebep oldu alınan kararlar? Kimlerin yaşam alanına tecavüz edildi? Belediye meclislerine seçilenler nasıl davranıyorlar? Partilerinin merkezinden gelen kararlara basitçe el mi kaldırıyorlar, yoksa sorguluyorlar mı o kararları? Alınan kararlarla kimlere rant alanı açıldı? Kimler ekonomik avantaj elde etti bu kararlar sayesinde…
Okuyucularıma da buradan duyuruyorum. Bana lütfen yaşadığınız yerlerdeki şüpheli uygulamalar, belediye kararları vesaire hakkında mesaj ya da mektup yazın. Hep birlikte takibinde olalım bunların.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13