Erdoğan 'yol temizliği' yapıyor
Fotoğraf: Envato
1 Mayıs kutlamaları etrafındaki tartışmalar biraz geriye itmiş olsa da “Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimler aday olacak?” tartışması gündemin üst sırasındaki yerini koruyor.
AKP propagandası ve onun yedeklediği basının “Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’nin adayı Gül mü Erdoğan mı olacak?” ikilemi sanki hâlâ sonuçlandırılmamış gibi tartışma ve girişimler sürdürülüyor gibi görünse de bu tamamen kamuoyunu yönlendirme, gündemi belirleme amaçlı propaganda.
AKP milletvekilleri ve İl Başkanları geçen hafta ortasında “Cumhurbaşkanı adayımız Tayyip Erdoğan’dır” dedikten sonra bile gerisi teferruattı. Ama geçtiğimiz perşembe akşamı Gül’le görüşen Erdoğan, hemen ertesi gün de AKP MYK’sini toplayarak, milletvekilliğinde “Üç dönem sınırlamasına devam” ve 2015 Genel Seçimi’ne de yüzde 10 barajlı mevcut seçim sistemiyle gidilmesine karar verdi.
Böylece Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’e her ne kadar “İstişareye devam edeceğini” söylemişse de gerçekte kendi adaylığı için son adımı da atmış bulunmaktadır. Çünkü üç dönem yasağı devam edeceğine göre Başbakanın önünde iki yol kalmıştır: Ya kendisini siyasetten emekli edecek ya da cumhurbaşkanlığına aday olacak! Ki, burada Erdoğan’ın kendisini emekli edeceği varsayımını ihtimal dışı bırakırsak, perşembe günü “İstişareye ihtiyacım var” diyen Erdoğan cuma günü artık dönülmez bir yola girmiştir. Kısacası artık Erdoğan’ın Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olmasına razı olması tamamen gündem dışıdır! Çünkü aksi Erdoğan’ın kendisini emekli etmesi, dolayısıyla Yüce Divan’a çıkmak için yola düşmesi demektir.
Gül önceki gün hâlâ “Başbakanın istişareye ihtiyacı varmış. Biz aramızda konuşur, kimin aday olacağına karar veririz” demeye devam etse de aslında Gül, Erdoğan’ın aday olacağını önceki akşam TV’den öğrenmiştir!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, bundan sonra da AKP propagandasının kamuoyunda kendi adaylarını tartıştırma oyununun bir parçası olmaya devam mı edeceği yoksa havlu attığını ilan ederek, illeri ziyaretlerini “veda ziyaretlerine” mi dönüştüreceğini de bugün yarın göreceğiz.
Aslında Gül iki günden beri, üç ay sonra emekli olacak Cumhurbaşkanıdır!
Bu durumun tek istisnası, Gül’ün AKP içinde ya da dışında Erdoğan’a karşı cumhurbaşkanı adayı olmasıdır! Ki, bu ihtimal teorik olarak olmaz değilse de gerçekte bir karşılığı olduğunu söylemek oldukça zordur.
Bu gerçekler dikkate alındığında, bu saatten sonra, “Gül’le Erdoğan arasında Cumhurbaşkanlığı sorunu konuşarak çözülecek” diyenler ya çok saftırlar ya da kamuoyunu maniple etme amaçlı AKP propagandasına dayanak sağlama amacı güdüyorlardır.
Erdoğan böylece cumhurbaşkanlığı adaylığına giden yolda en önemli engeli şarampole itmiştir.
Erdoğan’ın “yol temizliği” girişiminde Gül’ün kenara itilmesi önemli bir hamledir ama başka önemli hamleler de yapmaktadır. Çünkü Erdoğan’ın, Çankaya yokuşunu sırtındaki bu kadar büyük bir yolsuzluk, rüşvet ve öteki yüz kızartıcı suçlamalar yüküyle tırmanmasının zorluğu da ortadır. Onun için de Erdoğan sırtındaki yükü azaltmak üzere;
1) 17 Aralık operasyonunun savcılarına ve yargıcına HSYK üstünden soruşturma başlatılmıştır.
2) 17 Aralık operasyonunun TOKİ yolsuzluğu ile ilgili dosyasındaki 60 kişi hakkında soruşturmaya yer olmadığı kararı verilerek dosya ortadan kaldırılmıştır. Muhtemeldir ki diğer Reza Zarrab üstünden yapılan kara para aklamaları ve büyük rüşvet dağıtımıyla ilgili dosyalar da benzer biçimde kapatılacaktır.
3) 17 ve 25 Aralık operasyonları ve sonrasına dair “dinlemelerle” ilgili olarak MGK’den “Casusluk faaliyeti” kararı çıkarılarak, “havuz basını”, “30 milyon avroyu sıfırlama” konuşmaları da soruşturma kapsamından çıkarılarak, dinleyenlere yönelik “casusluk davası” arkasına da yeni güçler eklenmiştir.
Öte yandan; CHP de artık bir aday çıkarmaya karar vermiş olmalı ki, Kadın Kollarından başlayarak “aday önerisi” istemeye başlamıştır. HDP’nin de kendi adayını çıkaracağı artık kesin gibidir. Kuşkusuz MHP de kendi adayını çıkaracaktır.
Elbette adaylar ortaya çıktıkça tartışma daha ete kemiğe bürünecektir. Ama asıl olan Cumhurbaşkanlığı seçimi etrafındaki mücadeleyi, işçilerin, emekçilerin, demokrasi güçlerinin Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesine bağlayabilmeleridir.
Yoksa adayların “kişiliğini” tartışmakla ya da “hangisi kazanır”a göre oy vermekle sınırlı bir seçim sürecinin emekçilere, halka, demokrasi mücadelesine bir hayrı olamaz. Olsa da en fazla “Sarıgül mü Topbaş mı” kamplaşması kadar hayrı olabilir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00