Yeni bir dünya çağrısı!
Kapitalizm karanlıklar sistemidir; insanı sömürü kaynaklı karanlıklarda boğan, yaratıcı etkinliğini tek yanlılıklarla, kısıtlıklarla dumura uğratan bir sistem. Dünya ölçeğinde üç milyar işçi, onlarca trilyon tutarında değer yaratmasına rağmen, büyük çoğunluğuyla yoksulluk sınırlarında yaşam mücadelesi veriyor. Hindistan, Çin, Bangladeş, Pakistan gibi ülkelerde aylık 35-38 dolar ücretle çalıştırılan yüz milyonlar var. Ucuz işgücü depoları; karın tokluğuna bile denilemeyecek insan pazarları buralarla sınırlı değil! Türkiye, İspanya, Brezilya, Arjantin, Meksika, Portekiz gibi ülkelerde milyonlarca işçi hiçbir sosyal güvenceye sahip olmaksızın asgari ücretle ya da onun da altında bir ödemeyle çalıştırılıyor. ABD, AB’nin “büyükleri” ve G-17’ler, birer kapitalist zindan! Patronlar ve hükümetler için herhangi kullanım eşyalarının değeri, işçinin ya da herhangi kent-kır emekçisinin yaşamından çok daha değerlidir. İşçi sadece üreten bir güç değil, basit bir üretim aracı gibi görülüyor. İş cinayetlerine kurban gitmesi ile makinanın herhangi bir parçasının arıza yapması ya da kırılması kıyaslandığında ikincisi, kapitalistler için daha değerli ve daha can acıtıcı.
Böylesi bir “düzen”de iş bulup çalışmak dahi “ayrıcalık” sayılıyor! İşçiler işkollarına, işyerlerine, bölgesine, etnik kökenine, dini-mezhepsel inanç ve etkiye ve sermaye partilerinin yürüttükleri propaganda sonucu olarak bölünmüş; ücret farklılıkları, çalışma ‘düzeni’ ve koşulları; çalışıyor olup olmama gibi etkenlerin de katılmasıyla kendi içlerinde rekabete sürüklenmiş durumda. Bu nesnel ve öznel durum, sermaye ve hükümetlerin saldırı ve entrikalarına karşı tüm bir sınıfın ve bütün ezilenlerin birleşik öfkesi ve karşı saldırısını önlüyor. Sermayenin çıkarlarına bekçilik yapan ve kapitalistlerin mülk ve hukuk düzenini korumaya alan özel silahlı müfrezelerin hükümet ve kapitalistlerin emrinde, şurada burada, işçi, emekçiye, hak arayan gence, Kürt’e, Alevi mezhebinden mücadeleci emekçiye karşı düşmanca saldırıları bile, diğer bir kesim emekçi tarafından alkışlanıp desteklenebiliyor. Bu sadece bizim ülkemizin değil, bütün kapitalist ülkelerin gerçeği. Kapitalistler, burjuva devlet ve hükümetleri bu durumu, yönetme olanağı olarak kullanıyorlar.
Bu ama, işin, ilişkinin sadece bir yanı. Diğer yanda, kar için üretim sürecinde, bizatihi kapitalizmin kendisi tarafından ve kaçınılmaz şekilde, işçilerin bir sınıf olarak ortak talep ve çıkarları temelinde biraraya gelip savaşa tutuşmalarının maddi koşulları var ve bu koşullar olgunlaşmış; kapitalizm, yıkıcı kuvvetlerinin yaratıcısı olmuştur! Sınıf bilincine ulaşmış ileri işçi ve emekçi bu durumun farkındadır. Zorbalığın bitmesi ve emek gücünün yarattığı bütün maddi-manevi zenginliklerin insan soyunun bütünsel olarak sahiplendiği ve yararlandığı bir kolektif “mülk” haline gelmesi için çıkardığı çağrı ve yürüttüğü mücadele bunun içindir ki kapitalist kan çanağından yiyenleri ve burjuva tiranları hep korkuta gelmiştir. Engeller, yasaklar, saldırılar, boğma ve ezme çabaları, bölme ve bölünmüş tutma çabaları bundandır. 1 Mayıs’tan duyulan korku; ya da tersinden 1 Mayıs’ın, Mayısların, ilan edilmiş dünya kardeşliğinin, sömürüsüz bir dünya için mücadelede darağaçlarına giden yollarda boyun eğmemiş halkların yiğit, onurlu ve kahraman evlatlarının sermaye despotlarını onca korkutmuş olmasının neden(ler)i buralarda bulunur.
1 Mayıs, kapitalist karanlığa karşı, sömürüsüz -baskısız bir dünyada birlikte yaşama olanağının ilanı; ve bu olanağı gerçeğe dönüştürme mücadelesine çağrıdır. Bu inanç, çağrı ve birleşik hareket halindeki yürüyüş, kapitalist kan çanağından beslenenleri ürkütüyor. Recep Erdoğan türü sistem bekçilerinin “Olmaz!” diye, hiddetle engellemeye çalıştıkları, bu anlamın daha çok emekçi tarafından kavranması olasılığıdır. Bu düzen böyle sürsün, ve onlar, din sömürüsü de dahil milyonlarca emekçinin beden ve zihin sömürüsü üzerinden trilyonlarına trilyon katsınlar diye, emirlerindeki silahlı müfrezelere, kontra güçlere, sendika patronlarına güvenerek silahla, zorla, yasakla tehdit ediyorlar.
Ama, bugüne dek hiçbir zorba yönetim; hiçbir sömürücü sınıf, iktidarını bu silahları kullanarak ebedi kılamadı. Bunun imkanı yok! Yıkıcı güçler, insanın maddi etkinliği sürecinde oluşup isyana kalkıyor; kan-can bedeli de olsa, sömürüyü temsil edenleri yıkıp geçiyorlar.
Bugünün zorbaları da yıkılıp gidecek! Belki başkaları gelecek, ama onlar da yıkılacaklar. Sonuçta, insan soyunun gerçekten kurtulacağı, kimsenin bir başkasının emek ürününe el koyarak asalakça yaşayamayacağı bir sömürüsüz özgürlükler dünyasına varılacak! 1 Mayıs’ta dünya işçi ve emekçilerinin, her tür bölünmüşlüğün üstüne çıkarak birlik içinde müjdesini verdikleri bu gelecektir! 1 Mayıs’ın ister yasaklarla isterse sulandırılıp sömürü sistemi için zararsız hale getirilmesi yoluyla olsun gerçek içeriğine uygun sahiplenilmesine karşı burjuva tutumu, bu burjuva bilinci ve “uzak görürlüğü”nden kaynaklanıyor. İşçi sınıfının ise sosyalist sınıf bilincine daha fazla ihtiyacı var. Mücadelesi ve örgütlenmesini ancak böyle ilerletebilir, zaferi ancak böyle kazanabilir. Bunun için ise burjuvaziye ve onun her türden bölücü etkisine ve bölücü güçlerine karşı birleşmeye, örgütlenmeye, öğrenmeye ve mücadeleye ihtiyaç var. 1 Mayıs, zaferin mümkünlüğüne, aydınlık geleceğe, kurtuluşa dair umut ve inancın haykırışı olduğu kadar, bu ihtiyaca vurgunun fabrika-işyeri ve meydanlardan ilanıdır da.
Evrensel'i Takip Et