Bu 100 yıl da bu mesajla idare edilir mi?
Fotoğraf: Envato
Başbakan Erdoğan’ın 1915’te gerçekleştirilen ve dünyada artık yaygın biçimde “Ermeni Soykırımı” olarak kabul gören vahşetin 99. yıl dönümünde bu katliama “tehcir” demesi, katledilen Erminlerin torunlarına “taziyelerini bildiren” açıklaması Hükümet, yandaş basın ve sermaye basını tarafından “Tarihsel önemde atılmış bir adım” olarak ilan edildi.
Bu açıklama basında ve diplomatik çevrelerde, Türkiye’den bir hükümetin yaptığı, “tehciri” kabul eden ilk açıklama olmasından da kalkılarak bu açıklamanın esasından çok, şekline ve diplomatik alanda Türkiye’yi rahatlatabilecek bir manevra olması yanıyla değerlendiriliyor. Çünkü Hükümetin bu açıklamayı şimdi yapmasının nedeni, “soykırımın 100. yılı” olan 2015’te dünya ölçüsünde diplomatik, kültürel ve sosyal alanda uluslararası etkinliklerle Türkiye’nin soykırımı kabul etmesi için baskıların azami düzeye çıkması beklenmektedir. Hükümet tarafından bu baskıları karşılayıp savuşturmak üzere, artık dünyada hiçbir anlamı kalmamış olan; “Ermeniler asıl Müslümanları katletti!”, “Asıl soykırıma uğrayan biziz!” diyen “Türk tezi” mevzisinde kalınamayacağı görüldüğü için, bir manevra yapma amaçlı girişim, “Büyük bir barış hamlesi”, “Ermenilerle barışma hamlesi” olarak sunulmaktadır.
Oysa gerçekte yapılan tamamen diplomatik bir manevradır. Ve diplomasiyi hükümetlerin eline rahatlatma amaçlı manevralara indirgeyen ve halkların, insanlığın bu manevraların kurbanı olmasını umursamayan egemen anlayış, elbette Hükümetin bu çıkışını da Ermeni sorunu çözümünde, “çok başarılı”, “Soruna tarihsel bir yaklaşım getiren girişim” olarak değerlendirmektedir. Ve tabii, Erdoğan’ın her söylediğinde bir keramet keşfetmeyi marifet haline getirmiş Erdoğanperestler, bu manevrayı “Erdoğan’ın yeniden reformist bir çizgiye dönmesinin adımı” olmaya kadar götürmektedirler.
Oysa Başbakanın yayımladığı açıklama, Türkiye’de Ermenilere yönelik olarak Hrant Dink’in katledilmesi ve sonrasındaki yargı sürecinde dünyanın gözleri önüne serilen ırkçı, katliama varan baskıları ya da Türkiye Ermenistan ilişkilerini “normalleştirmeye” yönelik bir karşılığı olmayan, amacı sadece Türkiye hükümetlerinin elini rahatlatma amaçlı bir girişim olmayı aşmamaktadır. Asıl gerçek bu mesajın içinde sözcük oyunlarıyla saklanmış, en ileri gidildiğinde bile, “O dönemde sadece Ermeniler değil bütün Osmanlı halkları acı çekmiştir!” denilerek, bütün bu acıların nedeninin de Osmanlı yönetimi değil, “zamanın zalimliği” olduğu iddia edilmiştir. Tabii, bu mesaja önem kazandırmak için mesajın üstünde çok çalışıldığından, kullanılan diplomatik dili kullanma ustalığına ya da mesajın dokuz dilde yayımlanması gibi tamamen teknik özelliklere bile özel önemler verilerek, mesajın içeriğindeki asıl gerçeğin üstünün örtülmeye çalışılması bile mesajın tamamen propagandif amaçlarla hazırlandığının diğer bir kanıtıdır.
Örneğin, 2008 yılındaki Türkiye-Ermenistan arasındaki görüşmelerle başlayan, içeride de “Ermeni açılımı” olarak yansıyan gerilimlerin bugünkünden çok daha ileri ve halklar arasındaki ilişkilerde karşılığı olan bir girişim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte o 2008’deki gelişmeler Türkiye’nin “normalleşme” için “Karabağ sorununun çözümü” şartını dayatmasıyla akamete uğramıştır. Ve bugün de Başbakan bu “Karabağ sorunu çözümünün” Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmenin şartı olduğunu söylemeye devam etmektedir.
ABD ve AB’den gelen “olumlu” mesajlar ise tıpkı Erdoğan’ın mesajı gibi tamamen diplomatik ve manevra amaçlıdır.
Kısacası Türkiye, 2015’te üstüne gelecek baskıları bu mesajla etkisizleştirmeyi, önümüzdeki 100 yıl boyunca da bu mesajla idare etmeyi hesaplıyor görünmektedir. Ancak gerek Ermenistan gerekse Türkiye’nin Ermenileri bu mesajdaki gerçekte karşılığı olmayan niteliği görmüşlerdir. Bu yüzden de bu mesajın Erdoğan ve Hükümetini 2015’teki baskılara karşı koruması bile olanaksızdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00