28 Nisan 2014

Ya Keseb’in özrü?

Başbakan Erdoğan’ın Ermeni soykırımının 99. yıldönümü ile ilgili mesajı çeşitli yönleriyle tartışılıyor. Erdoğan’ın 24 Nisan mesajının tarihle gerçekten yüzleşme ve halklar arasında barış isteyen çevreler için ikna edici olmadığı açık. Bu kadar açık olan bir başka gerçek de bu mesajın AKP’nin/devletin katliamın yüzüncü yılı öncesinde kendine manevra alanı açma hesaplarından bağımsız olmadığı.
İnsan yine de sormadan edemiyor: Ne oldu da ağzını her açtığında ecdadının at sırtında kılıçla nasıl adalet dağıttığı nutukları atan Erdoğan böylesi bir mesaj yayımladı? AKP, ecdatlarının at koşturduğu topraklarda yeniden hakimiyet kurmaya dayalı ‘yeni Osmanlı’cı bir politika izlemiyor muydu?
Erdoğan, mesajında Osmanlı’nın son yıllarında bütün halkların acı çektiğini ve Ermenilerin acılarını paylaştığını söylüyordu. Peki, Ermeni tehcirinin yaşandığı ve Erdoğan’ın bütün halkların acı çektiğini söylediği dönemde Osmanlı’yı kimler yönetiyordu? İttihat ve Terakkiciler. Rastlantıya bakın ki İttihat ve Terakkiciler, içlerinde M. Kemal’in de yer aldığı Cumhuriyet rejiminin ve CHP’nin kurucu kadrolarının yer aldığı ‘Türkçü’ bir örgüttü! Osmanlı’yı Türk burjuvazisinin çıkarları temelinde dönüştürmek istiyorlardı ve bu politika nedeniyle Erdoğan’ın dediği gibi başta gayri-Müslimler olmak üzere bütün halklar büyük acılar çekti. Yani İttihat ve Terakki, CHP’nin önceliydi ve Başbakan Erdoğan o yüzden o dönem halkların yaşadığı acılarda o kadar rahat bahsedebiliyordu.
Başbakan’ın ‘Ermeni mesajı’ bize ister istemez Dersim katliamıyla ilgili özrünü hatırlatıyor. Erdoğan, “eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa özür diliyorum” diyordu, 2011 Kasım’ında yaptığı genişletilmiş il başkanları toplantısında. Devamında katliamla ilgili belgeleri de açıklıyor ve bunların altında CHP imzası olduğunu gösteriyordu. Böylece bir taşla iki kuş vuruyordu Erdoğan. Bir yandan tarihle yüzleşen ‘Demokrat Başbakan’ imajı üzerinden kendisini alkışlatıyor ama öte yandan da siyasi rakiplerini (CHP’yi) tarih üzerinden mahkum ediyordu. Bu özürden sonra ne mi oldu? Hiçbir şey olmadı! ‘Demokrat’ Başbakan, Eylül 2013’te açıkladığı “demokratikleşme paketi”nde Dersimlilere ‘Dersim’ adının iadesini bile çok gördü. Seyyit Rıza’ların mezarlarının ve Dersim’in kayıp kızlarının akıbeti ise hâlâ bilinmiyor.
Bir de Roboski Katliamı vardı. Hani katliamlar tarihinin hâlâ kanayan yarası…
İktidar AKP, Başbakan Erdoğan’dı. Ama ‘özür’cü, CHP’den hesap soran Erdoğan gitmiş, son dönemlerde görmeye alıştığımız çatık kaşlı, öfkeli, halka parmak sallayan bir Erdoğan gelmişti. Bu kez katliamın sorumlularının açığa çıkartılmasını isteyenler “terör örgütü uzantıları” olmuştu. Özür mü?  “Yasaların belirlediğinin çok ötesinde tazminat verdik. Eşlerimiz de ziyaret yaptılar. Biz insani görevlerimizi yaptık ama terör örgütü ve uzantıları bizden farklı beyanlar bekliyorlarsa kusura bakmasınlar” diyordu.
Ve Keseb. Erdoğan’ın Ermenilerin acılarını paylaşmaktan söz ettiği günlerde desteklediği çetelerin Ermenileri yeni bir tehcire (göçe) zorladığı kasaba. Erdoğan, mesajında halklar arasında barış ve kardeşliği tesis etmekten söz ediyor ama Yayladağı’ndan Suriye’ye geçen Kaide’ci el Nusra ve diğer radikal İslamcı çetelerden kaçan Keseb Ermenileri Lazkiye’de Esad rejimine sığınıyordu! Gerçi bu çeteler evlerini ve kiliselerini yağmalasalar da Ermenileri Aleviler gibi katliamdan geçirmemişlerdi. Haklarını yemeyelim, “Ermenilere kucak açan Türkiye” imajı yaratmak için Keseb’in yaşlı Ermenilerini Samandağ’ın Ermeni köyü Vakıflı’ya bile getirdiler. Böylece 1915’in eksik kalan hesabı tamamlandı: Bölge’nin son Ermeni kasabası da Erdoğan’ın desteklediği çeteler eliyle Saddam’ın Kürtlere yönelik katliam operasyonlarıyla aynı adı taşıyan bir operasyonla (Enfal operasyonu) yok edildi.
Şimdi yeniden soralım: Erdoğan, mirasını sahiplenmediği İttihatçılar ve CHP söz konusu olunca özür diliyor da Roboski, Gezi, Keseb için kim özür dileyecek? Eskiler boşuna dememişler “ayinesi iştir kişinin” diye. Siz Erdoğan’ın söylediklerine değil, yaptıklarına bakın. Ne görüyorsunuz?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et