94 yıl sonra 23 Nisan’da ne kutlanacak?
Fotoğraf: Envato
Bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı!
“Ulusal Egemenlik” sıfatı 23 Nisan 1920’de TBMM’nin kurulmasına bağlı olarak veriliyor. 23 Nisan’ın “Çocuk Bayramı” olması da “çocukların ülkenin geleceği olması ve ulusal egemenliğin gelecekteki nesilleri olması”na bağlanıyor. Ama açık ki; 23 Nisan’a takılan iki sıfat da aşırı zorlanarak bir araya getirilip bir “bayram” da oluşturmuştur. Hele de “Dünyanın tek çocuk bayramı”, “Çocuklara adanmış tek bayram” olarak 23 Nisan’dan hükümetlerin ve sistem propagandacılarının ayrıca bir övünme payı çıkarması ise ayrıca tartışılabilir.
Ama şu bir gerçek ki on binlerce çocuğun sokaklarda yaşadığı, binlerce çocuğun cezaevlerine atıldığı, yılda beş yüzden fazla çocuğun adeta taammüden öldürülmesi gibi yaşamlarını yitirdiği, milyonlarca çocuğun sermayenin çarkları arasında vahşice sömürüldüğü bir ülkede gerçek bir “çocuk bayramı” kutlayacak koşulların olduğuna kim inanır ki?
Yılda bir gün “çocuk bayramı” diye, başbakanın, cumhurbaşkanının, valinin, belediye başkanının koltuğuna oturtularak çocukların aldatılması gerçek bir bayram olabilir mi?
Ki 1923’ün üstünden geçen 94 yıla karşın, bugün çocuklara sunulan yaşamın gerçek bir bayram olarak kutlanması; Keloğlan’ın yolunu kesen haramileri, dağları, canavarları, cinleri, devleri, cadıları, kötü kalpli prensleri, alt ederek güzel prensesle evlenmesi kadar kutlanacak bir gerçek olmaktan uzaktır!
Tıpkı TBMM’nin “halk iradesi” nin yansıması nedeniyle, onun kuruluşunun bütün halkın bayram etmesinin gerçeklikten uzak olması gibi.
Elbette kuşkusuz kimi dönemler için kendine has değerlendirmeler, bir “misyon yüklenerek” (Kurtuluş Savaşını veren Meclis gibi) onun üstünden “olumlu sonuçlar” sonuçlar çıkarılabilir.
Ama bugün; 1920’nin 23 Nisanı’ndan bugüne bakıldığında her dönemde Meclisin ana işlevi “yukarıdakilerin” (Egemen sınıfların ve onların çeşitli partileri olarak örgütlenmiş fraksiyonlarının) “aşağıdakileri”, ezilen ve sömürülen sınıf ve toplumsal tabakaları hangi koşullarda sömürüp, nasıl yedekleyeceklerinin alanı oldu. Halkın da bu “yukarıdakilerin çatışması” üstünden “taraf” olması, çatışan taraflarından birisini tutması bu oyunun devamlılığının garantisinin bir dayanağı yapıldı.
Nitekim AKP Hükümeti, hem Meclisi “milli irade” nin tek taşıyıcısı olarak göstermesi ve hem de Meclisi kendi siyasetini dayatmanın aleti haline getirmede vardığı aşamayla onun gerçek niteliğini daha da gözler önüne serdi. AKP, 12 yıllık iktidarı boyunca “daha az oyla daha çok vekil çıkararak” Meclisi kendi aleti durumuna getirmede Özal’ı, Demirel’i, Menderes’i bile geride bıraktı. Bugün yüzde 49 oy aldığı halde Meclisin yüzde 60’ını ele geçirmeyi de az bularak şimdi de “dar bölge seçim sistemi” getirmeye girişerek, örneğin yüzde 35-40 oy alarak vekillerin yüzde 70-75’ni kazanmayı hesaplayan oyunlar dayatarak, “yukarıdakiler” arasındaki oyunu daha da adaletsiz ve çatışmalı hale getirmeyi, “aşağıdakileri” de daha pervasızca sömürmeyi planlamaya çalışmaktadır.
Törensel gösteriler, tören gereği neredeyse yüz yıldır klişe haline getirilmiş nutuklar, dilek ve temennilerin gerçekmiş gibi sunulduğu söz oyunları bir yana bırakılırsa, 23 Nisan Bayramı kutlamaları tamamen “yukarıdakilerin” aralarında birbiriyle çatışmalarına meşruiyet sağlamanın ve “çocuk verilen değer” istismarcılığının bayramı olarak kutlanmaktadır. Ötesi gerçekleri ters çevirmektir.
Bugün, 23 Nisan’ın anlamı üstüne tartışmalar; eğer çocuklara, onların mutlu olacağı bir Türkiye’nin nasıl kurulacağını, Meclisin halkın Meclisi olması için ne yapmak gerektiğinin tartışılmasına vesile olursa 23 Nisan Bayramı’nın bir anlamı olacaktır.
23 Nisan’a böyle bir anlam vermek dileği ile…
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00