19 Nisan 2014 00:09

O gün

O gün

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hepimizin yaşamında derin izler bırakan ve geleceğimize yön veren bir özel gün vardır. Okula başladığımız, askere gittiğimiz, evlendiğimiz, en yakınımızı yitirdiğimiz… Geriye dönüşü olmayan gün. O gün biz yaşadıkça bizi bir gölge gibi takip edecektir.
Bir haftadır “o gün”lere tanıklık etmiş, onları kaleme almış bir yazarın kitabını okuyorum; zaman zaman öfkelenerek, ağlayarak…Ne yazık ki iyi ki yaşanmış diyeceğimiz bir “o gün” yok. İçimizi sonsuz bir kedere boğan ve yaşadığımız coğrafyayı ve gerçekliklerinin ne denli acımasız olduğunu bir tokat gibi yüzümüze vuran bir kitap. Burada yaşamış, hapse atılmış, işinden edilmiş ve nice insanlık onuruna yakışmayan olaya şahit olmuş biri olarak okuduklarım beni dehşete düşürdü. Bu kadarı da olamaz dedirten türden gerçek yaşam öyküleriyle dopdolu bir kitap ‘‘O Gün.”
Kendisi de bu coğrafyada yaşamış ve Diyarbakır’ın “O Günler”ine tanık olmuş Nurcan Baysal’ın bu yıl İletişim Yayınlarından çıkan “O Gün” kitabından söz ediyorum.
Okurken “Yazmak çoğalmaktır”ve “Yazmak kendini tüketmektir” vecizelerini düşünüyorum. Acaba hangisi bu kitap için geçerlidir; çoğalmak mı, tükenmek mi? İkisi de sanırım. Tükenmektir, çünkü görüştüğü her kişi, gördüğü her köy, dağ, akarsu, geçtiği her vadi ona çocukluğunun geçtiği Diyarbkır’ı hatırlatıyor, yaşadığı travmaları, tanık olduğu zulümleri, yiten hayatları bir kez daha yaşatıyor. Elbette tüm bu gidiş-gelişler örselenmiş yüreğine yeni yaralar işliyor. Çoğalmaktır, zira kayda geçtiğiniz her cümle, günışığına çıkardığınız her haksızlık, not düştüğünüz her ayrıntı yeniden kurgulanan-kurgulanacak olan insanlık dışı uygulamalara karşı kamuoyu oluşturacak, yaşam için bir kalkan görevini yapacaktır. Öyle ya James Hawel; “Dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kağıttır.” dememiş miydi.
Hâlâ çözüm bekleyen en önemli sorun ve kanayan yaramız olarak Kürt sorununa, içerden ve saha da çalışarak, mağdurlarla birlikte yaşayarak tanık olunan hayat ve hayatları anlatıyor “O Gün.” Bu soruna “kalkınma” formülüyle yaklaşan bir stratejinin on yıllar boyunca nasılda yaşamı geri dönülmez bir çıkmaza ve doğa tahribatına neden olduğu, yiten hayatların, boşaltılan köylerin, korucu yapılanların, eğitimsiz bırakılan çocukların, büyük kentlerin varoşlarında kaderine terk edilen ve suça itilenlerin acılı yaşamlarının dile getirildiği bir kitap “O Gün.”
“O Gün”lerden okuyacağınız her cümlede, bugüne kadar duyduklarınızın hiç de gerçekle örtüşmediğini görecek, sizi yaşananların bir parçası haline getirecek, sorunun çözümüne parmak basmaya, ortak olmaya zorlayacaktır. Yüz yıllardır kanayan bu coğrafyada yaşananların öyle kalkınma hikayeleriyle, geri bıraktırılmışlıkla, cehaletle, eğitimsizlikle anlatılamıyacağının, ertelenecek gerçek bir çözümün daha binlerce insanın ve bununla beraber doğanın da yok olacağını göreceksiniz. ‘‘O Gün”lerde, Van Gölü kenarındaki Kavar bölgesinden hareketle koskoca bir coğrafyanın talan edilişinin, kültürel yokoluşunun acılı tarihiyle yüz yüze geleceksiniz.
“O Gün”, köyden çıktık bir yaban gibi, çocuğumun beşiğini bile yaktılar, gelin sandığımı kırdılar” diyen anneyle ağlayacak, ‘‘Dedemi tandıra koydular, üzerine benzin döktüler, köyümüzü yaktılar”, “Bir asker bana tokat attı, bir kulağım hâlâ sağır” diyen babalar, oğullar ve gençlerle öfkelenecek, ‘‘Anne biz Kürt isek niye Kürtçe bilmiyoruz” diyen Bawer’e soruları çoğalta çoğalta geleceği daha sağlam kurmanın ayırdına varacağız.
Gururla, sevinçle anacağımız “O Gün”ler dileğiyle,
Kalemine, yüreğine sağlık Nurcan Baysal.
*O Gün-Nurcan Baysal-İletişim Yayıncılık, 2014

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa