Obama’nın dış politikası
Fotoğraf: Envato
ABD’de kasımdaki ara seçimler yaklaşırken Cumhuriyetçiler 2016 başkanlık seçimleri için ivme kazanmaya çalışıyorlar. Halihazırda Cumhuriyetçiler Hilary Clinton gibi heyecan yaratabilecek bir adaydan mahrumlar. Daha da önemlisi, Bush yönetiminin krizde bıraktığı Amerikan ekonomisinin toparlanma işaretlerinin belirmiş olması: Nisan ayında işsizlik oranı yüzde 6.3’e düştü, bir ay içinde 288 bin yeni iş yaratıldı ve menkul kıymetler piyasası tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Göstergelerdeki bu düzelmenin ne kadar devam edeceğini şimdiden tahmin etmek güç. The Economist dergisi geçen haftaki analizinde Amerika’daki şirket kâr oranlarının aslında düşmekte olduğunu ve Wall Street’teki bazı analistler tarafından başarılı bulunan kârlılığın sebebinin para politikası olduğunu öne sürdü. Buna göre düşük faizler borçlanma maliyetini düşürdü, sermayeyi borsaya yönlendirdi. The Economist’e göre belirtiler reel ekonomik büyüme yerine finansal genişlemenin başladığını gösteriyor. Yine de bu koşulların 2016 seçimlerine kadar devam edeceği ve demokratların ekonomi politikalarının başarılı olarak algılanacağı bugün için geçerli bir öngörüdür. Dolayısıyla Cumhuriyetçilerin elindeki en büyük koz Amerikan dış politikasındaki tökezlemeler olacak.
28 Nisan’da Obama bir haftalık Asya gezisinin Filipinler ayağında, Manila’da dış politikasını savunan bir konuşma yaptı: Japonya’yla ticari görüşmelerde güçlü bir pazarlık yapmış, endişeli bir müttefik olan Güney Kore’yi teselli etmiş, önceden düşmanca ilişkilerin olduğu Malezya’yla ilişkiler ilerletilmiş ve Filipinler’le bir savunma anlaşması imzalanmıştı. Senatör McCain gibi Cumhuriyetçiler başta olmak üzere, kendisini Ukrayna’da etkin güç kullanmamakla eleştirenlere Obama şöyle cevap verdi: “Askerlerimize ve bütçemize muazzam maliyeti olan on yıllık bir savaştan yeni çıkmışken, neden herkes askeri güç kullanmaya bu kadar hevesli?”
Obama’nın konuşmasının genel tonunun defansif olması, Suriye, Mısır ve İsrail gibi yerlerde ABD’nin hedeflerine ulaşamamasını savunurken “Olur böyle şeyler” minvalinde bir ifade kullanması kendisine yönelen eleştirileri sivriltti. Pazar günü Amerikan liberal kamuoyunun takip ettiği başlıca yayınlardan New York Times (NYT) gazetesi başyazısı, Obama’nın dış politikasının Amerikalılar ve müttefiklerinin arzu ettiği dış politika olduğunu, ancak bu politikanın etkisiz, zayıf ve pasif olarak algılandığı vurguladı. NYT editörlerine göre Suriye’de kimyasal silah kullanımını askeri müdahale için kırmızı çizgi ilan edip, Guta saldırısı üzerine müdahale değil de diplomatik çözüm aranması büyük bir hataydı. Ancak NYT’nin hata tespiti Suriye’ye müdahale olmamasında değil, inandırıcılığı ve caydırıcılığı açısından kırmızı çizgi ilanında. Nitekim Japon Başbakanı Shinzo Abe’yle düzenlediği basın toplantısında Obama, Japonya’nın Çin’le tartışmalı adalarının Amerikan korumasında olduğunu ilan ettikten sonra buradaki kırmızı çizginin Suriye’deki gibi olup olmadığı sorusuna muhatap oldu. Başka bir ifadeyle Suriye’de kırmızı çizgilerinin ihlal edilmesine karşılık vermeyen ABD’nin Doğu Çin Denizi’ndeki kırmızı çizgilerinin inandırıcılığı sorgulandı. Obama’nın yanıtı ise basit: Hatice’ye değil, neticeye bakın! Silah kullanılmadı ama an itibarıyla Suriye’nin kimyasal stokunun yüzde 87’si uluslararası otoritelere teslim edildi.
Obama’nın defansif tonundan ve Cumhuriyetçilerin seçim söylemlerinden yola çıkarak ABD’nin küresel gücünün düşmekte olduğunu iddia etmek büyük bir yanılgıdır. ABD’nin stratejik önceliği dünya ekonomisindeki liderliği pekiştirecek reformları gerçekleştirmek ve dünya kapitalizmi açısından alternatifsiz bir model olduğunu kanıtlamaktır. Hegemonyanın belkemiği uluslararası rezerv olarak doların karşılaştırılmaz üstünlüğüdür. Çin para birimi renminbi (yuan) ticarette kullanılmakta ancak konvertibilite ve rezerv birim olarak kullanılması Çin’in şimdiki siyasi ve ekonomik rejimiyle mümkün görünmemektedir. Obama’nın inandırıcılığını koruması gereken şey öncelikle Amerikan modeli kapitalizmdir.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22