06 Mayıs 2014 00:10

Aykırı düşünceler-1

Aykırı düşünceler-1

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsveç’te yaşadığım kentteki 1 Mayıs kutlamasına Belediye Başkanı tarafından konuşmacı olarak davet olundum. Ama çok istediğim halde Buenos Aires’de olduğum için buna katılamadım.
Başkent Stockholm’de 1 Mayıs, birkaç farklı bir yerde kutlanıyor. Kitlesel yoğunluk ise ağırlıkla göçmenlerden geliyor. Eskiden ‘80’li yılların başında İsveç’te Türkiye solu 1 Mayıs’a çok yoğun katılırdı. Şimdi ise Kürtler önemli yoğunluk oluşturuyor.
Buenos Aires’de de farklı farklı yerlerde kutlanıyor 1 Mayıs. Arjantin solu da kırk küsur gruba bölünmüş vaziyette. Bu nedenle biraz, Latin Amerika popülizminin önemli temsilcilerinden olan Peronistlerin iktidarda olması.
‘70’li yıllarda Arjantin’de (Bizdeki CHP’nin tabanının, faşist terör nedeniyle radikalleşmesi gibi), Peronistlerin de sol kanadı oluşmuş ve hatta gerilla tipi yapılanmalar bile oluşmuştu.
Darbe vapuru Arjantin limanına 1976’da, Türkiye limanına 1980’de uğradı. Darbenin Arjantin’e maliyeti çok daha ağırdı. 40 bin kayıplı bir kirli savaş. Türkiye ise o kirli savaş ile asıl 90’lı yıllarda tanışacaktı. Kürt savaşının toplam insan kaybı da bir Arjantin kadar oldu.   
Aradan geçen yaklaşık 40 yıl sonra, darbe ile giden Peronistler uzun zamandır iktidarda. Ve Arjantin toplumu kirli savaş ile hesaplaşmasına ara vermedi. Bunu sağlayan devlet değil, toplumsal hareketlilik.
Mayıs Alanı Anneleri Hareketini herkes biliyor. Onun ardından, Büyükanneler, Torunlar, Mayıs Alanı Babaları Hareketi de başladı. Ve ben önceki gün Kardeşler Hareketinden genç bir bayanla sohbet etme olanağına sahip oldum.
1965 yılında İsmet İnönü liderliğindeki CHP siyasal konumunu ‘sol’ olarak belirlemiş; 1971 sonrasında ise, İnönü’yü alt etmeyi beceren Ecevit, Kemalist mirası inkar etmiş, partiyi sosyal demokrasi ile popülizmin kırması bir harekete dönüştürmeye çabalamıştı. 1977 seçimlerinde CHP, bugün AKP nin aldığı oy düzeyinde oy almasına karşın, askerlerin dayattığı seçim sisteminden dolayı iktidar olamamıştı. Bugün bu oy oranı ile, Bay Erdoğan ‘Her istediğimi yaparım, başkanlık sistemini de kurarım’ havalarında.
Oysa 1984 yılında yapılan kamuoyu yoklamalarında o zamanki SHP’nin oy oranı yüzde 40 üstüydü. Ama yapılan hatalar sonucu, bu oy oranı düştükçe düştü. Ancak SHP içinde sosyal demokrat eğilimler hâlâ güçlüydü. Ve SHP 1991 seçimlerinde, Demokratikleşme Programı ile, DYP ile birlikte bir koalisyon hükümeti kurmayı başaracaktı. Ama ne yazık ki, Kürt sorununun demokratik çözümünde sınıfta kalacak, direksiyonu Demirel’in ulusal güvenlikçi ellerine, dolaylı yoldan militarizme teslim edecekti.
Ama her şeye rağmen SHP sosyal demokrat özelliklerini hâlâ koruyan bir parti idi. Bay Ecevit’in popülizmine karşı parti içindeki Kemalist nüveyi temsil eden Bay Baykal, siyasal bir mevta olan CHP’yi hortlattı. Ne yazık ki, SHP yöneticileri, partiyi naif bir ‘solda birlik’ anlayışı ile CHP’nin yıllanmış kurdu Bay Baykal’a teslim ettiler.
28 Şubat darbesi, sadece siyasal İslam’ı hizaya getirme operasyonu değil, aynı zamanda milliyetçiliği kitleselleştirme, Kürt özgürlük hareketini bitirme operasyonu idi. 28 Şubatçıların CHP içindeki operasyonu ise her türlü Kürtlerle siyasal ilişkinin koparılması için, buna açık olan Bay Altan Öymen’in önünü kesmek ve Bay Baykal’ı başkan yapmaktı. Parti sosyal demokrat gelenekten koparak ve Kürtlerle olan kısmi bağlarını  kopararak hızla ulusallaşmaya başladı. Önümüzdeki bin yılın resmi ideoloji açısından güvene alındığı düşünülüyordu. MHP içindeki 28 operasyonu ise başarısız oldu. Görevli ekip Bahçeli’yi devirmeyi başaramadı. Bu kez BBP’nin gençlik kesiminde harekete geçtiler.
Siyasal İslam’ın önünü kesmek için, Erbakancıların bölünmesi gerekiyordu. Ama bu operasyon ters tepti. Bütün oylar AKP’de toplandığı gibi; MHP’nin bir bölüm oyunu da aldı. Baykal ile anlaşmalı olarak Bay Erdoğan, son derece ilginç bir ‘demokratlık’ örneği ile, parlamentoya sokuldu ve Başbakan olması sağlandı. Evdeki hesap, AKP’nin parlamento içinde bölünmesine yönelikti. Bay Gül daha ‘riskli’ kabul edildi. Bay Baykal ‘usta’ rollerde, Bay Erdoğan ‘çırak’ pozundaydı. Bütün Ermeni soykırımı mevzuu dahil, devlete ilişkin tüm ‘ulusal güvenlik’ meselelerinde Bay Baykal ‘akıl hocası’ rollerine bürünmüştü. Sonra hani ne derler, boynuz kulağı geçti. Bir başka skandal operasyon ile Bay Baykal indirildi.
Sonuçta Latin Amerika benzeri bir popülizmin SHP bünyesinde yeniden yeşermesi mümkün olmadı. Popülizm bayrağı, Bay Erdoğan’ın partisinin renklerinden biri olmuştu, toplumun yoksul kesimleri arasında.
Devamı aykırı bir mayıs yorumu ile haftaya...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa