12 Nisan 2014 07:24

Enfal

Enfal

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her günkü gibi sabahın altısında kendimi dışarı atıyorum; yürümek için. Malum belli bir yaştan sonra sağlığına dikkat etmeli insan. Geceden yağan yağmurun ve dağdan esen meltemin yarattığı serinliği içime çekiyorum. Yeni bir yaşama hazırlanan toprağın, ağacın, gökyüzünün, kuşların coşkusunu hissetmek istercesine coşkuyla, sevinçle yürüyorum. Apansız gece önce okuduğum “Çöldeki Meşe” adlı kitap geliyor aklıma, boğazım düğümleniyor, yürümekte zorlanıyorum. Bu nisan sabahının bende yarattığı yaşama coşkusunun, bir zamanlar birilerine ölümün o korkunç soğukluğunu taşıdığını düşünerek irkiliyorum. Başım dönüyor, midem bulanıyor. İlk gördüğüm taşa oturarak karşıda göğe uzanan sıradağın en uç tepesine odaklanıyorum.
Bundan 31 yıl önce başlayan ve 1989 yılına kadar süren, binlerce insanın (182 bin) ölümüne neden olan bir soykırımın anlatıldığı sayfaları yeniden anımsıyorum. Bu coğrafyanın kadim yarası olan Kürt sorununa Irak’ta Saddam tarafından çözüm olarak gördüğü yol; soykırım. Adını Kur-an’ı Kerim’in Enfal suresinden alıyor. Savaş ganimeti ve taksimatı anlamına geliyor. 1989 yılında sona erse de izleri günümüzde de devam eden bu soykırım için ne yazık ki hâlâ insanlık kör ve sağır.
Enfal Operasyonu sonucu Kürdistan’dan kaçırılan yüzlerce genç kızın ve binlerce çocuğun büyük bir bölümünden bir daha haber alınamadı. Sonradan ele geçirilen Saddam’ın gizli belgeleri, bazı görgü tanıklarının ifadeleri, Baasçıların suç ortaklığını yapmış bazı kişilerin sonradan itirafları ve hayatta kalabilmiş çok az insanın anlattıkları, korkunç gerçeği açığa çıkarmıştı: Esir alınan kadınları işkence altında katletme, kum çukurlarına topluca gömme, karanlık zindanlara tıkma ve kendi yandaşları olan şahıslara/ülkelere cariye olarak satma... Mazlum Kürt halkının üzerine leş yiyen çakallar gibi dadanan Baasçılar, insanlığın kendisinden utanacağı faciaları çok kısa sürede işlemekten çekinmemişlerdi.  
Soykırımdan kurtulan bir kadının anlattıkları insanın kanını donduracak nitelikte. ‘‘Kısa bir süre kadınlar çocuklarıyla bir arada bırakıldıktan sonra, askerler sopalarıyla kendilerine vurarak ve yerlerde sürükleyerek yaşlı kadınları, kızları ve torunlarından ayırmış ve onları bilinmeyen bir yere götürmüşlerdi. Kadınların bulunduğu bölmelere ateş açan askerler ve görevliler, kadınlardan çocuklarını zorla ayırmışlardı. Bütün gece kadınlar, yan odadan gelen çocuklarının çığlıklarını duymaya mecbur edilmişlerdi. Onlarca çocuk bu şekilde açlıktan ve ağlamaktan can vermişti.’’
Federal Kürdistan’da 14 Nisan, Enfal kurbanlarını anma günüdür.
Kürt Şair Evdila Peşêv, Enfal için ‘‘Bir heyet bir ülkeye gittiğinde/ Meçhul Askerin anıtına bir çelenk koyar. Eğer yarın/benim memleketime bir heyet gelirse/ve bana: ‘Meçhul Askerin Anıtı Nerede’ diye sorarsa
derim ki:
‘her derenin kenarında,
her caminin sekisinde
her evin kapısında,
her köşede,
her mağarada,
her dağın başında,
her bahçenin dalları üzerinde,
bu ülkede,
gökyüzünün altındaki,
her karış toprakta,
korkma! biraz başını eğ
ve çelengini bırak!’’
Kalkıyorum oturduğum taşın üzerinden. Kara çarşaflarıyla yaşama sırtını dönmüş binlerce kadının yasını dünyaya haykırmak için deliler gibi koşuyorum, dilimde Adonis’in sözleri;
Kürtler hiçbir zaman Kur’anı hatmedemezler
Dururlar çünkü Enfal suresine geldiklerinde!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa