19 Nisan 2014
DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Evet, bizler işçiyiz, emekçiyiz. Tezgâh başında, maden ocaklarında, tarlalarda ter akıtıyoruz. Ürettiklerimiz süslüyor zenginlerin evlerini, mağazalarını. Biz ürettikçe yoksullaşıyor, onlarsa alın terimiz üzerinden semirdikçe semiriyor.”
Böyle başlıyor deklarasyon. Altında Türkiye’nin 33 ayrı işçi havzasında yapılan işçi kurultaylarının imzası var. Dolar milyonerlerinin sayısı artarken; milyonlarca işçi adına “ayakkabı kutusu olmayanlar” adına düşünüyor, tartışıyor, soruyorlar.
“Çalışma koşullarımız ağır. İnsanlıktan çıkmış haldeyiz. Ne doğuşunu, ne batışını görebiliyoruz, güneşe hasret kaldık. Her yıl 1000 canımızı iş cinayetlerine kurban veriyoruz. Binlercemiz sakat kalıyor, sınıf olarak acı çekiyoruz.”
Yakınmakla bir yere varılmayacağını da biliyorlar, “Biz istemezsek, çarklar dönmez, motorlar susar, hayat durur” da diyorlar o yüzden... “Birleşe birleşe kazanacağız” diyenlerin arasında tersane işçileri, tekstil işçileri, organize sanayi işçileri, taşeron işçiler, petrokimya işçileri; her sektörden işçiler var. Dersim’den Samsun’a, İstanbul’dan Bandırma’ya her yerden işçiler var.
İşçi kurultayları, beş yıldır sürdürülen onca çabanın, emeğin ardından “yeni adımlar” derken, ülkenin dört bir yanından eylem, direniş haberleri geliyor.
Yatağan işçileri, Grief işçileri aylardır direniyor; Kumport, Punto işçileri direnişi sürdürüyor, Alanya’da İstanbul’da taşeron sağlık işçileri mücadele veriyor. İskenderun’da elektrik işçileri yüksek gerilim direğine tırmanıyor. Kütahya Seyitömer’de işçiler en çetin kavgayı başlatıyor.
Bahar geliyor, görünmez olanı görünür kılan bahar. Toprağın altında vakti saatini bekleyen hayat, gün ışığına yürür. Öyle günlerdeyiz işte... Tohumun çimlendiği; çiçeklerin açtığı, yeni yaprakların filiz verdiği günler. Hani “bütün yemişler dallarımızdadır” der ya Nâzım usta “Türkiye İşçi Sınıfına Selam” şiirinde. Öyle bir bahar işte...
Bahar bizde yeni değil, bize has da değil. 1989 Bahar Eylemleri’yle de tanımadık. Orada hatırladık sadece... 18 Mart 1871’de başlamıştı tarihin ilk işçi iktidarı; bütün bir bahar boyunca sürdü Paris’te... Çiçekler açarken...
Takvimler 1 Mayıs 1886’yı gösterdiğinde Amerikan işçi sınıfındaydı sıra. Haftada 6 gün, 12 saat çalışan işçiler “8 saat” için iş bıraktılar. Siyah işçilerle beyaz işçiler el ele yürüdüler; siyahlara yasak parklarda birlikte direndiler.
Bahar işte! Rengarenk çiçekler gibi... Sonunda bütün çiçekler koparılıp gömülse de toprağa... Doğadan biliriz biz; toprak unutmaz; mutlak filiz verir, mutlak yeşerir!
Daha kaç bahar yaşadık; kaç ilkyaz geçti tarih tanıktır. “Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan / ekmek gül ve hürriyet günleri...” için; “meydanlarda hasretimizi haykırdık, toprağa kitaba işe hasretimizi...”
İşte yine bahar geliyor. Henüz sadece göz kırpıyor olsa da, biz “selam”ı eksik etmeyelim: “Paranın padişahlığını, / karanlığın, yobazın / ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam! / Türkiye işçi sınıfına selam!”
Oğuz Tansel’in Vietnam için yazdığı dizeleri bütün baharlara adayalım:
“Yıkılıp gider reziller sonuçta. / Savaştı kadınlar, yaşlılar, çocuklar... / Her ilkyaz badem ağacı gibi çiçeklenir / Onurlu şehitlerin kızıl toprakları...”
Ve unutmayalım; mayıstan sonra haziran var. Turgut Uyar yıllar önce söz eylemiş: “bizim haziranımız bir yıl kadar yetecektir dünyaya / (...) Ve kuytularda, dağlarda, alanlarda / Akıtılan ve akıp gelen kanlarda / Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca / Eller temizlenecektir / Bir tören olacaktır / Ölülerimiz toplanacaktır.”
Madem ki bahardır; çiçeğe duracağız. Birlikte. Hep birlikte...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Saray iktidarı, Türk lirasının parasal egemenliğine darbe vuracak bir kararla, tüm satış sözleşmelerinin döviz cinsinden yapılmasının önünü açtı. Böylece enflasyonun en temel dinamiklerinden olan dolarizasyonun eksik ayağı da Mehmet Şimşek imzasıyla tamamlanmış oldu. Türkiye’nin, başta ABD doları olmak üzere yabancı paraya bağımlılığı daha da derinleşecek.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et