Dört İmamlar, İlahi Komedya ve Köy Enstitüleri
Fotoğraf: Envato
Antik Yunan hümanizmayla yükseldi, Ortaçağ (Konstantinopolis) Hıristiyanlığı devlet dini yaparak skolastiğe (şeriata) geçti, Rönesans tekrar hümanizmayla genişledi. II. Dünya Savaşından bu yana neoliberal muhafazakarlıkla insanlık yeniden düşüşe geçiyor. Hele Türkiye dörtnala gidiyor –Cumhurbaşkanlığı atlı karşılama birliği oluşturmuş, her hâl kendi biçimini de beraberinde yaratıyor: At, kırbaç, kılıç arasında Mercedes ilerliyor: Yeni manyak patrimonyalizm.
Ortaçağın sonlarına doğru, 1200’lerden itibaren üniversiteler şehrin ana dokusunda yer almaya başlayınca, iktidar da üçlendi: Sacerdotium-kilise, regnum-monark, studium-üniversite. Platon-Farabi, filozof-kral veya filozof-imam pek işlemedi ama yalakalar çok oldu.
30 Mart seçimlerinden önce yolsuzluğa hırsızlığa hiç ses çıkarmayan bir kısım rektörden hükümeti destekleyen açıklamalar gelmişti. Tapelerin birinde Saraç ile Başbakan arasında atanacak rektörler ile ilgili diyalog geçiyordu. Geçen hafta başka bir Saraç, Dicle Üniversitesi rektörü birden türbana büründü. YÖK Başkanı Çetinsaya zaten deklare etmişti: Türbanlı rektörler olabilir. İşin daha büyük karakter aşınması bunun güç kaybeden cemaatten güçlü Başbakana doğru kayması ki, reel politiktir, ahlaki kavramlarla pek açıklanamaz.
Skolastik kısmen aşılsa da sınıflar hiç aşılamadı. Modern zamanlarda da halk kaynakların sahipliğinden uzak şekilde karar süreçlerinin dışındakilerden oluşuyor -İslâm’da “halk” kendi başına hareket edilememesi, kaderin buyruğunu ifade eder. Kesb insanın elinde olan kısmıdır ki o da iktidardakilere ait olsa gerek. Bu anlayışla çelişik Köy Enstitüleri önemli bir deneme idi, başı kısa sürede vuruldu.
17 Nisan Köy Enstitülerinin yıl dönümü. Hümanizma, insan-merkezcilik. Sekülerizme yakın; göktekini değil, bilimsel yaklaşımı, eleştiriyi, insanı, yeryüzündekini esas alır. Zamanın Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, imama karşı öğretmeni öne çıkarttıklarını belirtiyordu. Köylüler din-törenin kulluğundan, cehaletten çıkarılmalı, kendi kendilerinin efendisi haline getirilmeli idi. Köy Enstitüleri, ulus devlet kuruculuğunda asimilasyonist yönü eleştirilse de hümanist ve politeknik eğitimde çok başarılı oldu. Fazla başarılı olduğu için de kapatıldı.
Türkiye ve Yunanistan’ın ABD’nin payına düşmesi de büyük bir talihsizlik oldu, YALTA Konferansının en ağır bedeli Köy Enstitüleri ile ödendi. McCarticilik ABD’de, din-milliyetçilik Türkiye’de hümanizmayı ve sosyalizmi ezmek üzere cepheye sürüldü. Türkiye için tarihin sonu 1946 idi, Behice Boran’lar, Sabahattin Ali’ler, daha nicesi sürüldü, cinayetlere kurban gitti. İşçi-köylü kurtulamadan tekrar kaybetti, tarikatların, dinci, milliyetçi akımların emrine sokuldu. 12 Mart ve 12 Eylül, geriye kalan kırıntıları da hallaç pamuğu gibi attı.
Hümanizma ve sola karşı 70 yıllık kıyım bugün de sürüyor. Güncel erozyon geriye kalan sol yakalara bulaşıyor. Altan Tan, mealen “Şeyhleri, reisleri aday göstersek çok oy alırız” diyor. Eğitim Sen bile pek bir şey söylemiyor, geleneğe, dine teslim olma noktasına gelmiş bulunuyor. Kolay yandan mevcut geleneklere dönülürse elbette daha fazla üye ve oy alınabilir Nicelik niteliği ezer. Bir tür faşizm. Türk-İslam sentezinden daha ağırı dinin selefi formu, solun küllerinin üstünde mevlit okutuyor.
Din veya hümanizma. MHP’nin kanaat önderlerinden Prof. Türkdoğan 60 yıl sonra bile kızgın, Köy Enstitülerinde Türk’e ve Müslüman’a yakışmayan Antik Grek hümanist düşünce yerleştirilmeye çalışıldı diyor. Köy Enstitüleri kapatıldı da Türk-İslam sentezi tek hakim ideoloji olarak 70 yıldır ABD-NATO blokunun sadık taşeronu olarak ülkeyi yönetiyor: neokonzervatizm hümanizmi yeniyor.
4+4+4= 4 İmamlar Dönemi (Gülen+Erdoğan+Karaman+Saraç’lar).
4 Skolastik=Zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk+Kur’an Dersi+Siyer (Hz. Muhammed’in Hayatı) +Temel Dini Bilgiler.
Eksik olan türbandı, biçimi de böylece tamamlandı.
Dört halife dönemi ile birlikte iktidar ve mezhep savaşları başlamıştı. Dört imamlar dönemi de kurtuluşun başlangıcı değil, batışın tescili gibi gözüküyor.
Dante, Rönesansın, “Yeni Hayat”ın şairlerinden biri idi:
“Ey yolcular, gidersiniz düşünceli,
aklınızda burada olmayanlar belki,
çok uzaktan mı gelirsiniz,
halinizden göründüğü gibi,
ki geçip gidersiniz ağlamadan,
ortasında bu acılı şehrin,
acısını bilmez görünen
insanlar gibi?”
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44