Geçmiş olsun Bülent Habora
Yaşlılık insana kolaylıklar tanıyor sevgili Bülent. Katılmayacağımız etkinliklerden kaytarmanın yolu hastayım demek. Şu ilerleyen yaşımız yüzünden inanıyorlar. Ama sen işi büyütmüş, bir de hastaneye yatmışsın. Yapma bu kadar naz, hiç yakışmıyor.
Bülentçiğim, iki gün önce kocaman bir paket geldi. İçinden senin imzalı kitapların çıktı . Sağol. Bu kitapların kimisini hiç görmemişim, kimisi sayfaları bozuk gelmişti okuyamamışım. Dalıp gittim, ilk ayırdığım kitaplar: Başmusahip Sokağı Anıları, Dünden Sonra Yarından Önce, Benim Başkentim Adana.
Bülent Habora’nın romancılığını ben iyi bilmiyormuşum. Fantastik gerçekçi bir konuyu Dünden Sonra Yarından Önce’de su gibi okunur biçimde yazmış. Bence İzmirli senaristler bu romanın peşine düşüp dizi yapmak için anlaşma yapmalılar. Bir komiser ile zengin bir kadının ruhlarının karşılıklı beden değiştirmesi epey güç anlatılacak bir konu.(Bülent, Dünden Sonra Yarından Önce hele dizi olsun, biliyorum sen bile tanıyamazsın. Çalıkuşu bunca gündür bir türlü Anadolu’ya ayak basamadı. Ama biraz para kazanabilirsin belki )
Başmuhasip Sokağı Anıları ise bir Türkiye tarihi kesiti. Ben senin nişan, nikah anılarını okurken Volga Tuygun’un doğduğu günleri hatırladım. Daha doğrusu doğmadan önceki günleri yeniden yaşadım gülerek. Disiplin konusundaki tasarılarını gerçekleştirebildin mi bilmiyorum. Kızılderililerin çocuklarının iki de bir ağlamadığını öğrenmiştin. Bu ağlamaları düzene sokmak kolay iş değildi. Bu konuyu Nesrin’e nasıl anlatabildin, o da ayrı bir roman olabilir.
Asıl yazılması gereken belki de 1960 kuşağı dediğimiz kuşağın gördüğü gelecek rüyası. Şairi, ressamı, yayıncısı, gazeteci, fotoğrafçı, sinemacısı ile yenilenmiş bir Türkiye için kendi kendini yiyen bir kuşak. Yeni bir anayasayla fikir özgürlüklerine kavuşmuş bir kuşaktık.
Benim Başkentim Adana, bir şehri benimsemenin o şehirde doğmakla ilgisi olmadığının kanıtı. Adanalı olmaya yakışan bir havan vardır: “Adana’nın her yeri, Adana’da tanıdığım tüm insanlar yüreğimde yer etmiştir. Onun için Adana Benim Başkentim’dir. İşte bir güzellik, bir tarih, bir görkemli anıt: Taşköprü... (...)Bu köprü, çevresiyle ya da altından, içinden geçen Seyhan Irmağıyla ayrı bir güzeldi. Bazen Seyhan’ın suları azalır, içinde küçümencik adalar meydana gelirdi. Kaç kez Adanalı arkadaşlarıma söylemiştim, paçalarımızı kıvıralım, o adalardan birine gidelim, diye. Hadi ben İstanbulluydum, onlara göre muhallebi çocuğuydum. Ama ‘yiğit’ Adanalı arkadaşlarım da yan çizerdi”.
Hadi Habora, iyileşip hastaneden çık. Söz Seyhan’a paçalarımı sıvayıp gireceğim.
Evrensel'i Takip Et