06 Mayıs 2014 00:13

Afrikalılar boşa dememişler!

Afrikalılar boşa dememişler!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kayıp çocuklar, cezaevlerine doldurulan çocuklar, şiddete, tacize, tecavüze uğrayan çocuklar, 12’sinde sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklar, “Çocuk Esirgeme Kurumu”nda bile  şiddete, tacize uğrayan çocuklar, 12’sinde 13’ünde ‘gelin’ edilen çocuklar, 7-8 yaşından başlayarak kapitalist sömürünün çarkları arasına atılan çocuklar, okulundan alınıp tarlalara, atölyelere  sürülen çocuklar,... çocuklar, çocuklar!
Her geçen gün daha sık biçimde gazetelerin üçüncü sayfalarına haber olan, son günlerde manşetlere taşınan, kör kuyulara düşüp ölmekten, organ tacirlerinin, uyuşturucu mafyasının eline düşmeye, sapık cinayetlerden tecavüze uğramaya varan infial uyandıran haberlere konu olan çocuklar!
Ülkeyi yönetenlerin her vesileyle “Geleceğimiz”, “En büyük servetimiz” diyerek sahiplenmelerini bir gösteriye dönüştürürken her gün daha çok gözden çıkardıkları; sağlığından, eğitiminden, gelecek güvencesinden,… devleti ve toplumu azade kılıp bütün sorumlulukları ailelere devredilen çocuklar!
Kapitalizmin özellikle de onun Türkiye’deki sisteminin, bu sistemi “muhafazakar bir toplum” inşa ederek restore etmeye çalışan güçlerin Türkiye’nin çocuklarına biçtikleri yaşam ve vaat ettikleri gelecek budur.
Bir Afrika atasözü “Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy dolusu insana ihtiyaç vardır” diyor.
“Vahşi Afrikalı, yamyam ne anlar çocuk yetiştirmekten” diyenler çıkabilir. Bu söz belki ilkel ama çocuğu toplumun ortak varlığı olarak gören komünal anlayışı ifade ediyor. Yani çocuğu bir yandan klanın, komünün ortak varlığı, dolayısıyla çocuğu da toplumsal bir varlık olarak görüyor. Böylece çocuğun, anasının babasının kim olduğuna bakılmaksızın, beslenme, barınma, vahşi hayvanlar ve doğa güçlerinden korunma gibi her ihtiyacı toplumun (klanın) güvencesine alınıyor.
İlkel sosyalizmin bu yaklaşımını modern sosyalizm de benimsedi ve SB’nin kurulmasından itibaren çocuklar toplumun varlığı ilan edildi ve daha doğdukları andan (Hatta doğmadan önce de) itibaren anasının babasının kim olduğuna bakılmaksızın, tüm yaşamları toplumsal bakımdan güvenceye alındı.
Bugün çocukların hali bizi “Afrika atasözü”nü bir adım daha ileri götürerek; “Bugünün kapitalist dünyasında bir çocuğu yetiştirmek için koca bir toplum gerekir” demeye zorlar.
Aksi halde, bunca sapık ve vahşi cinayetler, çocuk kaçırmalar, mafya ve organ tacirlerinin çocukları kullanmaya yönelik girişimleri, aç gözlü kapitalistlerin çocuk emeği merakı, açlık ve yoksulluğun tehdidi altındaki çocuğun sorumluluğunu aileye vermek herhalde çocuğu, bütün bu tehditlerin, hatta daha fazlasının kucağına atmaktır.
Nitekim son günlerin taciz, tecavüz ve öldürmeye varan vakaları karşısında; Aileden Sorumlu Bakan; “Çocuklarımıza çığlık atmayı öğretmeliyiz!” diyerek veciz bir “çözüm” öne sürdükten sonra, “Çocuk cinayetlerine idam cezası verilmeli!” diyen politika erbabına katılarak, tartışmayı bitirdi! Öyle ya, “Şu meydanda üç-beş kişiyi sallandırsak, bakın bir daha suç işleniyor mu?​” diyen kahve politikacılarının her derde deva çözümü varken niye gerçek nedenlerle uğraşılsın ki!
Bugün 21. yüzyılda kapitalist sistem, onun Türkiye’de en pespaye biçimlerinden biri olarak “muhafazakar toplum” modeli girişimleri çocuğu bütün sapkınlıkların ve toplumsal çürümenin kurbanlarından birisi (diğeri kadındır) haline getirmiştir.
Çünkü “muhafazakar toplum” dedikleri ucube içinde kadın ve çocuğun zapturapt altına alınması, kadın ve çocuğun din, gelenek ve göreneğin kuşatmasından şiddetin her biçiminin hedefi olmasıyla gerçekleşmektedir.
Bu yüzden de son yıllarda kadına yönelik şiddetle çocuklara yönelik şiddetin paralellik taşıması rastlantı değildir.
“Yara” bir sistem sorunudur ve bu yüzden de derindir. Ve çocuğu ailenin mülkü olmaktan çıkarıp toplumun varlığı haline getirme mücadelesine bağlamayan her “düzeltme girişimi”, bu çürüyen sistemin ürettiği sapkınlıktan çocukları sokağa atmaktan sömürünün en kolay malzemesi yapmaya bütün bu görüntülerin artan biçimde gündeme gelmesinin önünü almaya yetmeyecektir.
Kadınlarını ve çocuklarını koruyamayan bir toplum meşruiyetini kaybeder!
Bugün olan da budur.
Kadınların sokak ortasında ya da evlerinin en korunaklı köşelerinde her gün birer ikişer katledilmesini üreten sistem, çocuklarını da şiddetin, sapkınlığın her biçiminin hedefi haline getirmektedir.
Sorun bir sistem sorunudur ve bu yüzden de çocuğu yetiştirme sorumluluğunun topluma devredilmediği koşullarda sistemin çürümesinin ortaya çıkardığı iğrenç ilişkilerin çocuğu boğması onu maddi ve manevi bakımdan hırpalaması, kötürümleştirmesi kaçınılmazdır.
Evet, bugün artık, bir çocuğu yetiştirmek için bir ülke dolusu, bir dünya dolusu insana ihtiyaç vardır ve bu bir sistem sorunudur.
Afrikalılar boşa konuşmuyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa