O kılıç kınına girecek!
Fotoğraf: Envato
Gücünüz varsa beni engelleyin dedikçe karşısındakilerde de önemli bir güç biriktirdiğinin farkında değil Başbakan. Sandıktan eksilerek de olsa bir kez daha çıkmasını hâlâ bir güç gösterisi yapma vesilesi saymaya devam etmesinin böyle bir bedeli var. Devletin kimi mekanizmalarını, hukuk kurumlarını, arsız temayüllerini terbiye eden kontrol aygıtlarını sermayenin küresel ihtiyaçlarına göre reorganize etmeyi tamamladı artık dediğimiz referandumdan sonra da hızını alamayan bir zemberek gibi boşalmış durumda. İş, sermayenin bir kesimini, diğerini de ürkütmeden ihya eden bir restorasyon olmaktan çıkıp artık kılıçların çekildiği sürece gelindi. Bu restorasyonun sonu da yok gibi görünüyor. Restore edilenler yeniden restore ediliyor. HSYK’ye zaten bir ayar çekilmişti yeniden ayarlanıyor, Danıştay fena halde örselenmişti şimdi tepesine biniliyor. Bu sürecin gidip gidebileceği yer yürütmeyi durdurma kararı vererek Hükümetin aşırılıklarını engelleyebilecek tampon veya denge kurumlarının kötürümleştirilmesinden sonra her şeyin kontrolünü sağlamış bir tek adam diktasının pekiştirilmesinde. Bu yolda hatırı sayılır bir mesafe kat edildi. Geldiğimiz nokta ise istihbarat kurumunun bilgi toplama, yargı ve infaz işini hükümet adına üstlendiği bir heyulaya dönüşmesi. Bu haftanın kıyameti de bu.
Süreç Başbakanın hasımlarını çoğaltan şiddetli bir devlet ve sermaye içi çatışma vesilesini çoğaltarak ilerledikçe Erdoğan’ın kılıcı kınına girmeyecek. Daha bu HSYK, Danıştay, Mit düzenlemesi epey su götürür. Başbakan, bu çatışmaya rağmen ömrü uzarsa daha ne restorasyonlar yapar diyesi geliyor insanın! Bu icraat tarzını siyasetin ta kendisi olarak gördükçe sadece devletin ayarlarını bozmuyor aynı zamanda istihbarat ile hukuku da siyasetin organik bir uzantısı haline getiriyor. Bu eskiden bu kadar böyle değildi. Devletin diğer kurumları tarafından denetlenemeyen yürütme ve yasamanın delege ettiği yetkileri sayesinde nur topu gibi bir muhaberat devleti doğmak üzere.
Gücünüz varsa beni engelleyin ile cübbeyi çıkarın veya ticareti bırakın siyaset yapın biçimindeki iki azar arasında yakın bir ilişki var. İlkini Atatürk Orman Çiftliği’nde yasal itiraza rağmen kurmaya çalıştığı Başbakanlık binasını savunmak için söylemişti. Diğerini Twitter yasağı ve HSYK’nin Adalet Bakanlığına bağlanması konusunda karşı karşıya geldiği Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a. Haşim Kılıç’ın adı Cumhurbaşkanlığı adaylığı için dolaşmaya başlayınca ise Eski generallerin, hukukçuların cumhurbaşkanı olabildiği zamanlar geçti diye karşıladı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. Yani cübbeyi çıkarıp siyaset yapılabilecek bir ortam bırakılmadı aslında ama Erdoğan istediği cübbeyi giyebilir; ister Mit müsteşarı, ister HSYK başkanı, ister cumhurbaşkanı, ister müteahhit, ister belediye başkanı, ister muhtar, isterse de başbakan rolü oynayabilir. Onun yaptığı siyaset müsait bunun için. Başkaları için ise siyaset aslanın ağzında.
Devletin çeşitli düzeylerinde şiddetli yarıklar oluşturuyor bu tartışmalar elbette. Ama asıl önemlisi gücünüz varsa beni engelleyin diyen Başbakanın kınından çıkmış kılıcının aslında biz fanilere karşı da sallanıyor olması. MİT yasasındaki değişiklik, HSYK ve Danıştay düzenlemeleri bizim gündelik hayatımızı doğrudan etkileyecek olan restorasyonlardan. Bol keseden üfürülmüş hodri meydan sadece bürokrasiyi saflaştırmıyor, bu siyaset etme biçimi fani yurttaşları da yeterince irrite edici bir rol oynamaya devam ediyor. Sandıktan çıkan sonuç mevcut statükoyu korumaya şimdilik yetti sayılır. Ama bunun moral bozmasına gerek yok. O statüko son derece kaygan bir zeminde çünkü. Ve o zemin giderek kayganlaştıkça statükoyu sarsacak güç de birikiyor. Açıkçası ne iktidarın ne de halkın yeterince güçlü olmadığı koşullarda sandık halka güç biriktirin çağrısı yaptı. Sandık ise biriken gücün sayıldığı yerdir kendisi değil.
O halde biz de biriktireceğiz; kim hangi kıyafetteyse siyaseti öyle yapacak o kılıç kınına girecek; demokrasi isteyen halk kazanacak.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00