Rabia’nın tuttuğu ayna
Fotoğraf: Envato
Bugün gazetemizde yer alan Rabia’nın hikâyesini okuyun. Okuyun da görün nasıl bir dünya kadınlara bahşedilen!
Yıllarca evi, çocuğu, yoksulluğu, hastalıkları tek başına yüklenen bir kadının şiddete, küfre, hakarete boyun eğmek zorunda kalarak yaşamasının ne demek olduğunu okuyun!
“27 yıl dayanabilmiş” deniyor haberde. Bunca şiddetle, yoksullukla, hastalıkla, maruziyet ve mağduriyetle kısalan insan ömrünün yarısı eder bu süre. Rabia, ömrünün yarısını şiddetle bezenmiş bir ah’lar ağıdına, diğer yarısını ise yeniden o şiddeti yaşama korkusu yüzünden korkunç bir sefalete mahkûm geçirmiş.
Bu hikâye, yoksul kadınlara şiddetten, her türlü kötü muameleden, geleceksizlikten ve kurtuluşsuzluktan başka bir şey vaat etmeyen sistemin aynasıdır!
Bu memlekette hâkimler “yasanın adı ailenin korunması, evden uzaklaştıralım da adamlar köprü altlarında mı yatsın, kadınlar kötü yola mı düşsün” diyerek yaklaşıyor aile içi şiddet olaylarına. Bu memlekette devletin tüm kurumları boşanmayı bir “öcü” gibi göstermek için elinden geleni yapıyor. Boşanmış kadın, başına her türlü şeyin gelmesi mubah sayılan bir sınır ihlalcisi, bir toplum bozguncusu olarak yaftalanıyor. Bu anlayış ilmek ilmek örülüyor devlet tarafından. Toplumsal örüntü, ilmekleri devlet tarafından sıkı sıkıya atılan kadın düşmanlığını besliyor. Korku salıyor kadınlara, ev içindeki şiddet, taciz, bozgunculuk, her türden işkence “başımda bir erkek olsun”un mecburiyetine sığınıp sineye çekiliyor.
Kadınlar tam da bu yüzden “bardağı taşıran son damlaya kadar” bekleyip çürütüyorlar hayatlarını. Çünkü sonrası yoksulluk, yoksunluk, damgalanma ve zaten tek başlarına yürüttükleri hayat mücadelesini bu sefer tüm bu yaftalamalarla birlikte sırtlanmak zorunda kalma…
Hal böyle olunca çocuklarının yüküyle başka bir hayata nasıl adım atacağını bilemeyen, çoğu yoksul, büyük kısmı “piyasaların istediği niteliklere” sahip olamayan kadınlar işsiz, aç, sefil ve yeniden bir başkasının inayetine mahkum edilerek hayata tutunmaya çalışıyor.
AKP’nin “sosyal hizmet” anlayışına uygun olarak tasarlanan bir “boşanmış, dul ve yetim aylığı” hikâyesi vardı, hatırlar mısınız? Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Forumu’ndan araştırmacılar, kadınların çok zor aldıkları boşanma kararlarının ardından nasıl da büyük bir yoksulluğa düştüklerini, bu yoksulluğun hem kadınları hem de çocukları nasıl bir geleceksizliğe mahkûm ettiğini ortaya koyup kadınlara destek mekanizmalarının oluşturulması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na önerilerde bulunmuştu.
Sonuç: dul ve yetimler devletin başının tacı olmasa da nispeten farklı destek mekanizmalarıyla –o da niteliğini ve istikrarını bilemediğimiz biçimde- destekleniyor sözüm ona. Ama boşanmışlar bir kenarda dursun! Maazallah ya bu aylıklar yüzünden kadınlar boşanmayı talep eder hale gelirlerse! Bu devlet, kadınların ölen babalarından aldıkları yetim maaşı için boşandıklarını iddia ederek kadınların peşine uzmanlarını takan ve fellik fellik araştırma yapan bir devlet! Bu devlet, Rabia’nın şiddetle sarmalanmış hayatına yeni bir sayfa açması için hiçbir şey ifade etmeyen üç kuruşluk “yoksulluk yardımını” bile vermekten imtina eden bir devlet!
Hadi bu aylık hikâyesini bir kenara koyalım. Kadınların yasal hakkı “nafaka”yı alabilmelerinin hiçbir somut koşulunu sağlayamayan, kadını “ya bana bir daha musallat olursa” diye hakkını almaktan alıkoyan bir sistemde siz hangi adaletten söz ediyorsunuz?
“Adalet neden bir kadın adıdır?” diye sormuştuk Ekmek ve Gül dergisinin geçen sayısında. Vermiştik cevabını: kadınların eşitsizlik sarmalında boğulmadığı, köle ve hizmetkâr olmadığı, bedeninin ve emeğinin sömürülmediği, kendi hayatı hakkında aldığı kararların kısıtlanmadığı, sosyal ve ekonomik olarak desteklendiği, geleceğini kurarken “eksiklik ve mağduriyetle” malul bir düşünme sistematiğine itilmediği bir toplumsal düzen “adaletin temeli”ni yerli yerine oturtabilir. Tam da bu yüzden en içselleştirilmiş adaletsizlikle, yani kadınların her alanda karşı karşıya kaldığı çok yönlü adaletsizlikle mücadele etmek, toplumsal adaletsizliğin her veçhesine dair ortak güç biriktirmek için ön koşul!
'Rabia Sağır şiddet yüzünden nafakasını almıyor' haberini buradan okuyabilirsiniz.
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52