29 Nisan 2014 00:10

Asya pivotu

Asya pivotu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

23-29 Nisan arasında ABD Başkanı Barack Obama Asya’ya uzun süredir beklenen bir ziyaret gerçekleştiriyor. 2011 sonbaharında Obama yönetimi stratejik önceliğinin Asya’daki güç dengesini korumak olduğunu açıkladı. Amerikan askerinin Irak’tan çekildiği, Afganistan’daki sayısının da ciddi oranda azaltıldığı bir anda Obama seçim vaadini kısmen yerine getirmiş bir başkan olarak kendi stratejik vizyonunu ortaya koymak durumundaydı. Bush yönetiminde iktidara gelen Yeni Muhafazakarlar’ın önceliği silahlı kökten İslamcı gruplar ve Ortadoğu olmuştu. Reagan döneminden beri ABD’nin giderek rakipsiz hale gelen askeri gücünün uluslararası politikada temel araç olduğunu düşünen Yeni Muhafazakarlar “En iyi savunma saldırıdır” olarak özetlenebilecek Bush Doktrini’ni ortaya atmışlardı. Bu doktrinin merkezinde yer alan “önleyici savaş” kavramı dünya ekonomisinde eski hakimiyetini kaybeden ABD’nin hegemonyasını giderek şiddet araçları üzerindeki tekeline dayandıracağının habercisi olmuştu. Irak işgali, Guantanamo gibi politikalar Bush doktrini uygulayıcılarının icabında ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan beri kurduğu uluslararası kurumsal mimariyi ve normları çöpe atmaktan kaçınmayacaklarını ortaya çıkarmıştı.

2009’da başkanlık koltuğuna oturan Obama’nın temel vaadi ABD’yi ABD yapan Altın Çağ’a geri götürmekti. ABD yeniden dünya ekonomisinin itici gücü olacak, hegemonyanın bel kemiği olan doların küresel üstünlüğü korunacak ve Amerikan diplomasisi çok-taraflı kurum ve normlar üzerinden hareket edecekti. Ancak iktidara geldiğinden itibaren Obama’ya siyasi hasımları tarafından yöneltilen eleştiri bir Obama Doktrini’nin yokluğu oldu. 2008’deki kriz ve yol açtığı toplumsal olaylar, 2010’daki Arap ayaklanmaları, dünya siyasetinde dipten dibe köklü değişimler geçirdiğini gösterirken, Fareed Zakaria gibi yorumcular Obama’nın belli bir doktrine bağlı kalmamasının daha doğru olduğunu savundular. Obama’nın “Asya Pivotu” adı verilen dış politika ve güvenlik stratejisini bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Basketboldaki oyun kurucu rolüne yapılan atıf Amerika’nın alicenap hegemonya tasavvurunu somutlaştırıyor: ABD Rusya gibi itip kakarak, silah zoru ve tehdidiyle değil, herkesin çıkarlarının korunduğu, herkesin kazancını arttırdığı bir oyun kurarak liderlik eder. Irak skandalı sonrasında Bush’un kamu diplomasisi atağı “yumuşak gücün” (yani ikna edici düşünsel faaliyetin ve ideolojinin) önemini vurgularken, Obama “akıllı güç” kavramıyla dünya siyasetinin temel aktörlerinin oynarken kazanç sağlayabilecekleri ve kimsenin masadan kalkma ihtiyacı hissetmeyeceği bir oyunu kurma hedefini koyuyordu.

Bu oyunun iki önemli coğrafi alanı var: transatlantik ve transpasifik. Transatlantik alan askeri olarak NATO ittifakıyla tahkim edilmiş durumda. Ekonomik olarak bu yılın sonunda Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığının hayata geçmesiyle AB ve ABD arasındaki bütünleşmeyi hızlandıracak ve muazzam bir ekonomik bölge meydana gelecek.

Asya-Pasifik’teki ülkelerin pazarlarını bütünleştiren Transpasifik ortaklığı da bu projeyi tamamlayacak olan önemli bir ayak. Dünya Ticaret Örgütü vasıtasıyla yürütülen Doha görüşmelerinin tıkanmasından sonra ABD, dünya ekonomisinin iki büyük blokunu kendi ekonomisiyle bütünleştiriyor. Ancak bilindiği gibi Asya-Pasifik’te NATO gibi bir savunma ittifakı yok. Bu açıdan Asya Pivotu Amerikan askeri gücünün bölgeye yerleştiği bir süreci ifade ediyor. Harvard Üniversitesinden Stephen Walt’un belirttiği gibi Ukrayna ve Suriye’den yola çıkıp, Asya ülkelerinin Çin’e karşı ABD’ye güven sorunu var demek doğru olmaz. 2013 itibarıyla dünya savunma harcamalarında birinci sıradaki ABD’nin savunma bütçesi 640 milyar dolarken, ikinci sıradaki Çin’in harcaması ise ancak 188 milyar dolara ulaşıyor. ABD bütçesi sıralamada kendisi dışındaki ilk on beş bütçenin toplamına eşit. Yani ABD’nin savunma bütçesi; Çin, Birleşik Krallık, Rusya, Japonya, Suudi Arabistan, Fransa, Almanya, Hindistan, Brezilya, Güney Kore, Avustralya, İran, İtalya, İsrail ve Kanada’nın bütçelerinin toplamına denk. Dolayısıyla soru bir kapasite değil bir niyet sorusu. Walt, Obama ne konuşma yaparsa yapsın, kimin elini tutarsa tutsun, Amerikan diplomasisinin ihtiyacı tek şey müttefiklerinin ABD’nin stratejik çıkarının bölgede Çin’i dengelemek olduğunu bilmesidir diyor. Yumuşak güç ile akıllıcı güç kavramları arasındaki farkı daha iyi açıklamak herhalde mümkün değil. Önümüzdeki hafta Obama’nın Asya gezisini yorumlamaya devam edeceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa