Acemi üreticinin defolu dalavereleri!
Fotoğraf: Envato
T.C. Dışişleri Bakanlığının “… uluslararası camianın insanlığa karşı suç teşkil eden bu kabul edilemez vahşet karşısında gereken duruşu sergilemesi ve tepkiyi göstermesi kaçınılmazdır.” açıklaması 21 Ağustos 2013’te, Suriye’nin Guta Bölgesindeki katliamdan sonra yapılmıştı. Bu andan itibaren, Erdoğan başta olmak üzere, bütün yetkililer ve sözcüler, sarin gazı saldırısının ABD’nin ve Batı’nın “Kırmızı Çizgilerinin” ihlali olarak değerlendirdi ve Suriye’ye askeri müdahale için bütün şartların olgunlaştığı konusunda propagandaya hız verdi.
Fakat her ne olduysa, bütün o öfkeli kışkırtmalara rağmen, her şey hazır olduğu halde, ABD askeri müdahale düğmesine basmadı, aksine pişmiş aşa su katar gibi, Rusya’yla anlaşarak, “diplomatik yolları” denemeye karar verdi. Bu Türkiye için büyük hayal kırıklığı yarattı. Miting meydanlarında, grup toplantılarında, basın açıklamalarında, katliamdaki çocuk ölümlerini sonuna kadar kullanan Erdoğan, ABD’nin ve Batı’nın duyarsızlığını da gözyaşları içinde şikayet etti.
Ne olmuştu da, ABD silahlı müdahale için aradığı gol fırsatı ayağına gelmişken, topu taca atmıştı?
Bugün, bu büyük katliamın arkasında ve içinde kimin olduğuna dair ABD ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının bilgisi olduğuna dair çok korkunç bir yazı önümüzde duruyor. ABD’nin Vietnam’daki katliamlarını açığa çıkaran ünlü gazeteci Seymour Hersh, Sarin Gazı kullanılarak gerçekleştirilen Guta Katliamını, Türkiye’nin desteğiyle el Nusra’nın yaptığını yazdı. Kafadan mı uydurdu? Hayır! Hersh, Amerikan ve İngiliz istihbaratından aldığı bilgilere dayanarak yazıyor bunları. Yani komployu açığa çıkaranlar, aldatılarak askeri operasyona çekilmek istenenler…
Evrensel’de dün yayımlanan Sinan Birdal’ın yazısı bu konudaki bütün gerekli ayrıntıları içeriyor.
Bu yeni bilgileri, eski sızıntılarla birleştirelim… Suriye’ye bugüne kadar 2000 TIR dolusu silah ve malzeme gönderildi… Bu sözlerin sahibi, “Gerekçe üretmek bizim işimiz” dediği ileri sürülen istihbarat şefidir. Başbakanın seçim sürecinde çok sık sözünü ettiği “Süleyman Şah Saygı Türbesi”ni bahane ederek ortalığın karıştırılmasını öneren kişinin de o olduğu söyleniyor.
Şu anda iki önemli problem var. Birincisi, hükümetin politikaya hakim olmak için savaş yolunu kullanmakta ısrar etmesidir. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en yakıcı propaganda temaları için bu en elverişli araç olarak görülüyor. İkincisi, ABD’nin ve genel olarak Batı’nın Erdoğan’ı dizginlemekte güçlük çekmesi sonucu, yeniden dengeli bir kontrol sağlamak için hangi araçları kullanacağıdır.
Her ikisi de, ateşli bir kördüğüm üzerinde yaşamaya başladığımızın işaretini veriyor. Her iki taraf da, en kirli, en ölümcül araçları kullanmaya açıktır ve gözlerinin karardığı bir anın gelmesi çok uzak değildir.
Bu arada, IŞİD yeniden devreye girmiş gösteriliyor, ya da gerçekten tekrar provokasyon oyununa sokuldu.
IŞİD komutanlığı akıl yoksunu bir açıklama yaparak, kendilerinden beklenen her türden kışkırtıcılığa hazır olduğunu söylemiş oldu. Bu kadar açıkça, bu kadar acemice Erdoğan’ın beklentilerine bu kadar yakın ama yine Erdoğan’ın kuşatıldığı koşulları hesap etmekten o kadar uzak bir açıklama! Diyorlar ki: “Çok geç kalmadan Erdoğan bize bağlılık yemini etsin… Erdoğan’ın bu çağrımıza kulak vermemesi durumunda, Süleyman Şah Türbesindeki mezar taşlarını tahrip etmekle başlayacağız… Türk askerinin eti lezzetlidir, Türk askeri öldürmek bizim için zevkli olacaktır. Vakit geçmeden uzattığımız eli Türkiye’nin boş çevirmeyeceğini umut ediyoruz… zafere giden yolun buradan geçtiğine inanıyoruz…”
Ya kafayı iyice sıyırmışlar, ya da kendilerini güden güç onlara böyle aptalca laflar etmelerini öğütlemiş… Bu açıklama müsvettesinin doğrudan doğruya Türkiye’nin gizli operasyon merkezleri tarafından üretilmiş olması hiç de ihtimal dışı değil.
Malum olduğu üzere, “merkez” kendisini “gerekçe üreticisi” olarak tanımlıyor. Bundan önceki bütün “üretimler” fabrika hatalı mallar olarak pazardan geri döndü. Aynı malı, kutusunu bile değiştirmeden müşteriye yutturmaya çalışmaları inanılmayacak kadar kötü bir pazarlamacılığa işaret eder. Bunca dalaverenin açığa çıkmasından sonra, hâlâ herkesi kandırabileceklerini nasıl düşünebiliyorlar, bu da ayrı bir problem.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43