29 Nisan 2014 00:09

Değinmeler

Değinmeler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kendi adıma yoğun bir haftayı tamamladım. Kısaca özetlemek isterim. Geçen hafta sonunu bir dostla Moskova’da geçirdik. Hepi topu 48 saate sığdırdığımız bu gezi kafamıza ruhumuza iyi geldi. Yorulmasına yorulduk elbette ama gördüklerimiz içimizi ısıttı, Rus halkının bugününe değgin kimi yanılgılarımızın da giderilmesini sağladı. Moskova şimdilerde çevre sorunlarını çözümlemiş, ortasından geçen Moskova Nehri ve geniş alanlara yayılan birbirinden güzel parkları ile göz alıcı bir şehir. Yöneticilerin  ülkenin kültür değerlerine, şair, yazar ve sanatçılarına gösterdikleri  özeni, tarihlerine   bağlılıklarına, adım attığınız hemen her bölgede tanık oluyorsunuz. Ayağımızın tozuyla önce Nâzım Usta’yı ziyaret için Novodoviçi mezarlığına yollandık. Bir anıt park gibi mezarlık. Her zaman genç yaşlı insanların, ailelerin kalabalıklar halinde gezdiği son derece temiz ve düzenli bir park. Şairimiz Nâzım Hikmet için burada şık bir gömütlük yapılmış. Hemen yanında eşi Vera’nın mezarı var. Üstü taze beyaz kır çiçekleri ile örtülü Nazım’ın hemen yanı başında. Ustanın gömütünden ayrılırken devletinin ona çektirdiği zulmü anımsamamak mümkün değildi. Şimdi de değişen bir şey var mı? Paraleli, paralelsizi ile devlet istikrarını koruyor. Günümüzde de yazarını, şairini, sanatçılarını, bilim insanını, yurttaşın düşünenini, sorgulayanını sevmiyor. Görünen o ki daha bir süre de sevemeyecek ve cezalandırmayı sürdürecek:
Gömütlükten ayrılırken Nâzım ustanın o çok sevdiğim dizeleri döküldü dudaklarımdan: “Yaşamak bir ağaç gibi / Tek ve hür / Bir orman gibi kardeşçesine / Bu hasret bizim.” Ertesi gün Lenin mozolesine gittim. Kuyrukta çocuklu anne babaları. Her milletten yaşlı genç insanları gözledim bir süre. Sıramız geldiğinde içeri alındık yoğun bir alaca karanlığı aşmak için dikkatle merdivenleri inmeye çalışırken birden bir ışık huzmesi içinde Lenin’i görüyorsunuz. Çok başarılı bir mumyalama sistemi gerçekleştirilmiş olmalı. Lenin’le, o büyük devrimci ile karşı karşıyasınız. Bugüne dek niye görmedim diye kızıyorum kendime.   
Kısa bir gezi de olsa Moskova’dan anlatacak malzeme çok. Bir yazıya sığmayacağına göre kısaca söz edeyim. Moskova çok güvenli bir kent. Geceleri kentin dört bir yanı ışıl ışıl. Kızıl Meydan, Kremlin ve görkemli kilise ve üniversite binaları, devlet kitaplığı ve de ünlü Bolşoy Tiyatrosu ilk göze çarpan yapılar. Gorki Parkı Londra’nın Hyde Parkı’nı andırıyor. Parkın girişinde Gorki’nin görkemli bir heykeli var. Bir başka caddede Zafer Meydanı’nın orta yerinde sizi Büyük Şair Mayakovski’nin heykeli karşılıyor. Arbat Sokağı’nda ise Puşkin yanında eşi ile yontuculara poz vermiş gibi. Yürüdükçe sürprizler bitmiyor. Bir başka caddede  Çehov’la karşılaşıyorsunuz. Çehov heykelinin az ilerisinde bu kez klasik batı müziğinin ünlü Rus bestecilerinden Prokofyev’in yaşadığı, şimdi müze haline getirilmiş  evi karşınızda. Moskova Metrosu’nun ününü duymuş olmalısınız. Muhteşem metroya dalıverdik. Heykellerle bezeli bir istasyonu, birkaç tren değiştirerek bulmayı başardık. Heykellerden biri ilgimizi çekti. Bir insan figürünün kucağında bir horoz canlı gibi duruyor. Yolcuların çoğu geçerken uzanıp horozun gagasını tutuyorlar. Şans getirdiğine inanılıyormuş. Sürekli ellenmekten gaga sararmaya başlamış. Ben de bir dilek tuttum ama söylemeyeceğim bana kalsın.
Evet dostlar gezi güzeldi güzel olmasına ancak dönüşte ülkemde bizi pek de sürpriz sayılamayacak şeyler bekliyordu. Jet hızıyla geçen MİT yasası gibi. 1Mayıs kutlamalarına  çıkarılmak istenen engeller gibi. Basın yasasına bağlanmak istenen İnternet yasa tasarısı gibi  … AYM Başkanı Haşim Kılıç’tan Mahkemenin kuruluş yıl dönümünde sert bir konuşma  bekleyenlerdendim. Tören günü  TGC’nin Gazetecilik Başarı  Ödülleriyle çakıştı. Çağrılıydım ama Ankara’ya  gidemedim. Bireyin temel hak ve özgürlüklerini, hukukun üstünlüğü ilkesini ve de düşünceyi ifade özgürlüğünü giderek yok noktasına getirenlerin yüzlerini görmek isterdim. Yazımı sizler okuduğunuz saatlerde TBMM Adalet Komisyonunda olmaya çalışacağız. İnternet- Basın Yasası çalışmalarına meslek örgütümüzün Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük’le katkı vermeye, görüşümüzü açıklamaya gideceğiz.
Son bir not da Gazetecilik Başarı Ödüllerinden. Açış konuşmamda genç gazetecilere ne denli inandığımı, onlardan ne denli umutlu olduğumu söylemiştim. Genç meslektaşlarım hem analarının ak sütü gibi ödülleri hakkettikleri yapıtlarıyla hem de kendilerini öne çıkarmayan sürekli ekiplerinde yer alan  gazetecilerle başarıyı paylaşan tavır ve tutumlarıyla örnekti. Yiğit duruşları da. Kısaca  bu töreni izlemeyenler çok şey kaçırdı. Değil paylaşmak eylemini paylaşma sözcüğünü bile unutan toplumumuzda genç meslektaşlarımın davranışları fevkalade sevindirici  bir olaydı. Görüldü ki tüm baskılara, kıskaç altına alma girişimlerine karşın özgür ve bağlantısız gazetecilik inadına büyüyor ve büyüyecek. Genç meslektaşlarımla gurur duydum. İsterdim ki Gezi’den ders çıkarmayı beceremeyenler de  o salonda olsunlar; kimi siyasetçiler, kimi akademisyenler, kimi gazeteci esnafı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa