Epik bir oyun: Türkiye genel görünüş
Ya Ali Öz’ün ya Özcan Yaman’ın objektifinden unutulmaz bir fotoğraf yansıyor gözlerimize: Damda işçiler. Aşağıda fabrikayı kuşatmış emniyet kolluklarınca gözaltına alınan yaralı, yarı baygın işçiler. İşçilerin yalın giyimiyle polislerin kaskları, robokop görüntüsü veren giyimleri hüzünlü ve komik bir karşıtlık yaratıyor. Pat bir başka görüntü: Çırağan Sarayı’nda Geleneksel Polis Balosu başlıyor. Flaşlar patlıyor. Sosyete son hızla şıklık yarışında boy gösteriyor, pabuçların tokası asgari ücrete eşit. Hükümet kalabalık ve şık bir heyetle başka bir polis resepsiyonunda da arzı endam ediyor. Başbakanımız: “Eğer Türkiye ileri demokrasi diyorsa, eğer Türkiye bugün 820 milyar dolar milli gelire yükselebilmişse, dünyanın en ileri 20 ekonomisinden biri olmuşsa, bunu hazmedemeyenler var. Ona en iyi şekilde cevap vereceğiz. Bu teşkilatı parçalamak isteyenlere asla izin vermeyeceğiz” diyor. Emniyet güçlerimizin “Ülkemizin huzuru için birlik ve beraberliğimizin tesisinde aldığı rol ile temayüz ediyor. Her geçen gün çok daha güçlü bir şekilde bu süreci devam ettiriyor” övgüsünü ekliyor. Üstüne “Artık suç değil sevgi işleyin” yazılı 6 katlı pastayı kesiyor. Tam bu sırada çuval fabrikasının damındaki işçilere su ve ekmek verilmesini polis engelliyor. Bütün “seçkin” politikacılar, Orhan Gencebay, Beyaz ve benzeri kimi “sanatçılar”! Polisi parçalamak isteyen menfur güçlerden söz ediyorlar, polis çocukları devletlilere armağanlar uzatıyor.
Bu ana görüntülerin çevresinde küçücük görüntüler yanıp sönüyor, elini makineye kaptıran işçi çocuk, fabrikadaki patlamadan cankurtaranla kurtarılmaya çalışan yedi işçi. Ülkenin en batısında çöp konteynerlerine atılmış domatesleri patlıcanları sebzeleri ayıran kadınlar fotoğrafçılardan kaçmaya bile çalışmıyorlar.
Başkentte konteynıeri karıştıran kadının yanından yolsuzluğa karşı yürüyüş yapanlar geçiyor... On binlerce dolarını dolandırıcıya kaptıran beslenme uzmanı profesör hanım, bir toplantıda yaptığı tavsiyelere gelirlerinin yetmediğini söyleyen ev kadınlarını “Saçınızı boyatmayın. Haftada bir makyaj yaptırıyorsunuz. Kola parası, sigara parası vermeyin ona buna. Yumurta en ucuz, en doğal protein, hiçbir şey yemiyorsanız her gün 10 yumurta yiyin” diye çıkıştı. Bilmiyorum bu kadar zıtlık hangi ülkede yaşanır. Bir yanda “bombalara karşı sofralar” bir yanda uzun pazar kahvaltılarının reklamları.
Ülkemizde epik oyunlar yazmak için kaynaktan bol bir şey yok. Ancak fikir özgürlüğünün ülkemizdeki durumu, tiyatrolarımızın desteksizliği elimi kolumu bağlıyor. Bir de galiba tembelliğim...
Evrensel'i Takip Et