29 Nisan 2014 00:11

Raul Sendic'in anısına

Raul Sendic\'in anısına

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Montevideo’nun kenar mahallelerinden birinin parkındayız. Solinas’ın ünlü filmi Sıkıyönetim ile tanışmıştık ünlü TUPAMAROS hareketi ile.
O filmdeki karakterlerden biri olan Mario Rosenkof’un kitabı Duvardaki Sarmaşık Gibi’yi 1993 yılında yayınlamış ve kendisini İstanbul a davet etmiştik.
Oradaki geçiş süreci deneyimlerini tartışmak istemiştik. Toplumsal Araştırmalar Vakfında düzenlediğim toplantıda Türkiye deki temel siyasetlerden arkadaşlar vardı.
Veysi’yi, Aydın’ı, Şükrü’yü, Zapata’yı hatırlıyorum. Oğuzhan hasta olduğu için katılamamıştı.
Çok ilginç bir düşünce alışverişi olmuştu.
Rosenkof şimdi Başkent Montevideo’nun kültür işleri sorumlusu.
Devlet Başkanı ise eski bir Tupamaros.
Önümüzdeki yıl devlet başkanlığı seçimleri var.
Tupamaros’un Kurucusu Raul Sendic’in oğlu başkan adaylarından biri.
Aklıma Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez’in oğlu Naci geliyor.
Ne güzel oğulların babalarından analarından devraldıkları meşaleyi geleceğe taşımaları...
Senato salonunda Uruguay fiziki olarak belki küçük ama onur açısından büyük bir ülke diyorum yaptığım konuşmada. Cuntacılık ile hesaplaşmayı bildi.
Solu ülkenin olmazsa olmaz parçası haline getirdi.
Hatta iktidara taşıdı.
Condor yani darbeler zinciri planı sonunda geri tepti ve Latin Amerika solun hegemon olduğu bir kıtaya dönüştü sonunda.
Tupamarolar 1985’te cezaevinden çıkarken başkentte onları on binler karşılıyordu. Raul Sendic maruz kaldığı ağır işkencelerden dolayı çok yaşamadı ne yazık ki. 1989’da kaybettik onu.
Onun bir kitabını getirtmiştim. Güç bela çevirttim İspanyolcadan. 1994 yılında Belge bombalandığında uçtu gitti orijinali ile o tercüme ne yazık ki.
Sendic toprak hareketi içinden gelen bir devrimciydi.
Şimdi onun adına kurulu bir tarım kolektif hareketi var Uruguay’da.
Bir parkta onu anıyoruz hep birlikte kıtanın her yanından gelen dostlarla.
Diyarbakır’daki sosyal forum gibi burada da atölyeler var. Uruguay’ın başka özellikleri de var.
1965 gibi erken tarihte Ermeni Soykırımı’nı tanıyan ilk ülke. Parkta Anahid Aharonyan ile tanışıyorum. Tupamoralardan o da. Uzun yıllarını devirmiş o da cezaevinde.  Ve dimdik çıkmayı becermiş.
1996 yılında İstanbul’da yasaklanan ilk Uluslararası Kayıplar Kurultayı’na katılmış olduğunu öğrenince şaşırıyorum. Atlı polisin saldırdığını anlatıyor.
Ne zor bir yıldı 1996. Kayıplar olayının Hasan Ocak ile patladığı yıl. Ağar’ın fırtına gibi estiği yıl. Açlık grevleri yılı. Cumartesi Anneleri’nin başladığı yıl.
Ve Susurluk sonunda.
Gençliğe 6 Kasım’da uygulanan kurt köpekli polis saldırısı... Ve bu curcuna içinde kendini Latin Amerika’da sanan bir Anahid. O günlerin korku ve öfke dolu havasını hatırlatıyor bana yeniden.
Evrensel’den yerinde duramayan Muhabir Metin’in polisler tarafından bir toplama kampına dönüştürülen stadyumda linç edilişi canlanıyor gözlerimde yeniden.
Victor Jara’yı da Şili’de bir stadyumda parmaklarını kırıp linç etmişlerdi değil mi?
Şu dünya ne kadar küçük değil mi Companera Anahid?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa