26 Nisan 2014

1 Mayıs’ı kutlasanız ne olacak kutlamasanız ne olacak?

Türkiye 1 Mayıs’ı kutlamaya hazırlanıyor. Beş gün sonra Türkiye’nin işçileri, kamu emekçileri, her sektörden yüz binlerce emekçi 1 Mayıs’ı kutlayacak.
İleri işçiler-emekçiler, sınıftan yana sendikacılar, 1 Mayıs’ın anlamına uygun olarak ve sınıfın içinden geçtiği koşullarda en acil taleplerini öne çıkararak, İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kutlanması için çaba harcıyorlar. Tabii Türk-İş, Hak-İş, Memur Sen yöneticilerinin sınıfı bölme gayretlerine karşın!
Emek cephesi bir yandan Hükümetle cebelleşir öte yandan da kutlamayı nasıl yapacağını tartışırken perşembe günü altı işçinin iş cinayetlerine kurban gittiğini öğrendik.
İnşaat İşçileri Mithat Kocatepe, Metin Kaptan, İdris Kayna, Seyit Sazak çalıştıkları iskelenin çökmesi sonucu yüksekten düşerek hayatların kaybettiler. Cuma Cılır ise ölçü almak için içine girdiği rende makinesinin aniden çalışması sonucu parçalandı, feci biçimde öldü. Bahattin Bilgiç, kafasına demir parçası düşmesi nedeniyle yaşamını yitirdi. Yani bu iş cinayetleri de öncekiler gibi, sadece gerekli basit iş güvenliği önlemleri alınmadığı için gerçekleşti.
Elbette, perşembe gününü sarsıcı yapan altı işçinin bir günde “iş kazası” denilen cinayetlerde kurban olmasıydı. Ama perşembe günü dışında da her gün bu ülkede “iş kazaları”nda işçiler hayatların yitirmektedir. Nitekim Türkiye’de günde 3 işçi iş kazalarında hayatını kaybederken 5 işçi de sakat kalmaktadır. İstatistikler, ülkemizde günde 172 iş kazası olduğunu ve bir yılda iş kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısının (ortalama) 1100 olduğunu göstermektedir. Ve dahası Türkiye iş kazaları sıralamasında Avrupa’da uzak ara birinci, dünyada ise El Salvador ve Cezayir’den sonra üçüncü sırada bulunuyor.
Peki bu iş cinayetleri karşısında sendikalar ne diyor?
Ne yazık ki hiçbir şey söylediklerini duymadık!
Gerçi sendikaların bazen örgütlü oldukları işyerlerindeki kazalar karşısında bağırıp çağırdıklarını duyuyoruz ama bunun da tamamen göstermelik bir tepki olduğunu söylersek hiç de haksızlık yapmış olmayız. Bu yüzden de eğer yüzde 90’ı basit önlemlerle engellenebilir kazaların sürüp gitmesinin başlıca iki sorumlusu varsa (Biri Çalışma Bakanlığı öteki sendikalar) sendikalar burada birinci dereceden sorumludur.
“Ölen işçilerin sendika üyesi olmaması” sendikaları ve konfederasyonları iş cinayetlerinin suç ortağı olmaktan kurtaramaz. Çünkü sendikalar sınıfa yönelik saldırılar ve iş cinayetlerine “Benim üyemdi-değildi” diye “bakamazlar”. Ama bugün Tükiye’deki sendikalar iş kazalarına tamamen bu “bakamazlar” dediğimiz gözle bakıyorlar. Bakanlık ise süslü “önlemler alacağız”, “eğitim yapıyoruz”, “yasa çıkaracağız” laflarıyla yıllardır bu “cinayetlere” ve “canilere”  kol kanat germeye devam ediyor.
Doğrusu ileri işçi kesimleri ve “mücadeleden yana” dediğimiz sendikacıların da iş cinayetlerini sınıfın önemli bir sorunu olarak ele aldıkları ve konuya ilişkin sistematik bir mücadele yürüttükleri söylenemez. Bu yüzden bu kesimin de söylediği bir şey ne yazık ki yoktur. Nitekim perşembe günü yaşanan 6 iş cinayeti karşısında iş cinayetlerinin yaşandığı havzalar ve kentlerdeki mücadeleci sendikalar ve ileri işçi kesimlerinden bile hiçbir tepkinin gösterilmemiş olması son derece düşündürücüdür.
Oysa 1 Mayıs, sınıfın birlik, mücadele, dayanışıma, enternasyonalizm değerlerinin yaygınlaştırılmasının günü olduğu gibi, aynı zamanda da iş güvenliği ve işçi sağlığı başta olmak üzere emekçilerin acil taleplerinin gündeme getirilip yaygınlaştırılmasının günüdür. Bu yüzden de gerçekte iş cinayeti olan “iş kazalarında” işçilerin yaşamını yitirmesi 1 Mayıs hay huyu içindeki ileri işçi kesimlerine, “İş güvenliği önlemleri etrafında bir mücadeleyi ihmal ederek ve işçilerin canının beş paralık değerinin olmadığı bir sendika mücadelesinin gerçekte de beş paralık değeri yoktur” demektedir.
Eğer işçilerin sadece iş gücü pazarına değil, can pazarına sürüldüğü çalışma koşullarına karşı bir mücadele öne çıkmıyorsa,  olamaz.
Dahası 1 Mayıs’ta bile işçileri bölmekten çekinmemeye varan “sınıf suçları” işleyen, ama ayın zamanda da 1 Mayıs kutlaması yaptığını iddia eden sendikacılar, bu iş cinayetlerine karşı bir tutum almıyorlarsa, elbette az çok vicdanı olan herkes de “Bunlar 1 Mayıs’ı kutlasa ne olacak kutlamasa ne olacak?​” deme hakkına da sahip olmaktadır!
Perşembe günü altı işçinin hayatını kaybetmesi, ileri işçi kesimlerine, mücadeleci sendikacılara eğer bu muhasebeyi yaptıracaksa, 1 Mayıs’ı kutlama günleri de anlamlanacaktır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et